Bu günlerde medyada en fazla üzerinde durulan konu adalettir. Birileri adalet olmadığı için kendini yollara atar. Herkesten farklı bir ses yükselir. Biri adaletin sözde olduğunu, birileri de özde olduğunu söyler. Çünkü herkesin adalete bakışı ve bekleyişi farklıdır. Kimisine adalet cennet bahçelerinden bir bahçe olur. Kimilerine de Cehennem çukurlarından bir çukura dönüşür. Kimisine adalet pamuk gibi bir ele dönüşür. Kimisine de kafasında patlayan bir sopa olur. Her neyse önce adaletin nasıl bir şey olduğunu tarihten kısa bir örnek verelim. Sonra devam ederiz.
Gerçek adaletin ne olduğunu anlamak için şimdi tarihte sizlere bir örnek vermek istiyorum. Bir defasında Hz. Ali'nin zırhı çalınır. Hz. Ali çalınan zırhını bir Yahudi'nin üzerinde görür ve onu mahkemeye verir. Hâkimin adı Şureyh. Olay sırasında Hz. Ali, “Emirül müminin” yani halifedir. Mahkemeye başlarken hâkim Şureyh, Hz. Ali'ye künyesi ile yani “Ey Ebu'l Hasan diye hitap ederken, Yahudi'yi sadece adı ile çağırır. Bunun üzerine Hz. Ali'nin öfkelendiği görülür. O andaki hasmı olan Yahudi lehine, daha doğrusu hak ve adalet lehine kabaran bir öfkedir bu. Bu öfke ile hâkime şunları söyler: “ya her ikimize künyelerimizle seslen ya da her ikimizi sırf adlarımızla çağır.”
Hâkim Şureyh, Hz. Ali'ye dönerek şikâyetinin ne olduğunu sorar. Hz. Ali'nin cevabı kısa ve özdür. “Bu zırh benimdir. Onu ne kendisine satmış ya da hibe etmiş değilim.” Bunun üzerine hâkim Yahudi'ye dönerek hakkındaki bu iddia karşısında ne söyleyeceğini sorar. Yahudi ikiyüzlü, oynak bir cevap verir. “Zırh benimdir. Bununla birlikte Emirül Mümininin yalancı olduğu aklımın ucunda bile geçmez.
Bunun üzerine hâkim, Hz. Ali'ye dönerek “delilin var mı? diye sorar. Evet, delilin var mı? Çünkü ilahi adalet böyle gerektirir. Delil göstermek ve iddiasını ispat etmek davacıya düşer. Hz. Ali şöyle der: Elimde hiçbir delilim yok! Bunun üzerine hâkim karar verir. Bu karar da Hz. Ali'nin tutumu kadar parlak bir adalet örneğidir. Çünkü mahkeme Hz. Ali'nin delil göstermediğinden dolayı dava konusu olan zırhın Yahudi'ye ait olduğuna hüküm verilir.
Yahudi bütün bunları görünce hemen Müslüman olur. Ve Hz. Ali'ye zırh senindir. Medine'den beri senin deveni izledim ve bir fırsat bularak bu zırhı hayvanın sırtından çaldım.
Bunun üzerine Hz. Ali, Yahudi'ye şu karşılığı verir. “Mademki Müslüman oldun, zırh artık senin olsun.”
Son zamanlarda çok değişik kararlar alınıyor. HÜDA PAR Başkan Yardımcıları Bahattin Temel ve Sait Şahin ile Rehber TV Genel Yayın Yönetmeni Fikret Gültekin'e 6'şar yıl 3'er ay hapis cezası verildi. Yani FETÖ'nün yargıya hâkim olduğu dönemlerde bu davalar açılmıştı. Ama maalesef bu karar hiç medyada yeterince yer bulmadı.
Bir de hasta mahkumlar meselesi var. Kimisi hapishanede kolon kanserine yakalandı kimisinin beyninde tümör çıktı. Ama maalesef kendini yollara vuranlardan da bunlarla ilgili bir ses yoktu. Kısacası yukarıda ifade ettiğim gibi adalet herkese farklı görünüyor. En son vicdanları yaralayan Şeyhmus Alpsoy'un elleri kelepçeli bir şekilde ameliyata götürülürken ki görüntüleri yansıdı medyaya. Bu ülkede herkesin adaleti farklıdır. Hatta adaletin rengi, tadı, kokusu, biçimi dahil. Ama fazla karamsar olmayın gerçek adalet ilahi adalettir. Biz buna iman etmişiz.
NOT: Sayın Cumhurbaşkanımız haklı olarak şöyle bir açıklama yaptı. Artık 15 Temmuz öncesi ve sonrası diye iki dönem var. Artık hiç kimse Türkiye'yi 15 Temmuz öncesine götüremez. Peki, 15 Temmuz öncesinde verilen mahkeme kararlarına ne olacak.
Selam ve dua ile…
Mehmet Nazifoğlu/doğruhaber