Cuma namazı, Allah`ın bu ümmete bahşettiği en önemli ibadetlerden biridir. Zira hem ibâdi hem siyasi hem de içtimai anlamda müslümanlar için büyük önem taşıyan ve ancak hakkıyla eda edildiği takdirde şükrü yerine getirilebilen bu namaz, hac gibi tarih boyunca müslümanlar arasına ülfet ve birliktelik katmış, izzet ve şeref göstergesi olmuştur. Tabi diğer fıkhî meseleler gibi Cuma namazı da mezhep imamlarının, hakkında ihtilaf ettiği ibadetlerden biri olmuştur. Söz konusu bu ihtilaf da namazın hükmüyle ilgili değil sonrasında kılınan öğle namazıyla ilgilidir.
Şafi, Maliki ve Ahmed Bin Hanbel`e ait olan bir görüşe göre ihtiyaç hali dışında bir beldede Cuma için birden fazla camide namaz kılınması caiz değildir. Hanefi mezhebi ve İmam Ahmed`in bir diğer görüşüne göre ise birden fazla camide Cuma namazı kılınabilir. Aynı şekilde Hanefi imamlarından İmam Kâsânî de bu konuda kendi mezhebinden farklı düşünmektedir. Bu iki farklı görüşe binaen aynı beldede sadece bir mescitte Cuma namazı kılmak cumanın sahih olma şartlarından olduğu için bunun aksine kılınan namaz Şafi mezhebine göre geçersiz sayılır. Bu bakımdan ihtiyaten ayrıca öğle namazı dört rekât olarak kılmak gerekir. Çünkü Cuma namazı geçersiz olanlar veya çeşitli sebeplerden dolayı kılamayanlar o gün öğle namazı kılarlar.
Mezhep imamlarının, hakkında görüş belirttiği Cumanı sıhhat meselesine binaen acizane şu tercihi yapmış bulunuyor ve soranlara ısrarla bu şekilde tavsiyede bulunuyorum;
Malum olduğu üzere özellikle Türkiye Kürdistan`ında bulunan Şafiler olarak bu konuda çok tavizsiz bir çizgi izlemiş bulunuyor ve cumanın hemen ardından cemaatle ayrıca bir de öğle namazını kılıyoruz. Ve neticesinde her gün bizlere farz kılınan beş vakit namazı bu vesileyle altıya çıkarıyoruz. Hâlbuki Peygamber Efendimiz ve çok sonrasına kadar da hiçbir şekilde bir günde altı ayrı farz namaz kılınmadı. Bu konuda islam âlimlerinin ittifakı vardır.
Aynı beldede sadece tek mescitte Cuma namazının kılınması şartı, her ne kadar eski mezhep imamları tarafından savunulsa da aynı görüş söz konusu mezheplerin sonradan gelen imamları tarafından kabul görmemiştir. Zira bu şartı koşan âlimlerin kendi dönemlerinde bulunan mevcut yerleşim yerleri, günümüzdeki gibi kalabalık ve dağınık değil, hilafet merkezinin getirdiği toplayıcılık ve bütünlük sebebiyle daha düzenli ve intizamlıydı. Bu vesileyle Cuma namazı açık alanda dahi olsa Halife veya vali tarafından sadece bir yerde kılınabiliyordu. Şimdi halifenin olmayışı ile şehirlerin büyüklüğü başta olmak üzere aynı yerde Cumayı kılmanın imkânsızlığına dair sayısızla gerekçe bulunabilir. Öyleyse gücümüz imkânında olmayan bir şeyden dolayı Cuma namazımız niçin geçersiz olsun ki sonrasında bunu öğle namazıyla telafi edelim!
Bununla birlikte Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) ve sonraki neslin Cuma namazını tek bir yerde kılması bu durumun vacip olduğu anlamına gelmez. İbn Rüşd`ün de dediği gibi “eğer cumanın tek bir yerde kılınması sahih olma şartı olsaydı Allah Resulü (aleyhissalatu vesselam) buna sessiz kalmaz, muhakkak değinirdi.”
Asri alimlerden merhum Vehbe Zuhaylî “Ben Şafi mezhebine bağlıyım. Fakat cumadan sonra öğle namazını kılmıyorum.” der. Aynı şekilde resmi olarak Şafi mezhebine intisap eden birçok islam ülkesi cumadan sonra öğle namazını kılmazlar. Buna Türkiye dışındaki kalan diğer Şafi Kürtler de dâhildir.
Maalesef bu konuda halkımızı yeterince bilinçlendirmiş değiliz. Öyle ki cumadan sonra öğleyi kılanların azami çoğunluğu, kıldığı namazın ne için olduğunu ve neden kılındığını bilmez. Bunun sorumluluğu da ilmi meselelerle iştigal eden biz müslümanlara aittir.