Allah ile barışmadan terör bitmez, acı dinmez. TRT Şeş`te, ömründe saçının telini göstermemiş Kürt kızlarını, harama el uzatmamış Kürt delikanlılarını Kürtstar`a alarak amaçlanan, bir dilin ispatı mı?
Kürtçe, Adem Nebi`nin lisanının, ana dillere ayrıldığı günden beri var zaten.
Sen, Allah ile barış!
Öte Dünya`da hesap defterleri açılınca hangi dilde ne yapılmış, dökülür ortaya bir bir…
Kutsal dil yok, dile gelen diller var.
Sağ, CHP`den kalma kılık kıyafet yönetmeliğini ‘bir rahibin hatıra defteri` gibi 60 yıl korudu. Kalktı, çok şükür!
Sol sendromuyla halkı korkutarak da olmaz. Her sınıfa akıllı tahtayı herhangi bir iktidar da getirir. İhale ile değil mi? Akıllı tahtada ne öğreteceksin, onu söyle!
Hiçbir şey yapmamak zeka işi, kimliğini gizlemek ilm-i siyaset, mevzi kazanmak reel politik ise, bunun için seçime girmeye gerek yok!
Diyarbakır Lisesi`nde Ahmed-i Hani`yi, Mardin Lisesi`nde Teymiyye`yi öğretebildin mi? Onu söyle!
Şırnak Lisesi`ne Cudi Dağı ne kadar uzak? Özgürlük ve Tevhid Gemisi`ne bir adımlık mesafe neden hafızadan silindi?
Eşsiz mücadele hangi tarih kitabında?
Kürt`ün, Hz. Ömer`le seçtiği tevhidi kimliğine neden vurgu yok?
Bölünmek için can atanlar sadece bölücüler mi? Yoksa, “Doğu`yu ortadan kaldıracaksın arkadaş!” diyen Stalin ruhluların iştahı mı kabarıyor?
Füze savunma sistemi hazır, kaosun babası abd ile antiterör anlaşması imzada, terör bitecek(!)
Güldürmeyin insanıi!
Devlet, terörden kendini hiç soyutlamadı. Sağ/sol partiler Ergenekon`u, tit`i, Kontrgerilla`yı, dhkpc`yi, tikko`yu, pkk`yı… hep yedeklerine aldılar. Hepsi yok etti, hepsi kan akıttı.
Sağcılar Nato adına, Gladyo adına haksız yere cana kıyıp genel başkanlarına;
Solcular, Moskova için kıyıda köşede cinayet işleyip yoldaşlarına adadılar.
Sadece İslami hareket piyon kullanmadı.
Talas`tan günümüze, bu toprakları Allah`ın bir emaneti olarak gören müslümanlardı.
Er`i yollayıp dağ başında ölümünü seyretmek, mücahid bir komutanın adeti değildi.
Din bunu emretmiyordu.
Musa Resul, “Siz gidin, ben arkanızdan gelirim” demedi. İbrahim Önder, “Benim yerime ateşe girecek yiğit var mı?” diye sormadı.
“Gemiye binin, yarın beni karşı kıyıda bekleyin” demek, Nuh Nebi`nin aklının ucundan bile geçmedi.
Alemlere Rahmet, “Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum(!)” demedi.
“Bir peygamber, zırhını giydikten, miğferini taktıktan, atına bindikten sonra savaşmadan onu asla çıkarmaz” buyurdu.
Bedir`de dişe diş kana kan savaşan, Uhud`da dişini kendinden önce cennete yollayan, yüzü parçalanıp kan revan içinde kalan, Hendek`te açlıktan karnına iki taş bağlayan o idi.
Kutlu Önder, Mekke`nin Fethi`nden sonra, vaktiyle birlikte harbe gittiği dostlarını ‘yakın düşman` ilan etmedi.
‘yunan`dan, ‘rus`tan, ‘ingiliz`den dostlar edinmedi.
“Arap`ın Arap`tan başka yok, ne mutlu Arap`ım diyene, Arap öğün çalış güven, Varlığım Arap varlığına armağan olsun, bir Arap dünyaya bedel” ilkel zaman tabirlerine sığınmadı.
Gemilerini yaktırıp düşmanla göğüs göğse çarpışan Ziyad, tek kişilik orduydu adeta. Şehitlik en yüce rütbeydi.
Cephede can veren Murat Hüdavendigar, Yıldırım, Kanunilerin vardı. Hançerlenen Alparslan, zehirlenen Fatih, örnekti çağlardan çağlara. Halk içinde Hak`la beraberdi onlar.
Yahudi`nin güvenliği için Battal Gazi`nin yurdunu peşkeş çekmediler. İsrail`i oecd`ye alıp, 10 şehidin kanı kurumamışken Maccabi`yi devlet töreniyle karşılamadılar.
Mavi Marmara katili Siyonist İsrail askerlerini bir anlaşmayla affetmediler!
Hani, devletin katili affetme yetkisi yoktu? Bu yetki, İsrail askerlerine sökmüyor muydu yoksa?
İslami tavır, Hz. Osman`ın Mekke`den dönüşü gecikince, Rıdvan ağacının altında, “Osman`ın başına bir iş gelmişse intikamını almak üzere” söz veren erlerin tavrıydı.
Öçlerini, Polat`ın film stüdyosuna havale etmediler.
Beklentisi olan çözüm sunamaz.
“Bir kişiyi haksız yere öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir” Peygamber sözünü unutup zulme seyirci kalmak ne acı!
Eğitimsiz Mehmetçiği azgın ateistin önüne sürerek kutsallardan nemalanmak faşizan bir dönemin ürünü. Hangi savaşta talimsiz asker ön saflara atıldı?
Yaralısın. Bıçak açmıyor ağzını. Musallada başı okşanan çocuk, o başı babası okşasın ister. Babası bir hiç uğruna girmişse toprağa, geriye kinle dolu bir hayat kalmış demektir.
Halk, terörün uzantıları olduğunu düşünüyor. İçeride, her an ittifak yapabilecek tiynette merkezler var. Terörün laik kimliği de, pastadan pay almak isteyenlerin keyf deposu.
Her şey o kadar net ki!
Ülkede iki kutup var:
Allah`ı, insanları, mahlukatı, vatanı… seven her ırktan Anadolu erleri.
Bir de Allah`ın, insanların, mahlukatın, vatanın… her renkten düşmanları. Sayıları az, bunların.
Ama sessiz çoğunluk, yönetimi Vahiy çizgisine çekemeyince Allah`ın yardımı gelmiyor.
Çelişkiler dünyasından kurtulmak için bir kere daha:
Allah ile barışmak!
Tarık Sezai Karatepe / doğruhaber