Siyonist terör rejiminin Lübnan’a yönelik tehditleri bir süredir devam ediyor.
Bazıları bunun Gazze konusunda istenen sonuca ulaşılamadığı için iç kamuoyuna yönelik bir mesaj olduğunu iddia ediyor; ama bu pek gerçekçi gibi durmuyor.
Terör rejimi zaten Lübnan’a yönelik saldırılar gerçekleştirdi ve gerçekleştiriyor.
Lübnan Hizbullah Hareketinin de daha en önemli kozlarını ortaya koymamışsa da işgal altındaki topraklara karşı misilleme saldırıları yaptığı ve bunun askeri tesislere zarar verdiği, işgalcilerin bu saldırılardan dolayı bazı bölgeleri boşaltmak zorunda kaldığı biliniyor.
Yani aslında arada bir alevlense de “düşük yoğunluklu” bir savaş var.
Ama terör rejiminin tehditleri ile ima ettiği şey Lübnan’ın güney bölgesini de Gazze gibi karadan işgal etmektir.
Lübnan ile ilgili 2006’da kötü anılara sahip olan terör rejimi, Hizbullah hareketi silah ve mühimmat açısından biraz daha güçlenmişken gerçekten de bir kara harekatına girişir mi?
Terör rejimi de destekçileri de böyle bir hamlenin bölgede yeni denklemleri ortaya çıkaracağını ve artık çözüm yolunun da ellerinde olmayacağını iyi biliyor.
Şimdiye kadar içeride İslami direniş hareketlerine karşı sıkıntılı süreçler yaşayan işgalci terör rejimi, artık çevresinden her an saldırı bekleyecek ve hiçbir şekilde güvende olmayacaktır.
Ürdün’de bireysel şehadet eyleminin örnek alınarak işgal rejimi sınırlarında yaygınlaşması bir yana sınır ötelerine ulaşması ve “bölgesel savaş” tedirginliği yaşayanların bölgesel hatta “küresel kaos” ile karşılaşmaları gözden ırak tutulmamalıdır.
Gazze’nin tüm yokluk ve sıkıntılara rağmen direnmesi, direnebilmesi tüm İslam dünyası için uzun vadede ciddi uyanışlara sebep olacaktır elbette. Ancak mevcut durumda da gerek esir takası müzakerelerinde, gerekse de alanda işgalciye yıpratıcı saldırılar gerçekleştirilmesi Netanyahu ve çetesi açısından zamanın tükenmek üzere olduğu anlamına gelmektedir.
12'inci ayına giren Gazze savaşında Siyonist teröristler yıkım, vahşet ve soykırım gerçekleştirdiler; ama stratejik anlamda istediklerine ulaşamadılar.
Lübnan’a yönelmek biraz da Gazze’de yaşananları gözden uzak tutmak için olabilir. Tabii asıl amaç Amerika’yı askerleriyle bölgeye yerleştirmek hatta mümkünse bunu NATO üzerinden yapmak ve işgal rejimine daha büyük bir koruma kalkanı oluşturmaktır.
Siber terör saldırısı ile hedef gözetmeden işlenen cinayetleri de aslında işgalci terör rejimi ve dostlarının hazırlıklarının sonuçlarından biri olarak görmek gerekir.
Şimdi hem Hizbullah için hem de Yemen’de silahlı güçler için “farklı” silahlar ile karşılık verme imkanı doğmuştur.
Bundan sonrası işgal rejimi için hiç umulmayan sonuçları ortaya çıkaracaktır.
İşgal rejimi içinde Netanyahu ekibinin tasfiyesi ve gerek Gazze’de gerekse de Lübnan ile bir çözüm arayışı sürecine girerse şaşırmayalım.