Türkiye`de bu haftanın konusu Gezi Parkı merkezli protestolardır, fakat henüz sonuçlanmadığı için gündemde kalacağa benziyor, bu yüzden biz Suriye`yi yazmayı uygun gördük.
Yazılarımızı ve haberlerimizi tamamen Suriye konusuna ayırmadığımız için midir veya bu konuda yüzde yüz kendileri gibi düşünmediğimizden dolayı mıdır, yazılı ve sözlü eleştirilere muhatap oluyoruz.
Bazı kardeşlerimiz de eleştirmeden “Suriye nereye doğru gidiyor, Suriye için bizler ne yapabiliriz, ne yapmalıyız…” sorularını yöneltmektedirler.
Önce şu hususun tartışmasız bir şekilde bilinmesini istiyoruz.
Beşar Esed bir diktatördür, bir zalimdir, eli kanlı bir katil, kendi halkına katliam uygulayan ve şehirlerini harabeye çeviren bir vicdansızdır.
Her ne kadar babasının yerine geçtiği günlerde bütün Müslümanlar onun özgürlükçü bir siyaset izleyeceğine dair beklenti içine girmiş olsalar da beklentileri boşa çıkmış, görüldüğü gibi acımasızlıkta ve despotlukta babasını geride bırakmıştır.
Bizim televizyonumuzun, bizim radyolarımız her ne zaman Suriye”den bir haber verse “Katil Esed, zalim Esed, diktatör Esed, Suriye`deki eli kanlı rejim, …” diye söze başladığı unutulmamalıdır.
Ayrıca, bizim derneklerimiz ta baştan beri Suriyeli sığınmacılara elinden gelen yardımı yapmışlar ve şu anda birilerinin pes etmesine ve yorulmasına karşılık derneklerimiz sınır boyunca mülteci kardeşlerimize yardım için koşuşturmaya devam etmektedirler. Bilindiği üzere sığınmacıların büyük bir kısmı muhaliflerdir veya çaresizlerdir.
Ve bu arada İran ve Hizbullah`ın Suriye`deki rejimi desteklemesini yanlış bulduğumuzu ifade ediyoruz.
Fakat bütün bunlara karşılık birilerini tatmin edemiyoruz galiba. Bizden istiyorlar ki her sabah kalktığımızda İran İslam Cumhuriyeti`ne ve Hizbullah`a küfredelim. Yüzde yüz mevcut iktidarın ağzıyla konuşalım, hepimiz birer Bekir Bozdağ olalım.
Ne yaparsak yapalım birilerine, özellikle bir avuç tekfirciye kendimizi kabullendiremeyeceğimizin bilincindeyiz.
Yine de şunların bilinmesini istiyorum:
Suriye`de hunharca katledilen Müslümanlar için ilk olarak Kayseri`de gıyabi cenaze namazı kıldıranlardan ve Esed rejimini protesto edenlerdenim.
Suriye`deki çatışmalarda şehid düşen Avukat Osman Karahan ve Abdülbaki Yiğit için gıyabi cenaze namazı kıldıranım.
Daha da önemlisi Üsame bin Laden için gıyabi cenaze namazı organize eden, Amerika`yı lanetleyen birisiyim.
Hem de Üsame bin Laden`in Amerika tarafından öldürüldüğüne sevindiğini söyleyen Kayserili bir Cumhurbaşkanının şehrinde, Üsame bin Laden`in sevenlerinin hiç birinin orta yerde görünmediği bir günde…
Fakat bütün bunlara rağmen birilerini hiçbir zaman memnun edemeyeceğimizi biliyorum.
Biz bunlara hiç aldırmıyoruz, sadece bazı kardeşlerimizin ısrarla cevap vermemi istedikleri için bunları dile getiriyorum.
Bizim en büyük endişemiz Şii-Sünni çatışmalarının büyümesi ve bu potansiyelin olduğu yerlerde iç savaşa dönüşmesidir. Siyonizm`e, emperyalizme ve İblis`e bundan daha büyük bir bayram yaptırılamayacağı kanaatindeyiz.
İslam dünyasında yaşanmakta olan irili ufaklı iç çatışmalardan, özellikle bu çatışmaların genişlemesinden ve birçok bölgeyi içine almasından içi yanan, yüreği sızlayan Müslüman bireylere ve camialara büyük görevler düşmektedir.
İşte tam da bu zamanda gözlerini öfke bürüyen, kalemlerini öfke bürüyen kardeşlerimizin bu acı olaylarda olumlu bir görev yürütebileceklerine fazla bir ihtimal vermiyorum.
Bu ümmetin ıslahını, bu çatışmaların sona erdirilmesi görevini, Rabbimizin üçüncü şahısların omzuna yükleyeceğine inanıyorum.
NOT: DEĞERLİ TAKİPÇİLERİMİZE ÖNEMLİ DURUYU!
BU MAKALEYE YORUM ALINMAYACAKTIR ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ...
BU MAKALEYE YORUM ALINMAYACAKTIR ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ...