Aslında mecrasında yürüdüğü; “zer” ve “zor” devreye girmediği zaman toplumun çeşitliliğini ifade etme ve zenginliğine dönüştürme açısından siyaset çok önemli bir araçtır. Elbette partiler üzerinden yürüyen siyaset, seçim zamanlarında kimlikleri ve programları daha görünür kılmakla birlikte şirinlik ve yaranma adına bu dönemlerde ikircikli tutumlar da çokça gelişir.
Seçim zamanları sarhoşluk zamanları gibidir çoğu zaman. İçinde gizleyip te söyleyemediklerinin tamamı, hiçbir bariyere ve akreditasyona takılmadan çıkıverir sarhoşun dilinden.
Seçim zamanlarında iç ve dış enstrümanların tamamı çalmaya başlar. Çatı katına atılmış, küllenmiş, kirlenmiş, paslanmış, miadını doldurmuş tüm enstrümanlar korku filmlerini anımsatırcasına bozuk akort ile çalmaya başlarlar. Çatıdan ürkütücü sesler gelmeye başlar. Gizli bir güç devrede, biliyorsunuz ama göremiyorsunuz. Tabi “ortaya karışık” bir senfoni çıkıveriyor. “Bozuk plak” bile çalmaya başlıyor. Elbette bu seslerin içinde sağlam enstrümanı doğru duymak çoğu kez mümkün olmuyor. Hatta bozuk gramofonun sesi ta Avrupa’dan kulakları tırmalıyor.
Ne hikmetse seçimlerden sonra çatı katındaki eski eşyalar arasındaki yerinde kalmaya devam edecek olan bu enstrümanlar son birkaç seçimde zahiren iktidarın aleyhine çalıyor olsalar da zımnen ve esasta “içeriyi” konsolide etmeye yarıyor. Zekasından şüphe etmediğimiz ve şeytanla dostluğu tescilli Batı bu tavrı kendi iç dinamiklerini sağlam tutma kaygısıyla mı yapıyor yoksa gaf mı yapıyor çözemedik.
Muhalefetin söylem ve eylemlerinin çoğu da adeta iktidarın strateji geliştirme odalarında hazırlanmış kadar kendi aleyhlerinedir. Çiğ, yavan, halk ve haktan uzaktır. Ne diyelim! Belki de Allah “yürü ya kulum” diyordur iktidara.
Gelelim HÜDA PAR’a. 10 yıldır ilkeli, dürüst, yapıcı ve kimden geldiğine ve kime yapıldığına bakmaksızın haktan yana siyaset yapan HÜDA PAR ülkede siyaseti dizayn eden “zer ve zor” denklemini aşamadı. Ağırlığı ve karşılığı seçim sonuçlarına yansımadı bir türlü.
Bölgede örgüt ve bileşenleri tarafından “merkezci”, merkezde ise “aşırıcılık” ile yaftalanıp karalandı. Tabii bu taban bu karalamaya yüz yıllardır aşinadır. Şeyh Said’e içeride İngiliz işbirlikçisi, İngilizlere de “bunlar şeriatçı” diyorlardı.
Malum seçim yüzde 50+1’e mahkum. Bu sistem ittifakları zorunlu kılıyor. AK Parti de HÜDA PAR ile bir ittifak sürecini ilan etti. Tabii pandoranın kutusu açıldı. Gönüllerde saklı olanlar dile bir bir dökülmeye başlandı. Gizli gönül vermişler sevgilerini ilan etmenin mutluluğunu yaşıyor adeta. Bürokrasiden sokağa, STK’lardan siyasi partilere kadar herkes içine sakladığı HÜDA PAR’ı dışa vurmanın rahatlığını yaşıyor. Şimdi anlıyor musunuz merkezin baskısının ve ötekileştirmenin ne kadar etkili olduğunu? Anketler şimdiden yüzde 2-3’lerde göstermeye başladı bile. Kanallarda, sayfalarda ve köşelerde yer edinmeye başladı. Açılmaz zannettiğimiz kilitleri Allah böyle açar. Bir de HÜDA PAR’ın kendini mecliste ifade ettiğini görmeyedurun. Bakın bakalım o zaman bu halk arkasında nasıl duracaktır.
HÜDA PAR’ın en çok dindar, İslami yanı biliniyor. Katıldıkları ve halkla buluştukları programlarda daha ziyade bilinmeyen yönlerini anlatmalarını hassaten önemsiyorum.
Ayrıca bir medeniyet belgesi olan parti programlarını mutlaka okumalı. Kısa ve öz olan bu belgeyi okumak bir saatinizi almaz.