Can sıkıcı ve moral bozucu bir zaman diliminden geçiyoruz. Hem Türkiye genelinde hem bölgede ümitlere gölge düşüren sosyal ve siyasi gelişmeler yaşanmakta. Fakat Allah`ın izniyle insanımızın bütün bu engelleri sabırla, metanetle ve azimle aşacağına inanıyoruz.
Öncelikle Van`daki tesettürlü bacılarımıza yapılan saldırı öyle hemen geçiştirilecek, üzeri örtülüp unutulacak, unutturulacak bir olay değildir.
Kim düşürdü Kürt gençlerini bu alçak seviyeye? Kürtlerin kitabında böyle bir şey yazmazdı, tarihlerinde de böyle bir kara sayfa yoktu.
Edep ve hayânın timsali ve taşıyıcıları olan pırıl pırıl örtülerine bürünmüş Müslüman bayanlara saldıran bu güruhu kim yetiştirdi, kim salıverdi ortalığa?
Bu olay Türkiye`nin batısında, İslam`dan uzak hayat yaşayan kıyı kentlerinden birinde olsaydı az çok anlaşılabilirdi.
Van`daki bu saldırı Kürdistan`ın nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu ortaya koyması açısından çok önemlidir.
Bölgedeki bu Marksist örgütü sadece terör, şiddet ve faşizan baskıyla özdeşleştirenler, onun amansız bir İslam düşmanı olduğunu göz ardı edenler yanılmaktadırlar, inşaallah Van saldırısıyla birlikte bunu görür ve uyanırlar.
Kemalist laik rejimin seksen yıldan bu yana yapamadığını, görüldüğü gibi bunlar çok kısa bir zaman içerisinde yapabilmişlerdir. Kemalizm bölgeyi bu kadar kirletememişti.
Hele bir de açılımını yapmaktan bile hayâ ettiğimiz LGBT gibi kudurmuş hayâsız, ahlaksız güruhları da HDP bayrağı altında buralara taşıya görsünler… Düşünebiliyor musunuz bölgenin karşı karşıya olduğu iğrenç tehlikeyi?
Bu arada azınlık da olsa bazı kardeşlerimiz hâlâ tartışa dursunlar, itiraz ede dursunlar belediyeleri böyle birilerinin elinden almanın caiz olup olmadığını.
Müslümanların Müslümanca siyasete soyunmalarının, yönetimi böylesi müptezel düşünce sahiplerine bırakmama kararlarının ne kadar isabetli olduğu her geçen gün biraz daha iyi anlaşılacaktır.
Bu kadar ifşa olup orta yerde sırıttıktan sonra, özellikle mevcut iktidarı dış güçlerin arzusu istikametinde yıkmayı hedeflediği bu kadar netleştikten sonra, bu paralel yapının üstünün örtüleceği, tarafların birbirleriyle barışıp anlaşacağı, sanki hiçbir şey olmamış gibi her şeye kalındığı yerden devam edileceğini zannederek üzülmeyin. Ma`şeri vicdan bunu asla kabullenmeyecektir, bulundukları yerden temizlenecekler ve yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.
Darbecilerin türlü hukuk entrikalarıyla salıverilmesi de içinizi karartmasın. Evet, adaletin uygulanması ve dağıtılması açısından hepimizin canını sıkacak bir durum.
Yoksa biz dışarı salıverilen bu darbe sever dinozorlar acaba yeniden bir şeyler yapabilirler mi diye korkmuyoruz.
Bu millet bu saatten sonra hiçbir darbeciye ve vesayetçiye asla pabuç bırakmayacaktır.
Silah ellerindeyken, silahlı kuvvetler ellerindeyken beceremediler ki, tüyleri yolunmuş orta yere bırakılmış haldeyken becersinler.
Bizi bu konuda üzen, suçsuz ve günahsız nice Müslümanın şu anda hâlâ cezaevlerinde olmalarıdır.
Emniyetteki paralel yapı ve paralel yargı marifetiyle ne kadar insanın haksız yere El-Kaide adına, Hizbuttahrir adına, Hizbullah adına, İbda-C ve başka isimler adına yıllarca cezaevlerinde bulunuyor, biliyor musunuz?
Biliyor musunuz, Metin Kaplan yıllar yılı tek başına bir hücrede yatıyor, bu arada amansız bir hastalığın pençesinde kıvranıyor? Bir jest olsun diye onu Almanya`dan getirtip laik kesime kurban edenler bunun hesabını Allah`a nasıl verecekler acaba?
Bilumum darbecilerin bu şekilde salıverildiği bir ülkede dindarların vicdanları kanadıkça kanayacaktır.
Türkiye bugünden sonra bu kamburu asla taşıyamaz. Tez zamanda siyasi bir af çıkarmaktan başka bir seçeneği yoktur.