Direniş ekseninin; kıt kaynakları, mütevazı imkânlarıyla işgal ve katliama karşı gösterdiği mukavemet küresel ezberi bozmuştur. ABD’nin şahsında emperyalistleri şaşırtmış, Küresel Siyonist Sermayeyi sarsmış, israil terör çetesini çıldırtmış; Halkı Müslüman Ülkeleri de beklentilerden arayışlara sevk etmiştir! Zalim ve hainler telaşlı!..
“Bu feyz, ehl-i dile Dâd-ı Hudâ'dır cehd ile olmaz”(Nef’î).
Belli ki bu devran böyle gitmez! Belli ki dünyada artık iyilerin gücünü aşan çokça suç, günah ve cinayet var! Belli ki İslam dünyasındaki “cehalet, zaruret, nifak..” gibi hastalıklar dalalete evirilmekte. Belki de çoğu diyarlardaki hâkimiyetler artık Hakkı ve halkı temsilden uzaklaşmış; “zındıkaya, küfr-i mutlaka” dönüşmüştür!
Çünkü nâss ile sabittir ki “Küfür daim olur; zulüm daim olmaz! Ancak mutlak küfür şekline dönüşerek devam edebilir.” İşte bu gün, “O Gün’dür!”
Mademki zulüm, ekser İslam Diyarında küfre dönüşmüştür; o halde dışarılarda, havra ve haçlı diyarlarında aranan düşmanın yakınlarda da aranması lazımdır.
Esasen aramaya da gerek yoktur. Her fert, camia, öncü, hükümet, devlet ve yürürlükteki yasaları… sosyal ve siyasi hayatındaki uygulamalarıyla öz kimlik ve kişiliğini, din ve değerini, dost ve düşmanını göstermektedir. Aksinin imkânı kalmamıştır!
Aksa Tufanıyla beraber araştırmalarla öğrendiğimiz nice durumları artık tek bakışta anlama imkânımız oldu!
Artık yetsin!.. Yüz yıldır, yüz tekrarlı bir oyun oynanıyor! Bu oyunun her sahnesini ezberledik!
Malum, Afganistan işgali; İran İslam Cumhuriyeti ve Mücahit Erbakan’ın mitingleri; Metin Yüksel gibi mücahit şehitlerle beraber dert ve davamız için bu mazlum ümmet meydanlara indi, işkenceler, sorgular, hapisler gördü, şehid oldu!.. Böylece yol aldık.
Ne diyorduk?
“Kahrolsun ABD! Kahrolsun Rusya, israil, Avrupa!.. Lailahe ilallah! Allahû ekber; Muhammed rehber!.. Hayber! Hayber!..
Marşlarımız vardı: “İran, Afgan, Pakistan/ Dema te ye Muslîman!/ Sana İbrahimler gerek!- Mekke bir gün döneceğiz!/ Hak yol İslam yazacağız!/ Yazacağız suç olsa da…”
El-Hakk!.. Bunlar doğruydu!
İran İslam Cumhuriyetiyle tanıdık: “Merg ber Amrika! israil… Merg ber Şehanşahî!
Şimdi de söylüyoruz: “Ankara’dan- İstanbul’dan- Amed’den- Tahran’dan- Bağdat’tan.. Direnişe bin selam/ İncirlik, Kürecik kapatılsın! ..Sabrımızı taşırma!..”
Diyoruz ama bu sözlerin tamamının altı boş gibi(!) Hayat devam ediyor!..
Çünkü; Gazze’m, Direniş hala yalnız. Hizbullah ve Ensarullah ateş hattına girdi. Devlet olarak da İran İslam Cumhuriyeti dahil oldu. Karşılıklı can alındı can verildi.. Direnişe büyük bir moral oldu ancak yetmedi; yetmiyor!
Yetmesi için kimi sloganlarımızın değişmesi şarttır.
Belli ki kimi Müslüman devletler; siyonistin stratejik ortağı; kimi yalağı… Aksa Tufanı’na düşman gibi bakıyor! Siyonistin zaferini bekliyor!..
Müslümanın zenginlik ve iradesini kullanan kimi devletler de “İkinci, Beşinci, Onuncu… İsrail Devleti” gibi davranıyor! “İkinci israil” ise nedense olmayan Kürt ve Kürdistan’a kalıyor(!)…
Mesela kaç ülkede siyonistin elçiliği var? Tel Aviv’de elçiliği olanlar? Kaç ülke, israili devlet olarak tanımış? Kaç ülke, Siyonist Katilleri kırmızı halıda karşılamış; meclisinde konuşturmuş?..
Gafili, hain hatta düşmanı nerede arayalım Gazze’m?
Slogan mı? “Kahrolsun ABD, israil… ve Yerli İşbirlikçileri!” Gerekirse kimi ülkelerde “Hükümet istifa!” Kimi yerlerde de “Hükümet şaşırma…” veya “Hükümet göreve!”
Bu işte bir hikmet-i İlahi de var. Cennete gitmenin imkânsıza yakın olduğu şu zaman ve zeminde; Direniş Hattı’nda; Risalet bağının gülleri koparılıyor.
Kopan gülerimiz gidiyor birer birer “İla Cenneti Zumera!” Katilleri, hain ve işbirlikçileri de gidiyor/gidecek: “İla Cehennemi Zümera!” Vesselam!