Fesih Yasak

Çocuk eğitiminde ceza ve ödülün önemi 

06.12.2022 05:00:02 / Fesih Yasak

Çocuk Psikolojisinde çocuğu ödüllendirerek motive etmek tercih edilen bir ilke olarak kabul görmüştür. Kaldı ki, çocuğun yanlışlarına teşekkür edilmeyeceği gibi ödül de verilmez. Nitekim caydırıcı olmasa da suç işleyenler için konulmuş ceza yasaları vardır. Bu yasalar, insanların ıslahı noktasında kimi zaman suçluların suçlarına karşılık hapisle cezalandırılmalarını öngörmektedir. Toplumun ıslahı için bu yasa ve yönetmelikler yapılırken eğitimin disiplini için de birtakım ilke ve kurallar getirtilmiştir. Eğitim Psikolojisinde çocuğa ceza verildikten sonra davranışlarında bir düzelme ve ilerleme görülürse yaptırımlar kaldırılır.   

Çocuk Psikolojimiz kendimize has değildir. Amerika'da ve Avrupa'da yayınlanmış veya bu yayınlardan körü körüne tercüme edilmiş kitaplardaki uyarlanmamış teori ve uygulamalara dayanmaktadır. İslam Dünyasının şartlarını dikkate almadan bu teori ve uygulamaları olduğu gibi aktaran söz konusu tipler, Batı'nın kertenkele deliğine tam uymaları için Müslüman halkların algılarını yönetip düşünce, fikir ve duygularını şekillendirmek için çalışmışlardır. İslam Dünyasındaki çocuk psikologlarıyla çocukların problemleri hakkında konuşulduğunda, büyük çoğunluğunun dogmatik olarak" anne ve baba her zaman haksızdır" şeklindeki Batılı görüşe katıldığı görülmektedir.  

Batılılar, nedense anormal bir yetişkine dönüşmemesi için her çeşit fiziksel ve psikolojik cezadan uzak tutulmaları gerektiğini söyleyen, 'çocukların kırılgan kişiliği' konusundaki popüler modern kavram yanılgısına büyük duyarlılık göstermişlerdir. Bunun nedeninin, ebeveynlerin kendi mahrumiyetlerinden kaynaklandığı söylenebilir; çünkü geleneksel Müslüman toplumlarında ailelerin çoğu babalarından, çocuk yetiştirme adına sert ve İslam'a uygun olmayan uygulamalar almışlardır.   

Ne yazık ki, Müslüman toplumlardaki "geniş aile” yapısıyla Batı'nın ölmekte olan "süper modern aile" yapısı arasındaki farkı, çocuk psikologlarından çok azının görebilmiş olmasıdır. Batı'nın çocuk psikolojisi alanındaki teori ve uygulamalarının körü körüne Müslüman halklara aşılanması, akademik ve sosyal suçtan başka bir şey değildir. Batılı ailenin ölümünün muhtemelen tek sorumlusu olarak görülebilecek çocuk psikolojisinin bu teorilerinin, ABD ve Avrupa'daki deneysel ve pratik uygulamalarıyla birlikte aynen aktarılmasının, Müslüman gençliğin yabancılaşmasında ciddi etkileri olmuştur. Modern(leş)miş Müslüman ülkelerde bu olumsuz etkiler çoktan başlamıştır bile...  

İslam Dünyasında önemli bir düşünür sayılan Sudanlı Prof. Malik Bedri, 'Müslüman Psikologların Çıkmazı' isimli kitabında çok çarpıcı bir tespitte bulunmuştur: "Batının, "Çocuk her zaman haklıdır" şeklindeki gevşek ve popüler tutumu, çocuğu ebeveynine karşı saygısızlığa teşvik edebilir. Halbuki bu tutum değiştirilip eğer önü alınmazsa çocuğun İslam'da en nefret uyandırıcı günahlardan biri olan, anne ve babasına nankörlük eden bir nesil olarak yetişmesine yol açabilir. Eğer çocuklarınızın Amerikan filmlerinde gördüğünüz gibi, büyüdüklerinde ayaklarını masanın üzerine atarak yüzünüze karşı uzatıp oturmasını ve dırdır eden, sıkıntı veren bir ihtiyar olduğunuzda sizleri huzurevine kapatmasını hoş karşılayacaksınız, o zaman Amerikan çocuk psikolojisi eserlerinin esiri olmaya devam edin. Fakat siz, anne ve babaya nezaketi Allah'a ibadet gibi gören Kur'an ayetlerine halen değer veriyorsanız, şu ayetleri lütfen hatırlayınız:   

"Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara "öf" bile deme ve onları azarlama. İkisine de acıyarak tevazu kanatlarını indir ve şöyle de: "Ey Rabbim! Beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de onlara merhamet et." (İsra:23,24)  

Küçük yaştan itibaren Allah'a iman temeli üzerine terbiye edilip ilahi murakabe ve ahirette hesap verme şuuruyla yetişen çocukların, sağlam bir kişilik kazanacağı muhakkaktır. Allah'a sığınma duygusuyla kişiliğini kazanan bir çocuk/genç, aynı zamanda Allah'tan saygı ile korkar ve O'na dayanır' der.  

Hülasa, vicdanının derinliklerinde Allah'ın her an kendisiyle beraber olduğunu ve kendisini görüp murakabe ettiğini, gizli açık her durumdan haberli olduğunu, hain gözlerin gizlediği her duygu ve düşünceyi bildiğini anlayıp benliğine yerleştirdiği zaman bu yüksek mana atmosferinde uhrevi korku, dünyevi tehdit, onun kalbinin en son noktasına kadar ulaşır, izlerini onun ruhunda ve nefsinde silinmez biçimde bırakır. İşte o zaman çocuğun durumu düzelir ve ahlakı doğrulur.  

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar