“Kim gelirse gelsin Amerika’da sistem değişmez” görüşü seçim öncesinde bizim ekranlarda epeyce dile getirildi. Elbette doğruluk payı vardır.
Sistemini oturtmuş dünyanın bu en büyük kapitalist/emperyalist ülkesinde zaten hiç kimse ani değişiklikler beklemiyor, zaten sistemin kendisi de buna müsaade etmez.
Fakat bu demek değildir ki hiç bir şey değişmez, her şey olduğu gibi devam eder.
Bireylerin hayatında ne gibi değişiklikler oluyorsa devletlerin hayatı da aynı kanuna yani sünnetullaha tabidir. Şu var ki bir insanın ömrüne nispetle devletlerin ömründeki bu değişimi gözlemlemek biraz zor olur.
Bu arada devletlerin değişimindeki liderlerin payı da görmezden gelinemez.
Hele söz konusu lider diğerlerine göre hırsıyla, azgınlığıyla, doyumsuzluğuyla, küstahlığıyla, patavatsızlığıyla öne çıkıyorsa müsaadenizle hem o devlette hem de o devletin kapsam alanında değişimler bekleyelim.
Bizi ilgilendiren bir tarafı olur mu bu değişimin? Bundan önceki dört yıllık dönemde olduğu gibi elbette bu dönemde de olacaktır. Hem İslam dünyası hem Türkiye bu azgın ve muhteris heriften nasibini alacaktır.
“Savaşlara son verme” vaadiyle geldi ama buna çocuklar bile güler. Dünyanın en büyük silah üreticisi ve satıcısı olan bu ülke böyle bir şeye nasıl inandırabilir. Dünyanın dört bir yanında düzenlenen “savaş turnuvaları” olmasa Amerika’nın hali nice olur?
Aslında bu Sapkın Bunak herifin “savaşları sonlandırma” düşüncesinin ardında, başta Ortadoğu olmak üzere zulme ve işgallere karşı direnen bütün İslami yapıları susturma düşüncesi yatmaktadır.
Daha da açıkçası, “savaşları sonlandırma” demek, siyonizm karşısında bütün silahların susturulması demektir.
Demek oluyor ki biz bu heriften şimdilik bir hayır beklemiyoruz. Ama hiç de korkmuyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki dünyanın bütün zalimlerini kendi hırsları ve azgınlıkları yıkıp devirmiştir.
Rabbim bunların yıkılışını da hem de terör devletiyle birlikte yıkılışını görmeyi nasip eylesin!