Covid-19 salgını, dünya genelinde olduğu gibi bizim ülkemizi de eğitim, sağlık, ekonomi ve dini alanlarda etkilemiştir. Milyonlarca öğrenci yüz yüze eğitimden mahrum kalmış; binlerce insan ya hastalanmış ya da bir yakınını kaybetmiş; birçok sektördeki çalışanlar ekonomik zorluklar çekerken camilerdeki sıcak cemaat havası yerini soğuk mesafelere bırakmıştır. Böyle bir süreçte fakir/yoksul hanelerin sıkıntıları katlanır olmuştur. Üstelik kışın soğuklarının başladığı bu aylarda, ihtiyaç sahibi insanların dertleri daha da artmış.
Hayatın doğal seyri içinde elbette bunların olması ihtimal dâhilindedir. Ancak olup bitene farklı bir açıdan bakmamız gerekmektedir. Şöyle ki tam da bu süreçte vicdanlı ve merhametli insanların eyleme geçmesi gerektiğini düşünüyoruz. Muhtaçlara el uzatmanın ve onlara yardım etmenin böyle bir süreçte daha elzem olduğunu söyleyebiliriz.
Başkasına destek olmak için maddi veya manevi birçok şey yapılabilir. Bunun için fazla zengin olmaya da gerek yoktur. Anadolu ağzıyla söylersek: Önemli olan gönül zenginliğidir. Önemli olan merhametli bir kalbe ve cesaretli bir duruşa sahip olabilmektir. Bu anlamda, yapabileceğimiz şey, kendi imkân ve gücümüz nispetinde birilerine yardım edebilmektir. Mesela çevremizdeki bir yetime/öksüze belki bir bot/mont alabiliriz. Belki elimizde bir tas çorbayla bir yaşlıyı ziyaret edip sobalarını yakabiliriz. Engelli bir tanıdığımızı arayabiliriz ve iç-dünyasındaki çığlıkları sessizce dinleyebiliriz. Ya da bir hastanın başucunda hüzünle bekleyebiliriz.
Ekleyelim: İhtiyaç sahibi bir aileye gıda kolisi hazırlayabiliriz. Elektrik ve su gibi faturalarını ödeyebiliriz. İnternet erişimi kısıtlı ve imkânları yetersiz olan bir çocuğun okul derslerine yardımcı olabiliriz, ona moral verebiliriz. Salgından dolayı vefat edenlerin yasına gidemiyorsak dahi telefonla ulaşıp taziyemizi bildirebiliriz. Yastan etkilenen kişilerin duygularına ortak olabiliriz. Hastanelerdeki Covid hasta yakınlarıyla irtibata geçebiliriz ve onların acılarıyla hemhal olup bir nebze de olsa onları teselli edebiliriz.
Aslında başka insanların yaşadıkları sıkıntıları hafifletmek için birçok şey yapabiliriz. Ama bütün bunların ötesinde vurgulamamız gereken bazı noktalar var: Başkasına yardım edebilmek için öncelikle onların içinde bulunduğu durumun farkında olmamız gerekir. İkincisi, farkına vardığımız durumu anlamamız ve daha net haliyle bilmemiz gerekir. Üçüncüsü, tespit ettiğimiz ihtiyaç durumuna göre harekete geçmemiz gerekir. Dördüncüsü, hareket esnasında kendi imkânlarımız doğrultusunda yardımı sağlamamız gerekir. Ayrıca bu süreçte, nazımızın geçtiği akrabayı/dostu da yardım edebilmeleri konusunda teşvik etmemiz gerekebilir.
Biz, insanevladı, ister merhametin yolundan ilerleyerek başkalarına yardım etme çabası içinde olalım; isterse bencilliğin çukuruna düşerek sadece kendi rahatımızı artırma mücadelesi taşıyalım, bu hayat bir vakit sona erecektir. Ölüm gelip bizimle buluştuğunda yaptıklarımızın, yapmadıklarımızın ve yapamadıklarımızın hepsinin karşılığını alacağız. Yazıyı bir hikâye ile bitirelim:
Tıp fakültesini yeni bitiren bir doktor, ilk görev yaptığı yere, Konya’ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına atanır. Gittiği yerde, ilk gece bir eve misafir olur. Bu ev, tren istasyonunun hemen yanındadır. Akşam yemeğinden sonra çaylar içilir, sohbet edilir. Saatler ilerler ama evde yatmaya dair bir iz yoktur. Doktor, merak eder ve evin büyüğü olan hacıaanneye sorar: “Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?”
Hacıanne: “Evladım, treni bekliyoruz. Az sonra tren geçecek, onu bekliyoruz.” der. Doktorun merakı daha da artar ve sorar: “Trenden sizin bir yakınınız mı inecek?” Hacıannenin cevabı, başkasının ihtiyacını düşünme açısından bize merhamet erdemini bir kere daha hatırlatır: “Hayır evladım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda, ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır. Buraların yabancısı biri geldiğinde, ışığı yanan bir ev bulsun diye bekliyoruz.” Işığı yanan evlerin artması duasıyla…
Eşref Nas / Doğruhaber