Rabiatu'l-Adeviyye meydanın'da 17 yaşında çiçeği burnunda gül kokulu, nur yüzlü, iman yüklü bir sineyi kurşunlara siper eden cesur bir şehide...
Adı Esma Biltaci, gençliğinin baharını Rabbe adayan zamanın Meryem’i...
Hüseyni bir kıyam ve Zeynebi bir nefesle zamanın Kerbela’sı olan Rabiatu'l-Adeviyye meydanını dolaşıp yanan yüreklere bir yudum su, bir avuç dua, bir nebze teselli olmuştu.
Hakkı ve sabrı tavsiye ederek küçük yaşta, büyük davaların hamiliğini yapmıştı tıpkı Yasin gibi...
17 yaşında gelinlik bir kız, yaşıtları evde sandık sandık çeyiz düzerken, Esma ahiret azığını hazırlama derdinde...
Bu dert onu öyle bir sarmıştı ki; düğüne gider gibi gitmişti Şehadet meydanına...
En büyük hayaliydi Esma'nın Şehadetle evlenmek...
Her kese uğradın sen bana küsülü müsün...
Bir çoğuna göz kırptın bana yeminli misin...
Bilsem ki ne zamana denk gelecek o gelişin...
Gelin gibi hazırlanır güzelce süslenirdim...
Şehadetin gelini olacağını babana müjdelemiştin.
Gönlünde şehadet aşkını çok güzel demlemiştin.
Artık Dünya zindanından, Cenneti cinana gitme vakti, artık kuruyan dudakları şehadet şerbetiyle sulama vakti, artık yeni Esmaların doğma vakti!
Artık en sevgilinin uğruna, sevdalarımızdan vazgeçme vakti!
Ve işte artık dünya sürgününden, visale doğru bir yolculuk başlıyor. Firakın acısını yüreğinin derinliklerinde hisseden örnek ve mütevazı bir babanın kızına mektubu...
"Sevgili kızım ve değerli öğretmenim...
Sana elveda demiyorum, bilakis yarın görüşmek üzere. Başı dik, tuğyana isyan ederek yaşadın. Tüm engelleri reddederek hürriyete sınırsızca âşık oldun. Bu ümmet, uygarlıkta hak ettiği yeri alabilsin diye onu yeniden diriltmek ve inşa etmek için sessizce yeni ufuklar arıyordun. Akranlarının uğraştığı işlerle meşgul olmadın. Her zaman derslerinde birinci olmana rağmen öğrenmeye olan açlığın dinmedi.
Bu kısa hayatta sohbetine doyamadım. Vaktim, sevinecek ve eğlenecek kadar geniş değildi. Rabiatu'l-Adeviyye'de son kez bir araya geldiğimizde, 'Sen bizimle olduğunda bile bizden ayrısın!' diyerek bana olan sitemini dile getirmiştin. Ben de sana, 'Bu hayat birbirimize doyacak kadar geniş değil. Birbirimize doyalım diye Allah'tan cennetinde bize sohbet etme imkânı vermesini temenni ediyorum.' demiştim.
Sen şehit olmadan iki gün önce seni rüyamda gelinlikler içinde gördüm. Bu dünyada eşi benzeri olmayan bir güzellikteydin. Yanıma sessizce oturduğunda sana, 'Bu gece senin düğün gecen mi?' diye sordum. Sen de 'Düğünüm akşam vakitlerinde değil, öğlen olacak.' demiştin. Çarşamba günü öğlen vakti şehit olduğun haberi bana ulaştığında, senin rüyamda bana ne demek istediğini anlamış oldum. Allah'tan seni şehit olarak kabul etmesini niyaz ettim. Ve şehâdetin, bizim haklı olduğumuzu ve düşmanımızın batılın ta kendisi olduğu inancımızı pekiştirdi...
Son olarak, sevgili kızım ve değerli öğretmenim...
Sana elveda demiyorum, bilakis görüşmek üzere... Buluşmamız, yakında Peygamber ve ashabıyla birlikte Havz-ı Kevser'de olacak. Sonsuz kudret ve hükümranlık sahibi Allah'a yakın, O'nun nezdinde değerli ve şerefli bir konumda. Ayrılmamak üzere, birbirimize doyma temennilerimizin gerçekleşeceği bir buluşma..."
Esma, şehâdetiyle birçok insanı kendisine hayran bıraktı. Tüm dünya Esma'yı tanıdı ve 17 yaşındaki bir genç kızın mücadelesine şahit oldu. Şehâdeti, yeni Esmaların doğuşuna vesile oldu. Bir Esma gitti, binler Esma geliyor.
Şehâdetin mübarek olsun ey Esma!
Rahman bizlere de Esma'nın Hak davasında yürümeyi nasip etsin.