Bir yıldır bugün yaşananları söyleyen diller, kâale alınmadı. Mesele HAMAS ya da Filistin meselesi değil; mesele sözde vaat edilmiş bir ütopya için zaman ve zemin hazırlamak… Bunun için de yavaş yavaş bir virüs misali suskunluğa bürünen korkak Arap liderlerin gözlerine baka baka yayılmak… Çocukları ve kadınları öldürmek… Masumları ve mazlumları ortadan kaldırmak…
Yalanlarını Birleşmiş Milletler kürsüsünden dizen Netanyahu soykırımcısının, o kürsüden konuşması bile yeter ve artar bir utanç. Guteres, bu katilin konuşmasını engelleyemiyorsa istifa erdemini de mi yapamıyor? Guteres, öldürülen 42 bin Filistinli için hiçbir şey hissetmiyor ve üzülmüyorsa, kendi çalışanlarından öldürülen iki yüz kişinin adına da mı konuşamıyor? Çalışanlarını öldüren Netanyahu’ya karşı savunamıyor mu? Bari onların kanı adına buna engel olmayı veya istifayı dile getirseydi bu bile tepki adına takdir edilecek onurlu bir davranış olurdu.
İki bin yılı öncesi Demiryolu Hizmet İçi Eğitimi için 400 kişilik yurt çapında toplanan bir grup Ankara’dayken, TRT’nin bir “Kelime Oyunu Yarışması”na davet edilmişler. Sunucu onlara ‘kalemi kulağımın arkasına koyarsam alkışlayın’ diye talimat vermiş. Sunucu kalemi kulağının arkasına koydukça alkışlamışlar. Anlatan arkadaşımız “Adımız şakşakçıya çıktı” demişti.
Netanyahu’yu, BM kürsüsünde iken alkışlayan az sayıdaki ülkelerin kukla yöneticilerinin kukla Arap yöneticilerinden hiçbir farkı yok. Kurulmuş saat gibi “alkışlanacaak alkışla”, komutuyla alkışlıyorlar şakşakçı şakçakçı…
Bir katilin dünya temsilcileri ve yöneticileri önünde yalanlar söylemesi, soykırım ve katliamlarını savunması bu kadar basit miydi? Arap alemine karşı pervasız davranıyor desek haksızlık olur. ABD ile kaç defadır çocukla oynar gibi oynuyor. ABD’nin ve Avrupa’nın da dünyaya karşı rezil ve kepaze olmalarına sebep açıklamalarıyla aynı pozları devam ettiriyor. 21 günlük ateşkes için aynı görüşteyiz diyen ABD ve Fransa’nın gözünün içine bakarak hem de ABD topraklarında, öyle bir şey yok diyebiliyor. Bunu daha önce ABD’nin HAMAS ile olan müzakere anlaşması için her şeye tamam, bu iş oldu olacak açıklamalarına karşı rahatlıkla, öyle bir şey yok diyerek yalanlayabiliyor. Bu durumda iki taraftan biri durmadan yalan söylüyor.
ABD bu ithamlara maruz kalarak düştüğü bu itibarsızlık çukurunda hiç de memnuniyetsizlik göstermiyor. Hatta üzerine alınmıyor bile… Islık çalarak diğer taraflara bakıyor.
Ne demiş eskiler: “Semere gönüllü olanın şikâyete hakkı yoktur.” Gönüllüyse ne diyecek ki ABD?..