Batı, siyonist işgal çetesi üzerinden İslam dünyasına açtığı savaşı çok gaddar bir şekilde sürdürüyor. Normal şartlarda, işgal çetesinin Ortadoğu denkleminde ancak bir aylık ömrünün olduğunu hemen bütün siyasi analistler dile getirmektedirler. Ancak Aksa Tufanı üzerinden bir yıldan fazla bir zaman geçti, işgal çetesi hala ayakta durmaya devam ediyor. Biz kuklacıyı görmeyinceye ve kuklacıyı alnının ortasından vurmayınca kadar işgal çetesi katliamlarına devam edecektir.
Gazze’de ve bütün Filistin’de katliamlar artık sıradan hale geldi. Açlıktan ölen çocuklar, ilaçsızlıktan ve tedavi olamamaktan ölen insanların sayısı artık istatistiklere bile konu olamıyor. Yerle bir edilmiş bir İslam beldesi ve soykırımdan geçirilmiş bir halkın acı çığlığı da bizi ilgilendiremez olmuş.
Geride kalanların ise açlık ve çaresizlik içerisinde bir oraya bir buraya sürülmesi yetmezmiş gibi başlarına bombalar yağdırılmaktadır. 43 bin insanın şehid olduğu, bir bu kadarının kayıp olduğu, yüz binlerce yaralının tedavi olma imkânı olmaksızın sakat kaldığı veya ölüme terk edildiği bu korkunç trajediyi de artık gündem yapamıyoruz.
Bu tablo karşısında ABD dış işleri bakanlığı sözcüsü: “israilin kendisini savunma hakkını destekliyoruz” diyerek bütün Müslümanları adam akıllı tahkir etmektedir. Bundan sonra da siyonist katillere her türlü yardımı yapacaklarını söyleyerek küfür cephesinin gerekliliğini ve birlikteliğini Müslümanların gözünün içine sokarak; pişkince İslam beldelerindeki katliamları sürdüreceklerini vurgulamaktadır.
Bugün siyonist işgalcilerin ortaya koydukları saldırı kapasiteleri, kendi imkân ve kabiliyetlerinin çok üzerinde bir durumu ifade etmektedir. Bu imkân ve kabiliyetin, ABD, ingiltere, Almanya, Fransa başta olmak üzere bütün batılı devletlerin imkân ve kabiliyetlerini barındırdığını, bununla birlikte hain ve korkak sözüm ona Müslüman devletlerin de her türlü desteğini içerdiğini net olarak bilmemiz gerekir.
ABD, Alman silah ve mühimmatları başta olmak üzere, İngiltere ve diğer batılı küfür cephesi devletlerin aleni bir şekilde, akla gelebilecek her türlü desteğini sınırsız ve karşılıksız sağladığını bilmemiz gerekir. Bu desteğin kesildiği gün, siyonist çetenin son günü olacaktır. Bunu çok iyi bilen batı küfür cephesi kuklacı rolünde İslam beldelerindeki işgali arsızca sürdürmekte, ileri karakolu olarak da siyonist katilleri kukla olarak kullanmaktadır.
Belki şu söylenebilir, batı küfür cephesi siyonist aklın emrinde hareket ediyor. Bundan dolayı bir bütün, kayıtsız ve şartsız olarak işgal çetesini desteklemeye devam ediyor. Ama şunu da net olarak görmek gerekiyor ki, batı bütün savaş ve saldırılarını, işgal ve katliamlarını siyonist katiller üzerinden gerçekleştirmektir. Bunu görmemiz, anlamamız ve buna karşı mümince bir duruş geliştirmemiz gerekiyor.
Şehid Seyyid Kutub : “Amerika'dan nefret ediyorum. Fakat Amerika'nın vicdanına sığınan Müslüman'dan daha çok nefret ediyorum.” diyerek, bugünkü Müslümanların niteliğini ortaya koymuştur. Batı küfür cephesinin ‘bir kurşun askeri’ haline gelmiş olan basiretsiz ve şahsiyetsiz Müslümanların ABD’ye hala ses çıkarmaması, vebalimizi artırdığı gibi Gazzeli ve Lübnanlı kardeşlerimize de yardım elini uzatamayacak kadar bizi korkak ve şahsiyetsiz hale getirmiştir.
Siyonist katil çetelerinden önce, büyük şeytan ABD’nin vurulması ve batı küfür cephesinin diğer barbar devletlerinin, elinin ayağının kesilmesi gerekmektir. Bu onurlu adım atılmadığı müddetçe İslam ümmetine zehirli bir hançer gibi saplanan siyonist terör şebekesini de ortadan kaldırmak mümkün olmayacaktır.