Fesih Yasak

Beyazid Camii'nde şeytanlı bir tartışma

11.09.2023 01:00:00 / Fesih Yasak

Üstad Bediuzzaman; 'Bir ramazan ayında ikindi vakti Beyazid Camii'nde billur sesli Kur'an hafızlarının dilinden okunan Kur'an dersini izliyordum. Cemaat soluğunu tutmuş, okunan her bir ayet yeni nazil oluyormuş gibi gelen ve caminin kubbelerinde çınlayan habere kulak kesilmişti. Temiz ve sakin akan bir ırmak gibi ruhumuzu huşu curuşa getiren ayetler birbirini takip ediyordu. O an ruhumun kanatlarını açmış, uyarı ve müjdelere açık hale gelmiştim. Birden solumdan gelen, sahibini göremediğim manevi bir ses duydum. Baktım, kimseyi göremedim. Lakin ses, zihnimi kendine çevirdi. Onu hayalen dinledim.'

 

Şöyle diyordu: 'Kur'an'ı çok yüceltiyorsun. Bir an için bu yargıdan sıyrılarak tarafsız düşün, O'na öyle bak. Acaba yine o üstünlüğü ve yüceliği görebilecek misin?'

                      

Boş bulunup o sese bir an aldandım, dediği gibi baktım. Elektriğin ana şalteri kapatılınca lambaların tümü nasıl kapanıyor ve her şey karanlığa düşüyorsa, tıpkı bunun gibi, Kur'an'a yansız bir bakışla bakınca bütün nurları gizlendi. O zaman seslenenin şeytan olduğunu anladım. Beni uçuruma yuvarlamak üzereydi. Kur'an'dan istimdat eyledim, yardım diledim. Birden, kalbime bir nur geldi. Savunmamı güçlendirdi. Ve şeytanla aramda bir tartışma başladı.

 

Ona ilkin, 'Bu konuda...' Tarafsız olmak, iki taraf arasında orta bir yerde durmaktır. Oysa senin ve yandaşlarının söz ettiği yansızlık, karşı görüşü benimsemektir. Bu durum da tarafsızlık değil, geçici bir dinsizliktir.' dedim.

 

Şeytan, 'Öyleyse...' 'Ne Allah kelamı ne de insan sözü deme, ortada farz ederek bak.' dedi.

 

'O da olmaz' dedim. Tartışmalı bir mal hakkında iddia sahibi iki kişi bulunsa ve birbirine yakınlarsa, ikisinin de ulaşacağı bir yere konur. Kendisine ait olduğunu ispatlayan alır. Şayet biri doğuda öteki batıdaysa, eşyaya uzaklarsa o zaman yediemin, yani güvenilir bir ele teslim edilir. Ortada sahipsiz bırakılmaz. Kur'an, değerli bir kitaptır. Beşer sözünün ona karışması muhaldir. Yerle gök birbirinden ne kadar uzaksa bu Kitap da beşerin sözünden o kadar uzaktır. Üstelik bu işin ortası da yoktur. Varlık ve yokluk gibi birbirine zıttır. O halde, Kur'an'ın sahibi Allah'tır. Aksini ispatlamak için, O'na ait bütün delilleri yok etmek gerekir. Binlerce kesin delile rağmen göğün en büyük arşına bağlı olan bu görkemli pırlantayı, hangi el söküp yere atabilir?

 

 

İşte ey şeytan, doğruluktan yana ve insaf sahibi olan herkes, bu gerçeğe inanır ve bu konuyu böyle tartışır. En küçük bir delil bile onların inancını artırır, güçlendirir. Ayrıca, insan sözü varsayılsa yani, o büyük pırlanta yere atılsa, delillerin tümü gücünde bir delil gerekir ki, O'nu yerden kaldırıp manevi göğüne çıkarsın, inançsızlığın karanlığından kurtulup imanın nuruna ulaşsın. Oysa bunu başarmak çok güçtür. Bu yüzden, senin, zihne saldığın kuşkuyla, tarafsızca bakanların çoğu, inancını yitiriyor.'

 

Bunun üzerine şeytan, bana; 'Ama...' dedi. 'Kur'an, insan sözüne benziyor, onların konuşması gibidir. Allah kelamı olsaydı, her yönden olağanüstü bir biçimi, bir dili olacaktı. Allah'ın sanatı nasıl insanların ürettiğine benzemiyorsa, sözü de hiçbir biçimde benzememeli.'

 

O'na, Allah'ın Resulu'nu  örnek vererek şöyle dedim: "Peygamberimiz(s. a. v), mucizeleri ve sahip olduğu peygamberlik hassasiyetleri dışında tıpkı bizim gibi acıkırdı, yerdi içerdi, soğuktan ve sıcaktan etkilenirdi. Tüm davranışları olağanüstü değildi. Ümmetine  söylem ve eylemleriyle önder olmak, tavırlarıyla kılavuzluk etmek ve bütün fiilleriyle ders vermek için Allah O'nu böyle kıldı. Hakeza, bu hikmetli Kur'an, akıl ve bilinç sahiplerine önder, insanlara ve cinlere mürşit ve hakkı öğrenmek isteyenlere öğretmendir. İnsanların konuşma arzına ve diline benzemesi, yakın olması gerekir. Herkes duasını ondan öğrenir, O'nun diliyle zikreder ve ahlakıyla ahlaklanır. Çünkü O, insanlık için güzel bir örnektir. Musa(a.s)'ın Tur Dağı'nda işittiği gibi olsaydı, kim ona dayanabilir, ondan ders alabilirdi? Allah'ın kelamı Musa gibi bir Peygamber ancak birkaç kelimesine tahammül edebildi. Ve Musa Rabbine dönerek ; 'Kelamın böyle midir?' diye sordu.

 

Allah(cc.), 'Ben, bütün dillerin gücüne sahibim' buyurdu.

 

(...devam edecek)

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar