Dünya bir imtihandır, zaman su gibi akıp geçiyor. Yarın bu gün adına pişman olmamak için bu günü iyi okumalı ve iyi değerlendirmeliyiz. Bu açıdan hayatımızı mercek altına almamızın hayrımıza olacağı kanaatindeyim.
Öyleyse dava burada, hizmet burada, çalışma ve koşturma burada biz ve çocuklarımız neredeyiz, diyelim.
Bu gün davamızın hizmetine vermediğimiz çocuklarımızdan yarın dava adamlığı beklemeye hakkımız olmaz.
Eğri oturup doğru konuşalım, kabul edelim ki çocuklarımızın geleceğinin belirlenmesinde vazgeçilmez etkili bir faktörüz.
Peki, biz gelecekten ne anlıyoruz? Hangi gelecekten bahsediyoruz. Gelecek iyi bir iş, mal, makam ve mevki mi?
Bizim hedefimiz ve çocuklarımızın önüne koyduğumuz hedef bu manadaki gelecekse sizi temin ederim ki, bu hedef dünyaperestlerin, maddeperestlerin hem kendileri için arzuladıkları hem bizim için arzuladıkları hedeften öte bir anlam ifade etmiyor.
Doğrudur, insanın iaşe için çalışması da lazımdır.
Fakat bu çalışma araçsal bir çalışmadan amaçsal çalışmaya dönüştüğü zaman dengeler yerle yeksan olur. Diğer taraftan gelecek gördüğümüz varlık dava adına, ahiret namına rehavete ve gevşekliğe sebep oluyorsa; O varlık gelecek de olamaz dost da olamaz, arzu da olamaz; olsa olsa en büyük düşman olur.
Batıl, bizim elimizle çocuklarımızı cazip dünya süsüyle bizden çalıyor.
Nefs, şeytan, dünya meşgaleleri, ticaretimiz ve makamımızın Allah'ı ve davasını özellikle seçici unutturduğunu ya görmüyoruz ya da görmek istemiyoruz.
Durup düşünmek gerek, İslam hak, dava büyük ve zor; imtihansa ağır. Hakikat buysa gerçek hedef ne olmalı, çaba ve gayret niçin olmalıdır.
Sahi ya biz gece gündüz neyin endişesini çekiyoruz, derdimiz nedir?
Küfür, İslam topraklarını karanlığıyla kavuruyorken, nesil heva ve hevesinin bendesi yolunda gafletle yol alıyorken, bizim derdimiz ne, dersimiz ne?
Antenlerimiz nereye dönük?
Kafamız neye çalışıyor, kalbimiz niçin atıyor, bizi heyecanlandıran nedir?
Kafamızda dolaşan tilkiler dünya namına mı yoksa ahiret namına mı dolaşıyor?
Bu minvalde herkesin kendisine çuvaldızı batırma zamanı geldi geçiyor. Yarın çok geç olabilir. Dur ve sor kendine. Matkap kiya heyeee? Yani, senin gayen ne, niçin varsın?
Hakikate bıraksan, fıtrata bıraksan dağların ve taşların bile haykıracağı cevap: Lailahe illallah'tır.
Yani insan niçin var, gayesi nedir? La ilahe illallah içindir.
Bu hissiyatı Pakistanlıların her yıl yaptıkları bayrak töreninde "Pakistan matkap kiya Heyeee? " sorusu ve milyonlarca Pakistanlının ardı sıra cevaben tek bir ağızdan "la ilahe illallah" demesinden esinlendim.
Sahi ya her birimizin varlık gayesi nedir, niçin varız, hedefimiz nedir, yolculuk nereden nereye diye sorduğumuzda " la ilahe illallah" ne güzel bir cevap.
Bu gayedir insana, insanın gayesine ulviyet kazandıran. Bu gayedir, ruha mana katan; toprağa, coğrafyaya da bu ruhu katan. İşte mü’min için asıl maksat, asıl gelecek budur, asıl hedef de budur. Rabbim bizi de bu şuuru tüm berraklığıyla hayatında ikame ve idame edenlerden eylesin, vesselam.