“Şans ve becerinin birlikte veya tek başına söz konusu olduğu bir olay yahut bir yarışmanın sonucu üzerine bahse tutuşma ve bu yolla kazanç elde etme “ şeklinde tanımlanan kumar, İslam’ın haram gördüğü temel yasaklardan biridir. Kumar, haksız kazanç, mal ve zaman israfı, toplumsal barışın zayıflaması, çatışma ve düşmanlık ortamının hâkim olması gibi bütün insanlık için aynı derecede zararlı olan vahim sonuçlar doğurmaktadır. Kumar, Kur’an-ı Kerim’de “meysir” kelimesiyle ifade edilmiştir.
Kur'an'ın Maide, 91. ayetinde: “Şeytan, şarap ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi, Allah’ı zikretmekten ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçersiniz değil mi?” buyrulmaktadır.
Rabbimizin kumarı haram kılmasının ardında birçok hikmet gizlidir. Haksız kazanç doğurması bu hikmetlerin en önemlilerindendir. Bazıları sınırlı bir beceri ve ustalık içerse de kumar, esas itibarıyla şansa ve tesadüfe bağlı olarak kazanç elde etme ve kaybetme oyunudur. Önceden belirsiz bir sonuca eşit oranda ümit bağlayanlardan toplanan mal, bu yolla bir veya birkaç kişiye aktarılmış olmaktadır. İslam’da hem haksız yollardan mal kazanmanın önlenmesi hem de ekonomik imkânların mümkün olduğunca toplumun geniş katmanlarına dağıtılması temel ilkelerdendir.
Başkalarının mallarını meşru olmayan yollarla almak ve yemek de haramdır. İçki ve kumar, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoyan şeytani amellerdir. İçki her şeyi unutturur, kumar da alıkoyar. Kumarcılara göre, kumarcının aklı ile sarhoşun aklı arasında fark yoktur.
Kumarda kaybeden taraf verdiğine razı görünse bile gerçekte içinde rıza değil, sadece derin bir üzüntü ve pişmanlık duyar. Tekrar şansını deneyerek kazanma, kendince kaybını telefi etme hırsı yatmaktadır. Kazanmak için ne kadar denesen dene, kendini paralasan da kaybetmeye mahkûmsun. Kumar, aile ve toplumda yol açtığı maddi kayıpların yanı sıra zaman israfı ve insan enerjisinin boşa harcanması sonucunu da doğurmaktadır. Aynı zamanda iradeyi zayıflatan, hatta yok eden bir bağımlılık haline gelmektedir.
İsmi ister iddia, spor toto, loto, milli piyango ya da şans oyunu olsun, kumar, işsizliğin, fakirliğin, sınıflar arası uçurumun büyük çapta olduğu toplumlarda adeta bir umut sömürüsü olarak salgın hastalık gibi yayılmaktadır. Müslüman bir coğrafyada her üç aileden birinin fertlerinin mübtela olduğu kumar yüzünden ailelerin mağdur edildiği, gün geçtikçe birkaç problemli kişinin daha topluma eklendiği yadsınamaz bir hakikat olarak karşımızda durmaktadır.
Seyyid Kutup içki, kumarın ve şans oyunlarının haramlığına değinen ayeti tefsir ederken çarpıcı bir tespitte bulunmaktadır; “Bir taraftan müminlerin kalplerini harekete geçirmek, öbür taraftan bu imanın zorunlu sonucu olan, bağlılık ve itaat eylemini hatırlatmak için net ve açık bir biçimde ifade edilen kesin bir hüküm yer alıyor: “İçki, kumar, anıt taşları ve fal okları şeytan işi iğrençliklerdendir. Bunların hepsi, Allah’ın helâl kıldığı tertemiz nimetler sıfatıyla uyuşmayan kirli işlerdir ve bunlar şeytan işidir. Şeytan ise insanın tarihi düşmanıdır“ der.
Müminin, bir işten duygusal olarak nefret etmesi, psikolojik olarak tiksinmesi, fıtrat olarak ondan ürküp kaçması, korkarak ondan uzaklaşması ve ondan sakınması içi, bu işin şeytan işi olduğunu öğrenmesi yeterlidir! Hülasa, bu direktiflerin muhatabı hepimiziz... Ben, sen, o… Biz, siz ve onlar fark etmez. Fert, aile, toplum, İslami camialar, Sivil Toplum Kuruluşları ve devlet herkes mesuldür. Özellikle devlet bir erktir, sorunların çözümü noktasında erkliğini ortaya koymazsa aile çözülür, aile çözülürse toplum çözülür, toplum çözülürse de devlet bozulur.