Sudan’da aylardır devam eden sokak gösterilerinin ardından ordu yönetime el koydu ve darbe bildirisi yayınladı. Darbenin mahiyeti ve darbeyi yapan ordu generalleri üzerine tartışmalar var. Bununla birlikte Sudan’da darbe sonrası ile ilgili sivil talepler de devam ediyor. Süreç, Sudan için sıkıntılı geçecek.
Umudumuz ve en büyük temennimiz, ülkenin bir iç savaşa sürüklenmemesidir. Suriye ve Yemen’e dönüşmemesidir.
İç savaşın ülkeleri ne hale getirdiği ortada iken ve ortaya çıkan görüntülerin yüreklerimizi dağladığı ve sonuçların ABD, israile yaradığı bir zamanda, acısını yaşadığımız ülkelere bir yenisinin daha eklenmesini istemeyiz.
Sudan karıştırılmaya ve iç savaşa sürüklenmeye müsait bir ülke. Hem dış güçlerin karıştırmak istediği ve hem de içeriden karışma potansiyeli barındıran bir ülke. Ülkede karışıklık çıkarmaya sebep teşkil edecek pek çok ekonomik, sosyal, siyasi ve askeri sorun, sıkıntı, kriz var.
Sudan, konumu ve etkisi itibarı ile Afrika’nın stratejik ülkelerinden biri. Afrika’nın lider ülkelerinden biridir. Zengin yer altı kaynakları var. Dünyanın en verimli topraklarına sahip.
Kötü yönetilmiş olmaktan kaynaklı, ülke genelinde yolsuzluk, rüşvet, devlet içi yozlaşma, fakirlik, geri kalmışlık var. Bunlara bağlı olarak toplum içinde de ciddi rahatsızlıklar oluşmuştu.
Ülkede yıllardır devam eden ve bir türlü çözülmeyen, sürekli dış güçler tarafından kaşınan ve karıştırılan Darfur…
Türkiye ile geliştirdiği sıcak ilişki ve Türkiye’ye Afrika’da alan açması…
Bütün bunlar ve daha fazlası Sudan’ı emperyalistlerin ve siyonistlerin hedefine koymuştu. Sudan’ı karışmaya ve karıştırmaya müsait bir ülke haline getirmişti. Nitekim öyle de oldu.
30 yıllık iktidarında Ömer el-Beşir adalet, özgürlükler, hizmet ve kalkınmaya dair toplumsal beklentilere cevap vermedi. Bu konularda maalesef ülkeyi iyi idare edemedi.
Tabi bunda dış güçlerin çıkardığı sorunlarla boğuşma, uygulanan yaptırımların de etkisi oldu. Ancak her şeyi dış güçlere bağlama kolaycılığı hakikatleri, sorumluluğu ve sorunları ortadan kaldırmıyor.
Bütün bunlarla birlikte ülkedeki darbeye nasıl bakmalıyız?
Şayet bu bir darbe ise ve arkasında ABD ile israil varsa -ki şimdilik buna dair kuvvetli emareler yok- kesinlikle buna karşı durmak gerekiyor.
ABD ve israilin arkasında olduğu hiçbir darbe; ve sonuçları ABD ve israile yarayan hiçbir durum, sempati ile karşılanamaz.
Birileri diyebilir ki ama Ömer el-Beşir şöyleydi, idaresi böyleydi...
Söylenenler ve söylenecekler doğru olmakla birlikte, bahsettiğimiz manada bir darbe ve durum yine de kabul edilemez.
Darbelerin acısını çok defa yaşamış ve bunun ne manaya geldiğini en iyi bilen ülkelerden biriyiz. Ülkemiz kötü idare ediliyordu, ülkede yolsuzluk ve rüşvet vardı diye hiçbir darbeyi alkışla karşılamadık.
Ne 12 Eylül darbesini, ne 28 Şubat darbesini ve ne de 15 Temmuz Darbe girişimini! Darbeyi alkışla karşılayanlar bu ülkede hep utançla anıldılar ve anılacaklardır.
Kendi ülkemizde istemediğimiz bir şeyi başka bir ülkede de istemeyiz.