Mehmed Göktaş

Rabbimiz kucaklaşmamızı istiyor

11.11.2011 16:03:50 / Mehmed Göktaş

Van ve Erciş sokakta.

Son sarsıntıyla birlikte Van ve Erciş`in durumunu tam olarak ifade edebilecek söz budur, Van ve Erciş ayakta, Van ve Erciş sokakta, yani dışarıda, evlerinde değiller.

Zaten ilk depremden sonra da en önemli konu buydu. Özellikle akşamları bu iki merkezin caddelerinden geçerken binaların, sitelerin hiç birinin ışıklarının yanmaması hemen dikkatinizi çekiyor.

Fazla bir hasar olmamasına rağmen otuz kırk dairelik koskoca binalarda sadece bir iki odanın ışığının yandığını görüyorsunuz.

Arkadaşlar aslında oralarda bile hiç kimsenin olmadığını, ya söndürmeyi unuttuklarını veya hırsız girmesin diye bilerek yanık bırakıldığını söylüyorlar.

Şimdi şu ikinci büyük sarsıntıdan sonra Van ve Erciş insanı asla evlerine giremeyecektir.

Düşünebiliyor musunuz, yüz binlerce insan evlerinin, binalarının dışında.

 Tatilin sona ermesiyle bu manzara çok daha belirgin bir şekilde ortaya çıkacak. Çünkü ilk depremle birlikte araya tatilin de girmesiyle insanların en azından üçte biri bölgeyi terk etmişti. Ve şimdi dönmek zorunda olanlar dönüyor.

 Şimdi bu durumda yapılması gereken en önemli şey nedir?

 Şu kış gününde evlerine giremeyen insanlar çadırda uzun müddet kalabilir mi? Diğer maddi yardımlar ne kadar derde derman olabilir?

Kış mevsimi boyunca barınma problemini çözmenin bir tek yolu insanımızın bir birlerini bağrına basmaları, bir birlerini kucaklamalarıdır.

Kucaklaşma ile maddi yardımlaşmayı onlara el uzatmayı kastetmiyorum, elbette bir yandan bunlar da olacaktır.

İslam`a uygun olmak şartıyla insanlar yakınlarının yanına yerleşmelidirler, evlerinin durumları müsaid olanlar yakınlarını evlerine almalıdırlar. Daha sonra Van dışındaki insanımız bunu yapmalı, kardeşlerine kucak açmalıdırlar.

Arafe günüyle birlikte bayramın üç gününü Vanlı ve Ercişli kardeşlerimizle birlikte geçirmeyi lütfeyledi Rabbim. Elhamdilillah Vanlı kardeşlerim bana çifte bayram yaptırdılar. Hayatımın en güzel dört gününü geçirdim. Kendimi öylesine samimi bir koşuşturmanın, öylesine sıcak ve samimi bir ziyaretleşmenin ve kucaklaşmanın içerisinde buldum.

Üzerinden günler geçmiş olsa da depremin acılarını gördüm veya birinci ağızdan dinledim.

Herksin dikkatini çeken bir sahne vardır. Benim dikkatimi çeken sahne nedir biliyor musunuz?

Erciş`te bir depremzede kardeşimiz yıkılan ve hasar gören evleri eliyle göstererek anlatıyor:

“Hocam, işte şurası bizim evimiz, tek katlı olduğu için hasar görmedi. Şu büyük bina da amcama ait, hasarlı olduğu için amcam ve ailesi terk ettiler ve girmiyorlar. Hocam o günden beri amcamlar bizim evimizde kalıyorlar” dedi.

Bunu söylerken gözlerinin içi mutluluktan alev alev yanıyordu. Çünkü yıllardan beri amcasıyla küslermiş.

“Hocam, amcamla öylesine küsmüştük ki, bir gün barışabileceğimizi asla tahayyül edemiyordum. Hangi şey bizi barıştırabilir ki diyordum.”

Amcasıyla barıştıklarını, amcasının şu anda kendilerde kaldığını, oğlu kızı olduğu halde onlara gitmediğini söylüyor, başka bir şey demiyordu.

Belki abartıyor olabilirim ama, sırf bunun için deprem olmuştur desem bilmem yanlış demiş olabilir miyim?

Diyorum ki haydin buna benzer mutlulukları yaşamak için bu sahneleri çoğaltalım. Şu ikinci büyük sarsıntıdan sonra,  başta bir birlerine yakın olanlardan başlamak üzere birbirlerimize evlerimizin kapılarını açalım. Biliyor musunuz, çadırın adı da soğuk, kendisi de soğuk, içi de soğuk, dışı zaten soğuk.

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar