Ülkemiz vatandaşı da olan bazı siyonist katillerin, Gazze katliamına katıldıkları ve burada kadın, çocuk hatta bebeklere varıncaya kadar ayrım yapmaksızın soykırım suçunu işledikleri ayan beyan ortadadır. Gerek sosyal medya paylaşımları, gerekse resmi belgelerden bu katillerin apaçık suçlu oldukları görülmektedir. Hele bazılarının açıkça katliama gittiğini, insan öldürdüğünü ve bunu iftiharla söyleyecek kadar insanlığını yitirmiş siyonist katillerin itirafları buna delil olarak yeterdir.
- gününde siyonist Yahudilerin barbarca saldırıları aralıksız devam ediyor. En vahşi yöntemlerle Müslüman çocukları katletmeyi, evlerini başlarına yıkmayı, geride kalanları da açlıktan öldürmeyi amaç edinmiş bu katiller sürüsünün dinlenmek için ülkemize gelmeleri de asla kabul edilemez. Gazze’de büyük bir gaddarlıkla bebekler dâhil hiçbir canlıyı sağ bırakmayacak kadar katliam üstüne katliam yapanların ülkemizde hiçbir şey olmamış gibi aramızda dolaşmalarını istemiyoruz.
Bebek katili bu vahşilerin; ülkemizi, katliam dönüşü bir dinlenme mekânı olarak kullanmaları insanlık onuruna aykırıdır. Vicdan sahibi her insanımız bu katillerle aynı yerde yaşamayı kabul etmeyeceğini haykırmalıdır. Ülkemizin de milli güvenlik sorunu haline gelen bu katillerin bir an evvel adaletin önüne çıkarılması, işledikleri insanlık dışı suçlardan dolayı hak ettikleri cezayı almaları gerekmektedir. Bunun için gerekli olan yasal düzenlemelerin yapılması için vicdan sahibi tüm yetkililerin harekete geçmesi ve insanlık onuru için bu gayretli adımı atmalarını bekliyoruz.
Bu konuda, HÜDA PAR’ın meclise vermiş olduğu yasal düzenlemenin tüm milletvekilleri tarafından elbirliğiyle meclisten geçirileceğini ümit ediyoruz. Uluslararası Adalet Divanı’nın siyonist katiller için başlattığı soykırım ve savaş suçu davası söz konusu iken; ülkemizin duyarlı milletvekillerinin bu siyonist katiller sürüsünü hoş görmeyeceğini umuyoruz. Bu yasal düzenlemenin bir an evvel meclisten geçmesi ve suçluların hukuk önünde hesap vermesi büyük bir insanlık görevidir.
Gazze’de işlenen soykırımın gerçek finansörünün katil ABD yönetimi olduğunu biliyoruz. ABD’nin sağladığı imkânlarla bu katliamlar daha alçakça sürdürülmektedir. Bugüne kadar 65.000 ton patlayıcının kullanıldığı Gazze’de, 37.000 insan acımasızca katledildi. Ve bu patlayıcıların % 90’ı ABD’nin sağladığı silah ve mühimmatlardır. Müslüman kanının, ABD silahlarıyla ve siyonist Yahudi barbarlar eliyle bu derece pervasızca akıtıldığı Gazze’de söz bitmiştir.
ABD’nin en az katil siyonistler kadar suçlu olduğunu bildiğimiz bu süreçte; İslam ülkelerinin sözde yöneticilerinin ise Gazze’ye sırtlarını dönmeleri ve katliamları görmezlikten gelerek siyonist işgalcilerle ilişkilerini normal bir şekilde sürdürmeleri, katil ABD yönetimi kadar suç ortağı olduklarının göstergesidir. Hele ülkemiz üzerinden, Azerbaycan petrolünün işgal rejimine ulaştırılması kelimenin tam anlamıyla orada öldürülen bebeklerin ve çocukların kanına ihanettir.
Ülkemiz dâhil diğer İslam ülkesinin siyonist işgalcilerle tüm ilişkilerini kesip ticari faaliyetlerini sonlandırdıkları anda, katil siyonistlerin sadece bir haftalık ömürlerinin olduğunu eskiden beri iddia ediyorum. Kendi halklarına sırtını dönmüş ve her türlü zulmü reva görmüş Sisilerin, Selmanların ve Aliyevlerin Gazze halkının feryadını işitmek isteyeceklerini sanmıyoruz. Ama Müslüman halkların bu alçak diktatörlere karşı daha gür bir sesle haykırmaları gerekir.
Evet, sözde Müslüman idarecilerin ABD’ye olan rezilce bağlılıkları ve siyonist katillerden onursuzca korkmaları, İslam beldelerinde birçok acının yaşanmasına zemin hazırlamakta ve özellikle Filistin’de katliam ve işgallerin artarak devam etmesine sebebiyet vermektedir.