İnsanoğlu ya dünya ya ahiret ya da her ikisi için çalışır. Arzu edilen ve makbul olan her ikisini de elde etmektir. Ancak ikisinden birini tercih etmek zorunda kalanın tercihi de önemlidir. İnsanların bir kısmının ahiret inancı ya hiç yoktur, ya da varla yok arası bir şeydir. Diliyle varlığını söylese de eylemleriyle olmadığını söylerler. Bazıları ahireti, mahkemeyi kübrayı, ancak ve sadece kendilerince adaletsizliğe uğradıklarında hatırlarlar. Mesela son zamanlarda balyoz sanıklarının aileleri ağzını açtıklarında “ birde bunun öteki tarafı var” demeye başladılar. Hal bu ki kendileri katmerli zulümlerini yaparken onu hatırlasalardı, zulmetmeselerdi belki bu sonuçla karşılaşmayacaklardı.
İnsanların bir kısmı da sanki ahiret yurduna gitmiş geri gelmiş gibi ona inanırlar. Hatta her an oraya gidecekmiş gibi özenle hazırlıklı olurlar. Ahiretteki kazanca adeta kilitlenmişlerdir. Hiçbir şey onları bu hedeften saptıramaz. Hemen her eylemlerinin arkasında bu hedefe ulaşmak arzusu vardır.
İnsanlardan bir kısmı dünyalarını satarak ahireti kazanmaya çalışırken bazıları da ahiretlerini satarak dünyalık kazanmaya çalışırlar. Ancak ne gariptir ki bu iki farklı kesimlerden birine göre öteki ziyandadır, kaybetmiştir. Hatta öyle ki dünyalık işler peşinde koşturanlara ötekileri aptal görürken, ahiret için çabalayanlar berikileri ebleh görürler. Bu yüzden kolay kolay anlaşamazlar. Birbirlerine acınacak zavallılar gözüyle bakarlar. Mesela dünyaperestlere göre inancı için işini, eşini, evladını kaybetmiş, hapislerde yıllarını kaybetmiş birisi acınacak bir zavallıdır. Akıllı olsaydı iş güç sahibi mevki makam sahibi olup varlık içinde yüzebilirdi. Cennete gitmek için bu kadar fazla aşırıya gitmeye ne gerek vardı. Oysa onun acıdığı kişi de aynı duygularla hatta daha fazlasıyla ona acıyor, ona zavallı bir biçare gözüyle bakıyor. Zira bu zavallı daha dünyaya niçin geldiğinin farkına dahi varamamış, çamurla oynayan çocuk düzeyini aşamamış, nehir kenarındaki çocukların çamurdan yaptıkları ev ve arabaları ile övündükleri gibi o da ev ve arabaları ile övünüyor. Evcilik oyununda kendisine verilen rolü ne kadar da abartıyor. Akşamın yaklaşacağından oyunun bitimine az kaldığından habersiz. Biraz sonra eve çamuru götüremeyeceği için hepsini nehrin kenarında bırakacak ya bozulacak ya da öbür gün oraya gelen bir çocuk o oyuncaklarla oynamaya devam edecektir.
Şimdi seçimler yaklaşıyor. Zaman zaman bazı parti temsilcileri şöyle ifadelerle karşılaşıyorlar: “Kazanmanız nerdeyse imkansız, emek ve masrafınıza yazık, vs.” Milli görüşçü olduğunu söyleyen ve halen AK Parti içerisinde çalışan birisinin bir parti yorumu çok ilginçti: “Bu parti daha doğru daha haklı olabilir ancak o küçük bir parti verilecek oylar boşuna gider.” Ona eskiden AP`lilerin MSP`liler için ne dediklerini sorulunca sustu kaldı. Söyleyecek sözü kalmamıştı. Yaşı müsait olanlar hatırlarlar, o zaman aynısını AP liler MSP lilere söylüyorlardı.
Bir partinin kazanıp kaybetmesini gündeme getirenlerden kazanmak ve kaybetmekten neyi kastettiklerinin sorulması önemlidir. Kazanma ve kaybetmenin aynı oranda gerçekleşme ihtimali kumarda olur. O bahsedilen kazanma kaybetme totoda, lotoda olur. Aksine Ahiret kazancına kilitlenen bir parti kazanacağı belki de en garantili partidir. Çünkü kazancını kumar yerine amelelik ederek, alın teriyle elde eden kişi akşam ücretini alır. Hele kendisine amelelik edilen “adili mutlak” ise ücretini kat kat fazlasıyla alınacağı kuşkusuzdur.
Müslüman bir toplumda bu meselenin anlaşılmasının bu kadar zor olmaması gerekirdi. Ancak her sıkıntımızın asıl nedenlerinin başında gelen “cehalet” bu meselenin de anlaşılmasına mani olmaktadır. Efendimiz (AS)`in aynı zamanda siyasi bir lider olduğunu herkes kabul eder. Onun bir nevi rey istemek olan biat isteğindeki şartları hatırlayalım. Biatla Resulullah`ın sahabeden istedikleri ile onlara vadettiklerini karşılaştıralım. Şimdi böyle ifadeler bu toplumda nasıl karşılanır, düşünelim. Ya da şöyle düşünelim. Resulullah “siz bana biat edin ben de size iş, aş, fert başına yüksek gelir v.s. vereyim” diyor. Bize abes geliyor değil mi? Ancak maalesef şimdi oy karşılığında ahret kazancı vaad etmek insanımıza tuhaf geliyor. Her hal u kârda bu işte bir tuhaflık var. Rabbim akıbetimizi hayreylesin.