Halep`in derdiyle gecelediğimiz için yine Halep`ten yeni ve güzel haberler almak ümidiyle uyandık, haber sitelerini bir bir yokladık, yeni bir şey yoktu.
Vakit biraz geçmişti ki bu defa Kayseri vuruldu.
Alçak terör ve şiddet bu defa çok yakınımda, yaşadığım şehirde, yaşadığım semtte gerçekleşti.
Talas bulvarında, Erciyes Üniversitesi önünde bir halk otobüsüne bombalı araçla saldırı yapıldığını duyunca hiç tereddüt etmeden bildim; günlerden cumartesi olduğuna göre bu saldırı mutlaka komando tugayından çarşı iznine çıkan askerlere yapılmıştır dedim.
Türkiye`nin en önemli komando ve hava indirme tugayıdır ve terör bölgelerinde görev yaparlar. Bu anlamda bilinçli bir saldırıdır.
Ülkenin dört bir yanından nice insan askerliğini burada yapmıştır.
Biz onları şehir merkezinde hep sivil kıyafetleriyle biliriz, genellikle Cumartesi, Pazar ve resmi tatil günlerinde görürüz.
Her biri Anadolu`nun bir şehrinin rengini taşır.
Hafta sonları izine çıkan askerler Zincidere`den şehir merkezine bu şekilde otobüslerle gelirler, Köşk kışlanın askerleri özellikle ise yaz günlerinde genellikle yürüyerek gelirlerdi.
Güzergâhım olduğu için birçoğuyla konuşurum, özellikle memleketlerini sorarım, sonra çoğunun memleketine gidip görmüş olduğumdan hemen bir yakınlık kurardım. Şehir merkezindeki camilerde namaz kılanlarla mutlaka tanışırdım.
Bazılarıyla bu dostluğumuz hala devam eder.
Kayseri teröre çok kurban veren şehirlerdendir. Son olarak İstanbul`da verilen kırk dört kişiden üçü de Kayseri`dendi. Fakat kurbanlarını hep dışarda vermişti, şu ana kadar Kayseri`de hiçbir terör eylemi gerçekleşmemişti. Birçok anlamda Kayseri huzur ve sükûnetin hâkim olduğu bir şehirdi.
Zannederim bu saldırıdan çok etkilenecektir.
Bu saldırıda vefat eden askerlere Allah`tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Nedense Halep`te olup bitenlerle Kayseri`deki saldırıyı hiç birbirinden ayırmıyorum, bu konuda hiçbir tereddüdüm yok.
Taşeronlar ve maşalar ayrı ayrı olsa da patronlar, üst akıl aynıdır ve tek merkezdir, emperyalist batıdır.
Ümmetin dirilişine, Türkiye`nin rolüne tahammülleri yoktur.
Bütün olumsuzluklara rağmen ümmet böylesine tabandan tavana doğru bir bilinçlenme, bir diriliş, bir ayağa kalkış dönemi yaşamaktadır.
Ve aynı zamanda Batı medeniyeti de ciddi bir çöküş, dağılma ve kokuşmuşluk dönemi yaşamaktadır.
Bütün bir dünya insanı anlamıştır ki, şu günden sonra batının insanlığa vereceği hiçbir şeyi kalmamıştır.
Son zamanda pazarlamaya sunduğu iki ürünü olan insan hakları ve demokrasinin sahte olduğu, çakma olduğu açığa çıkmış ve bunun sahtekârlığıyla suçüstü yakalanmıştır.
Şimdi bir tek ümidi kalmıştır; İslam Dünyasını karıştırmak. Bunu da kendisine bölgeden seçtiği taşeronlarla, terör örgütleriyle yerine getirmekteydi.
İlginç olan şudur ki, kendisi sahtekârlıkta suçüstü yakalandığı gibi, taşeronları da suçüstü yakalanmış, özellikle kurtuluşu için savaş verdiğini iddia ettiği bölge insanı onları suçüstü yakalamış ve bunu tescillemiştir.