Fesih Yasak

İSLAM EĞİTİM FELSEFESİ-3

24.08.2020 07:06:19 / Fesih Yasak

İslam eğitim felsefesine göre ferdin düşünce dünyasını şekillendiren, şüpheden uzak tek bilgi, Kur'an'ın ayetleri ve Efendimiz Resulullah (s.a.v.)'ın sünnetidir. Bunlar Müslümanların dünya ve ahiret hayatlarını düzenleyen yegâne kaynaklardır. İslam, öğretim metotlarından önce eğitim metotlarını önceleyip insanı terbiye etmeye çalışır. Kaldı ki insanoğlu hem kendine hem de rabbine karşı sorumlu bir varlıktır. Kendisi başıboş bırakılmadığı gibi gerçek bir eğitime ihtiyacı vardır. Gerçek terbiye edici olan rabbimiz Allah(cc.), Kur'an'ı Kerim'de:" İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır? (Kıyame:36) buyurmaktadır.

Doğrusu insanı diğer canlılardan ayıran en belirgin ve ayırt edici özelliği düşünebilmesi, fikir ve ilim üretebilmesidir. İnsan tetkik eden, araştıran ve sorgulayan bir varlıktır; tetkik etmeyen hiçbir şeyi keşfedemez, keşfetmeyen ise kördür ve hep kör kalacaktır. İslam eğitim felsefesi, insanı maddi ve manevi boyutuyla birlikte ele alır. Hem düalist; iki yönlü, maddi-manevi ciheti olan insanın psikolojisini iyi anlamak, onu doğru, güzel ve iyi olana yöneltmek İslam eğitiminin esas gayesidir.

İslam ferdin ve toplumun manevi eğitimini önemser. İnsan, sırf geçici zevklerin lezzetinin peşinde koştuğu için, bir gün bu lezzetlerin onun için eleme döneceğini de biliyor. Bu ruh haliyle psikolojik dengesi alt üst olan gafil tiplerin, kurtuluş vesilesi olması gereken dünyaları, belki hüsran ve yıkılışlarına sebep olacaktır. İnsanoğlu, çevresinde bulunan her şeyin, onun için uyarıcı ve tembih edici olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır.  Fiziki çevresindeki uyarıcılar, kimi zaman onu gerçek amacından saptırıp gaflete düşürebileceği gibi, hakikati bulmasına öncülük de edebilir. Teşbihte hata olmasın, 'Arayan Mevlasını da bulur, belasını da...' Anlaşılan o ki, düzlüğe çıkmanın yolu, kâinat kitabını doğru okuyup hayatı düzgün yaşamaktan geçer. Aslında insanın üzerinde tefekkür ettiği şey, onu rabbiyle buluşturan bir elçi mesabesindedir. Konuyla ilgili Çek eğitimci Comenius'un: "Ölü ve cansız kitapların yerine tabiatın canlı kitabını açmak ve bakmak" sözlerini de doğrusu kayda değer buldum.

 

Allah(cc.)'ın zat ve sıfatlarıyla bilinip Ona gerçek kulluğun yapılması konusu, İslam eğitim felsefesinin nihai amaçları arasındadır. İslam, kulluk noktasında da Kur'an'ın iyi öğrenilip hayata tatbik edilmesini, ayrıca Hz. Resulullah'ın (s.a.v.) sünnetinin bilinmesi ve şahsiyetinin rol model alınmasını şiddetle tavsiye etmektedir. İslam Eğitim Kurumları, yerine getirmek istedikleri görevlerinin başında, ferdin kendini gerçekleştirmesi hedefi vardır. Zaten fert ve müfredat kavramı aynı kökten türemedir. Müfredat: 'Bir bütünü meydana getiren şeylerin her biri, bir şeyin içindekiler' anlamına gelse de asıl konusu, ferdin bir plan ve program dahilinde eğitilmesidir. Hiç şüphesiz ferdin eğitimi de insanın tabiatı, eşyayı, Yaradan'ı ve kendini bilmesiyle başlar.

İslam eğitim felsefesi, ferdin kendini bilmesi ve keşfetmesini önemser. Zira ferde öğretilecek şeyler, ferdin kendini gerçekleştirip kâmil bir şahsiyet olmasının yolunu göstermek içindir. Sokrat'ın, Delphe Mabedi' ne "Kendini bil" sözünü yazdırması herhalde iş olsun diye değildir. Hem kaynaklarımızda bu güzel sözü çağrıştıran bir özdeyiş veya hadis de vardır. "Kendini bilen Rabbini bilir" gibi... Kastedilen mana, ferdin kendini bilip varlığının farkına varmasıdır. Ayrıca bu sözle bilgiye ulaşmak noktasında insan aklının devreye alınması hakikatine de işaret edilmiş olabilir. Hem vahiy kültüründen beslenen bir akıl, kişinin gerçek dostu değil midir? Ashaptan Ebu Derda (r. a.): "En korktuğum şey, kıyamet gününde bana; 'birçok şeyi öğrendin ancak, neyi öğrendin ve niçin öğrendin?' diye sorulmasıdır."  Doğrusu bu söz, eğitimdeki temel düşüncesinin sorgulanıp bu sorgulamanın cevabının aranmasına işaret eder.

Sözün özü, İslam eğitim felsefesi, eğitimi besleyen düşünce ve anlayışları sorgular. Bu sorgulamayı yaparken de zihinleri bulandırmadan, salt bir kavmin etnik kimliğini öne çıkarmadan, bir kavmin varlığını başka bir kavmin varlığına feda etmeden, fıtrat kanununa uygun hareket edip ferde kendini ve rabbini bilmesinin yolunu açar.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar