Mehmed Göktaş

Kafanızı neye taktığınızı söyleyin, kim olduğunuzu söyleyeyim...

16.03.2012 14:43:00 / Mehmed Göktaş

Yolumun üzerinde namaz için ara sıra uğradığım bir mescid var. Her vardığımda namazdan sonra bir kişi yanıma yaklaşır ve aynı safta namaz kıldığı birisini şikâyete başlar:

“Sünnetlerde yüksek sesle okuyor ve beni şaşırtıyor, namazımı bozuyor."

“İmamdan önce rüku`a eğiliyor, imamdan önce secdeye gidiyor ve benim namazımı fesada veriyor…”  Adamı kafaya takmış, hayatta bir tek düşmanı o.

Cemaatten birisi özellikle caminin imamına kafayı takmış, eski bir müftü olmam hasebiyle ne zaman karşılaşsak başlar imamı kötülemeye. Hayatta bir tek düşmanı var, o da arkasında namaz kıldığı caminin imamı.

Bir zamanlar annem de kafayı komşuya takmıştı, annemin en büyük düşmanı komşumuzdu, çünkü komşunun danası ve tavukları bahçemize girer, annemin yetiştirdiği sebzelere saldırırdı. Sizin anlayacağınız, annemin israil`i ve Rusya`sıydı bizim komşu.

 

Bir insanın kim olduğunu öğrenmek istiyorsanız, düşmanının kim olduğuna bakın.

Bir insanın hangi çapta birisi olduğunu öğrenmek istiyorsanız, kimi ve neyi kafaya taktığına, kimi kendisine öteki edindiğine bakın yeter.

Dünyaları küçücük olanlar, ufukları ve pencereleri kapalı olanlar bir tek şeye takılıp kalırlar.

Adam kafayı sadece Hayrettin Karaman Hocaya takmış, birisi bir başka hocaya takılıp kalmış, işleri güçleri onlara cevap vermek, açıklarını bulmak, yayınlamak.

İslam adına yapılması gereken yegâne faaliyetin bu olduğuna inanmış ve kendisini buna adamış.

Bir başkası kafayı türbelere takmış, türbelere giden kadınlara takmış, sadece onlarla uğraşıyor, o konu üzerinde okuyor, yazıyor, broşürler hazırlıyor.

Birisini bilirim, kafayı sadece Şia`ya takmış, İran`a takmış, tekfir ediyor. Hazırladığı broşürleri çoğaltıp çoğaltıp dağıtıyor, ömrünü buna adamış.

Caferi mezhebine geçmiş bir başkasını biliyorum, nerede rastlasam birilerine Maide Sûresinin altıncı ayetini okuyor, abdest esnasında ayakların yıkanmayıp meshedilmesi gerektiğini ateşli bir şekilde izah ediyor.

 

Bir başkası tevhid adına mahalledeki birkaç tarikat ehline kafaya takmış,

Birileri dört senede bir sandığa gidip dindar partilere rey verenlerle kafayı bozmuş,

Çocuğunu okula gönderenleri tevhid adına kendisine tek hedef seçmiş

İlginçtir, aynı mahallede, aynı köyde İslam`dan fersah fersah uzak hayat yaşayanlarla hiç uğraşmıyorlar.

Bu arada şunu da belirtelim ki, kafaya taktıkları bu kişiler yine kendilerine en yakın olan kişiler, hatta daha önce birlikte oldukları kişiler.

Nefis terbiyesi için gittiği uzak diyardan dönen sûfîye Allah dostlarından birisi sorar:

-Orada şeytana karşı ne yapıyordunuz?

-Çok ciddi bir şekilde mücadele ediyorduk şeytanla, deyince Allah dostu tebessüm eder.

-Peki, siz ne yapıyorsunuz şeytana karşı, diye ona sorar. Allah dostu cevap verir:

-Köpeğini tutması için sahibine şikâyet ederiz vesselam. Yani güzel bir şekilde “Eûzü” çektik mi bu iş tamamdır.

Yani demek istediğimiz odur ki, hiçbir şeye kafayı takmamalıyız, şeytana bile.

Hatta mütemadiyen “Eûzü” çekip durmak bile yanlıştır. Bir an önce “Besmele”ye geçmeliyiz. Çünkü ne zaman bir besmele duymuşsanız iyi biliniz ki orada bir aktivite vardır, orada yeni ve hayırlı işe başlama vardır.

Bildiğiniz gibi bu arada birileri, devletin bazı kurumları da bizlere kafaya takmış durumda, hem de fena bir şekilde. Buna rağmen Allah`ın izniyle biz onları kafaya takmayacağız. Sadece uğradığımız haksızlıkları dile getirmekle yetineceğiz.

Biz kendi sevdamızı yaşamak için, sevdamızı ulaşmayan yerlere ulaştırmak için çırpınacağız. Şu günlerde hep bu sevda üzerine yoğunlaşmış durumdayız.

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar