Dr. Lokman Aydoğdu

KORONA VİRÜS PANDEMİSİNE KARŞI NE KADAR BİLGİLİYİZ?

30.03.2020 07:00:57 / Dr. Lokman Aydoğdu

                        İnsanlık en kötü günlerini yaşadığı günlerde, mazlumların ahının arşı alayı titrettiği, zalimlerin zalimliklerinde Firavun ve Nemrutları geride bıraktığı bir zamanda koronavirüs insanlığı tehdit etmeye başladı. Atom bombaları, devasa orduları ve kimyasal silahları olan ülkeler gözle görülmeyecek kadar küçük bir canlının karşısında çaresiz durumda. Allah ey insanlar küçüklüğünüzü hatırlayın der gibi acizliğinizi, benim yardımım olmadan koca bir hiç olduğunuzu unutmayın demek istiyor olabilir mi?

   Koronavirüs ilk Çin’in Vuhan kentinde 2019 yılının aralık ayına doğru ortaya çıkmıştır. Çin hükümeti virüsün bulaşıcı olmadığını insandan insana geçmediğini söyleyerek tüm insanlığı bu hastalık hakkında aldatmıştır. Bu salgının Çin ve Amerika’nın da içinde olduğu Vuhan kendinde laboratuvar ortamında virüsler üzerinde yapılan bir çalışma esnasında işlerin kontrolden çıktığı ve ya şeytani aklın çıkmasını istediği bir ortamda tüm dünya halkları bu virüsle imtihan verir olmaya başladı. Yıllardır artık savaşların füze, asker ile olmayacağı biyolojik savaşın kapıda olduğunu birçok yazar ve kuruluş haykırmakta. Çünkü karşıdaki düşmanın insanlık adına hiçbir erdemi bulunmamaktadır. İnsanlara tek bakış açıları üreten bir robot hükmündedir ve iş böyle olunca üretmeyen, tüketen, emekli olan, kronik hastalıkları nedeni ile Avrupa ülkelerine büyük bir yük olan yaşlı insanlardan kurtulmanın çaresi olabilir KORONAVİRÜS!

Kanaatimce koronavirüsün Nisan ayının sonuna doğru ilerleme hızı azalacak, Haziran ayında tüm dünyada koronavirüsünü yendik naraları atılacak. 2021 yılında hiçbir insan, devlet bu hastalığın ismini bile duymak istemeyecektir. Lakin bu virüsü insanlığın başına bela eden küçük ama güçlü kontrolün hepsini elinde tutmak isteyen üst akıl istediği çok şeyi almış devletlerin birçoğunu yöneten şeytani akıl kendisine karşı gelen ülkelerin yularlarını da eline almış olacaktır. Bu aşamadan sonra koronavirüs salgınında şeytani akla yularını kaptırmak istemeyen tüm devletler bilmelidir ki koronavirüs ülkelerine az girdiği, tedavi ve koruyucu önlemler ile koronavirüsten en az etkilenen ülkeler şeytani aklın hükümdarlığı altına girmeyecek yeni Dünya düzeninde süper güç olacaktır.

Çin hükümeti koronavirüsü yendiğini 3 bin civarında ölü ile salgını atlattıklarını tüm Dünya’ya pazarladılar. Lakin sadece 11 milyon nüfusu olan Vuhan kendinden karantina esnasında karantinadan kaçmaya çalışan insanların 2500 den fazlasının otomatik silahlarla öldürüldükleri söylenmekte. Çin’deki bir telefon operatörü 8 milyon müşteri azalmasından bahsediyor!

Ölü sayısını az gösterip bir de salgının durduğu imajını veren Çin hükümeti son olarak da yurtdışından insanların ülkelerine girmesine yasak getirerek pes dedirtmeye devam ediyor. Çin Hükümet’inin koronavirüs ile en iyi mücadele eden ülkelerden olan Türkiye’ye göndermiş oldukları hızlı tanı kitlerinin sadece yüzde 30 oranında pozitif hastaları tespit etmesine bakılacak olunsa dahi Çin hükümetinin tüm hile, oyun ve fırıldaklıkları anlaşılacaktır. Bu olaydan sonra Türkiye Sağlık Bakanlığı yüzde 90 oranında doğru tanı koyan yerli tanı kitlerini tekrardan hastalığın tanısında kullanılan en önemli basamak olarak görmeye başladı.

İşlerin bu kadar çığırından çıktığı bir pandemi karşısında devletler bu virüsün doğal bir mutasyon sonucu mu oluştuğu yoksa laboratuvar ortamında mı oluşturulduğuyla fazla da ilgilenmiyorlar haklı olarak. Şu an her devlet bu salgının ülkesine en az girmesi için uğraşıyor yayılma hızını kesmeye çalışıyor. Avrupa ülkeleri ve özellikle İran’ın en önemli hatası bu virüsü önemsemediler ve yok saydılar. Ancak bir hastalığı yok saymak; görmedim, işitmedim, bilmiyorum şeklinde üç maymuna oynamakla koronavirüs pandemisinin geçmediğini en çok ölüleri vererek bu ülkeler anladılar.

Ülke olarak şu an itibari ile eksikliklerimizle beraber dünya ortalamasına göre iyi yerdeyiz. Fakat en büyük eksikliğimizi az sayıda insana test uygulamamız olarak görüyorum. Herkesi hastanelere çağırıp test yapmanın faydalı olmayacağı salgını daha fazla yayacağı aşikardır. Lakin şu an itibari ile virüs ile en çok temas eden en riskli grup tartışılmaz sağlık çalışanlarıdır. Büyük ihtimalle sağlık çalışanlarının bir kısmı bu virüs ile enfekte oldu ve bağışıklık sistemleri kuvvetli olanlar, gençler küçük şikayetler dışında bir semptom olmadan hastalığı geçirdi. Taşıyıcı olduğunun farkında olmadığı için halen hastanelerde çalışıyor, diğer enfekte olmamış lakin başka hastalıklar nedeni ile hastaneye gelen insanlara hastalığı yaymaya devam ediyorlar. Bunun önüne geçmek için ivedilikle tüm sağlık çalışanlarına test yapılmalı haftada bir tekrarlanmalıdır.

Günde 50 bin test yaparsak daha fazla hastayı tespit edip karantinaya alma şansımız olacak ki bu salgının yayılma hızını azaltıp belli bir süre sonra sıfırlayacaktır. Almanya tam da bunu yapıyor, örnek almakta fayda var. Hasta sayısı artar düşüncesiyle çekinmeye gerek yok, en tehlikeli hasta tanı konulmamış, orda burada gezen semptomsuz hastalardır ki bunlar süper yayıcıdır. Yapılan testlerde % 25-35 arasında pozitiflik çıkmasına bakılacak olursa test sayısının az olduğu anlaşılacaktır.

Son olarak bu hastalıktan ibret almak kendimize, davranış ve amellerimize bir göz atıp tövbe edenlerden olmak her bir Müslüman ve her bir devlet için bir zorunluluktan da öteye geçmiştir,

“Allah bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.”(Talak/7) ayetine sarılıp sabredelim. Sağlık ve afiyet üzere kalınız.   

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar