Allah Teâlâ her şeyi mükemmel yaratmıştır. Yarattıklarında ne eksiklik ne de fazlalık vardır. Her şey gerektiği kadar yaratılmıştır. Yere düşen yağmur taneleri, çöllerdeki kum taneleri, denizdeki su damlacıkları, bir koyundaki kıl sayıları, gökteki yıldız sayısı, atomlardaki nötron ve proton sayıları, kısacası hücreden küreye kadar her şey bir ahenk ve düzen içindedir. Yere düşen kar tanelerinin hiçbiri birbirinin aynısı değildir. Hepsinde ayrı bir sanat ve ihtişam vardır.
Evren dünya ile dünya insan ile uyumludur. Dünya, insanın yaşaması, ihtiyaçlarını rahatça karşılayabilmesi için tasarlanmıştır.
“O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahman’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin hâlde sana dönecektir.” (Mülk/3-4)
“Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? Sizi çift çift yarattık. Uykunuzu bir dinlenme yaptık. Geceyi bir örtü yaptık. Gündüzü bir geçim vakti kıldık. Sizin üstünüze sapasağlam yedi-gök bina ettik. Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık. Sıkıp suyu çıkaran (bulut)lardan 'bardaktan boşanırcasına' su indirdik. Bununla taneler ve bitkiler bitirip-çıkaralım diye. Ve birbirine sarmaş-dolaş bahçeleri de. Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir.” (Nebe/6-17)
Bütün evren hikmetli bir el tarafından yaratılmıştır. Bütün, parçalarla, parçalar da bütünle son derece uyumludur. Küçük bir parçanın arızalanması, görevini yapmaması bütün bu mekanizmayı etkilemektedir. Bütün ve parçalar, kendisine verilen görevi harfiyen yerine getirmektedir. Biri istisna; insanoğlu! Var olan ahenksizlikler ve bozukluklar insanoğlunun yaptıklarından dolayıdır.
Çevre ve hava kirliliği, bazı canlı türlerinin yok olması, küresel ısınma, atmosferdeki ozon tabakasının incelmesi ve yer yer deliklerin oluşması, salgın ve farklı hastalıkların ortaya çıkması ve yayılması, ekin ve neslin ifsadı… Bütün bunlar doğanın ahengine olan müdahalenin sonucudur.
Corona salgınıyla mücadele ettiğimiz bu günlerde bunu daha iyi bir şekilde görebilmekteyiz. İnsanların evlerine kapanması, sanayi tesislerinin üretime ara vermesi, hava, deniz ve kara araçlarının neredeyse durma seviyesine gelmesiyle dünya adeta kendine gelmeye başladı.
Her gün haberlerde bunun alametlerini görmekteyiz. İstanbul’da hava kirliliği yüzde otuz azaldı. Daha önce ayda yılda bir gözüken Yunus balıkları her gün İstanbul boğazında gösteri yapıyor. Otlar, ağaçlar daha canlı ve parlak. Sabah ezanını yakındaki cami dışında duyulmazken şu anda uzaklardan ezan sesi işitiliyor. Çok uzaklardan horoz sesi işitiliyor. İstanbul’dan Bursa Uludağ fotoğraflanabilmekte.
Dünyada hava kirliliği 2’nci Dünya Savaşı’ndan bu yana en düşük seviyeye inecek. Yaban hayvanları şehirlerin caddelerinde gözükmeye başladı. Şili’nin başkenti Santiago’da bir puma görülürken, İngiltere Galler’de keçi sürüleri şehirlere indi. Japonya’da boş metroda geyik görüldü. Ekvador’da trafiğin olmadığı otobanda akbabalar dolaşmaya başladı.
Bu durumun yıllar süreceğini düşünün. Dünya maddi birçok sıkıntıdan kurtulacaktır.
Nasıl ki yaratılış kanunlarına uyulduğunda dünya, fabrika ayarlarına dönüyorsa, manevi alanda da bu böyledir. Huzurun artması, dünyaya barış ve esenliğin gelmesi, savaş, çatışma ve kaosların sona ermesi. Aile içi şiddetin sona ermesi, cinsel sapıklıkların bitmesi, kardeşlik ve yardımlaşma ruhunun her alanda gözükmesi. Birey huzurlu, aile huzurlu, toplum huzurlu, insanlık huzurlu!
Böyle bir durum mümkün mü? Elbette ki mümkündür. Yeter ki, insanoğlu, bu dünya ve evreni yaratanın kendisine verdiği görev ve sorumlulukları yerine getirsin. İnsanoğlu kendisine gönderilen elçilerin mesajına uysun. Şeytanın, heva ve hevesinin yolunu değil de İlahi yolu takip etsin…