İngilizlerin “Yahudiler için Filistin’de devlet” kurma girişiminden 67 savaşına ve 94 yılına kadar Araplar Filistin için siyasi ve ekonomik olarak ciddi desteklerde bulundular. Daha sonra gittikçe kabuklarına çekilince Netanyahu, ABD’den destek alarak her üç dinin atası olan peygambere atfen “İbrahim anlaşmaları” yaptı. Trump, damadını bu iş için ülke ülke gezdirdi.
Görünen hedef işgalci ile Arap Dünyası arasında ilişkileri normalleştirmek, bölgesel destek sağlamak ve siyasi-ekonomik işbirlikler yoluyla sözde barış olsa da asıl sebep görünenden farklıydı. Bu anlaşmaların Mısır ve Ürdün ile bu anlaşmalar yapılmıştı. 67 savaşında baş aktör olan bu iki ülke şimdi Filistin’i satmıştı.
İşgalci, sırayla BAE ile ABD desteğinde 2020’nin 13 Ağustos’unda sonra Bahreyn ile 15 Eylül’de sonra Sudan ile 15 Aralık’ta sonra Fas ile 22 Aralık’ta seri anlaşmalar imzaladı. Karşılıklı elçilikler açılacak, ekonomik, sosyal, kültürel ve teknolojik işbirlikleri geliştirilecekti. Filistin’i satmak demek olan bu anlaşmalar bu ülkelerin şahsi menfaatlerini de sağlıyordu: BAE, ABD’den 23 milyar dolar tutarındaki 50 adet F 35 ve 18 adet Predatör olarak isimlendirilen SİHA alıp Afrika’daki askeri varlığını güvenceye aldı. Fas’ın Batı Sahra egemenliğini ABD tanıdı. Sudan ekonomik yardımlar, terör listesinden çıkarılma vaatleri ile anlaşmayı kabul etti. Sırada Endenozya, Nijer, Mali ve Moritanya ile anlaşmak vardı. Böylelikle bu anlaşmalar üzerinden işgalcinin gücü artacak, Batı Şeria ve Kudüs’ü ilhak iç sorunu olarak görüleceğinden daha kolay olacaktı. Kısaca Filistin yalnızlık ve kimsesizliğe terk edilecekti.
The Times of Israel’de, yazan David Horovitz’in “anlaşmaların israil-Arap ilişkilerinde bir dönüm noktası olsa da Filistin sorununu çözmeyip israil'in işgal politikalarını meşrulaştırdığını” savunması görüşümüze destektir. Ayrıca İran’a karşı işgalci için alan açmak ve güç birliği yapmaktır.
Bu anlaşmaların Arap devletleri arasında bölünme ve fikir ayrılıkları oluşturduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. Filistin ile işgalci sorununu göz ardı eden ve bu zulmü yok sayan bir yaklaşımla yapılan bu anlaşmaların işgalciye gelecek sağlayacağı aşikardı. Türkiye, Filistin, Cezayir, Lübnan, İran ve Katar’ın karşıt argümanları savunması fayda etmese de bir gelişmenin Filistin’i ve direnişi bu cendereden kurtarması gerekiyordu. Yoksa kimsesizlik ve yalnızlık içinde zulme maruz kalıp tamamen işgal edilecekti.
Zaten anlaşmayı imzalayan ülkeler sözde işgalcinin ilhak planından vazgeçeceği sözünü aldıklarını bilseler de Netanyahu ilhaktan vazgeçmediklerini şimdilik askıya aldıklarını açıklamıştı.
Bu ortamda HAMAS, Aksa Tufanı’nı yapmakla hem Filistin davasını yalnızlıktan ve unutulmaktan kurtardı hem de işgalcinin ve hamisi ABD’nin uğursuz planlarından… Dolayısıyla basiret ve ferasetleriyle Filistin davasını dünyaya fazlasıyla tanıtan ve devletlerden olmasa da halklardan destek alan direniş, haklılığını bir kez daha göstermiş oldu. Direnen kazanandır.