Çok bilmiş bir kesim HÜDAPAR’ı elektrik aksamının toplandığı bir santral merkezini kurcalayan çocuğa benzeterek tedirgin olmuş durumda. Yanlış düğmelere dokunduğu için birazdan ya bir patlama olmasından ya da karanlıkta kalmaktan korkuyorlar. Bunlar daha önce darbelere şahit olmuş, bu darbelere Müslümanların bir takım radikal eylem veya söylemlerinin sebep olduğuna inanan kesimdir.
Bir kesim de ellerini ovuşturarak böyle olmasını dört gözle bekliyor hatta ilgili merkezleri harekete geçirmeye çalışıyor. Her iki kesimin de etkili olduğu inkar edilemez.
Peki, gerçekten öyle mi, HÜDAPAR bilerek veya bilmeyerek tehlikeli yerleri kurcalayan birisi mi?
Yoksa herkesin gözü düştüğü ve bir an önce alıp yemek istediği ama kimsenin almaya cesaret edemediği ateşin üzerindeki kestaneleri alacak olan kişi midir?
Açık konuşalım, bugün bu ülkede sağcısından solcusuna, Sünni’sinden Alevi’sine, Türkünden Kürdüne büyük bir kesim Kenan Evren anayasası cenderesinde sıkışmış ve bunalmış durumdadır. Bakmayın ses çıkaramadıklarına, hepsi de ateşin üstündeki kestaneleri birisinin almasını beklemektedir.
Aslında HÜDAPAR’ın böylesine gündem olmasının arka planında bu yatmaktadır.
Daha da önemlisi, HÜDAPAR tarafından Meclise sunulan ve ekim ayında görüşülecek olan Türkiye pasaportlu, israile gidip Müslümanları katledenlerin dönüşlerinde yargılanmaları, mal varlıklarına el konup sınır dışı edilmelerini öngören kanun teklifi yerli siyonistleri HÜDAPAR aleyhine ayağa kaldırdığını bütün bir millet görmektedir.
Bu ve benzeri kanun teklifleri milletin önemli bir kesimi için “ateşin üstündeki kestane” hükmündedir, kendi partilerinin cesaret edemediği bu güzel kararların alınmasını hasretle beklemektedir.
Bir yıla yaklaşan katliam karşısında dişe dokunur hiçbir şey yapamayan Türkiye’nin yapacağı en ciddi eylem HÜDAPAR tarafından sunulan bu kanunun yürürlüğe girmesi olacaktır.
En kısa zamanda gerçekleşmesi ümidiyle
Bir daha tekrar ediyorum; HÜDAPAR HÜDAPAR’dan büyüktür, şekilde görüldüğü üzere!