Nedense Bakara Suresinde iki ayet-i kerime konumu itibariyle hep dikkatimi çekmiştir. İslam aile hukukunun bel kemiğini oluşturan, evliliğin, nikâhın, boşanmanın, mihrin, süt emzirmenin en detaylı bir şekilde anlatıldığı bu bölümde birden konu değişiyor, her şey orada bırakılıyor. Sonra Allah Teala:
“Namazları ve orta namazını aksatmadan kılın, huşû içinde Allah`ın huzurunda durun. Bir şeyden korkarsanız yaya veya binek üzerinde kılabilirsiniz. Güvenliğe erişince de daha önce bilmediğinizi size öğrettiği gibi Allah`ı zikredin.” (2/238-9) buyuruyor.
Okuyucu kendisini bu önemli hukuki konulara kaptırıp gitmişken sanki bu arada birden ezan okunuyor ve her şeyi orada bırakıp namaza kalkmamız isteniyor gibi.
Türkiye`nin siyasi ve sosyal gündemi çok hareketli, insanı çekip alıyor içine.
Günlerdir tartışılan dokunulmazlıklar, tutuklanan vekiller, yerlerine kayyım atanan belediye başkanları, getirilmek istenen başkanlık sistemi, anayasa değişikliği derken bir de tecavüz meselesi iç gündemi işgal etmiş durumda.
Öte yandan İslam coğrafyası yüreğimizi yakmaya devam ediyor. Uzaklardaki Arakan Müslümanları bir yana, hemen şuracıkta harap olan Müslüman şehirler içimizi yakıyor.
Sanki elimizi uzatsak tutup kurtarabileceğimizi zannettiğimiz Halep`teki yavrulara hiçbir şey yapamayışımız bizi kahrediyor.
Müslüman olabilmemiz için elbette bütün bunlarla ilgilenmemiz, müminlerin dertleriyle dertlenmemiz gerekiyor.
Fakat bütün bunlar günlük hayatımızda Müslümanca yaşayışımızı olumsuz yönde etkileyen şeyler değildir, olmamalıdır.
Bazen olup bitenlere kendimizi çok fazla kaptırıyoruz, kendimizi ihmal ediyoruz, manevi anlamda kuruyoruz, bitip tükeniyoruz.
İslam âleminin durumu ne kadar içimizi yakarsa yaksın, Müslümanların derdi gündemimizi ne kadar çok işgal ederse etsin, Müslüman bir birey olarak günlük yükümlülüklerimizden hiç birini ihmal etmemizi, gevşetmemizi gerektirmez.
Her şeyden önce bunlar namazlarımızı ciddi bir şekilde kılmamıza engel olmamalıdır. Zihin yorgunluğu ve benzer durumlar bahane edilerek namazlarımızı kısaca geçiştirmemeliyiz. Özellikle vakitlerinde eda etmeliyiz.
Sıradan bir mümin olarak günde en azından bir cüz Kur`an okumak, anlamı üzerinde kafa yormak durumundayız.
Allah`ın Dinini hayata hâkim kılmayı hedefleyen kişiler olarak mutlaka kendimize ait zikirlerimizin, virdimizin, evradımızın olması gerekmektedir.
Her gün yerine getirdiğimiz zikirlerimiz, istiğfarlarımız, tevhidlerimiz, salâtü selamlarımız olmalıdır.
Dilimizle telaffuz ettiğimiz hamdlerimiz, şükürlerimiz, usanmadan tekrarladığımız dualarımız olmalıdır.
Demek istiyoruz ki, sosyal gündemimiz ne kadar doğru olursa olsun, ne kadar isabetli olursa olsun, gündelik hayatımızı olumsuz etkilememelidir.
Ve bu anlamda bir birimizi denetlemeli, bir birimizi uyarmalı ve destek olmalıyız.