Dr. Abdulkadir Turan

Emperyalizmle işbirliği: Kim düşman, kim işbirlikçi?

24.10.2017 07:35:00 / Dr. Abdulkadir Turan

Emperyalizm, kelime manasıyla “yayılmacalık”tır. Ama Batı`nın, dünyanın diğer kesimlerine karşı sömürgeci yayılmacılığı ile mefhumlaşmıştır.

Emperyalizm denince akla Batı geldiği gibi, sömürgeci denince de akla Batı gelir. Dolayısıyla emperyalizmle işbirliği en öz anlamıyla Batı`ya işbirliğini ifade eder.

Emperyalizmle işbirliği, Batı dışındaki dünyada yönetimlerin veya kimi yapılanmaların Batı`ya kurduğu bağı ifade etmek için kullanılmıştır. Her ne kadar sol, Batı`nın ana muhalifliğini halklar adına istila etmek için bu mefhuma el koyup onu Batı`nın sadece NATO paktıyla ilişkilendirerek kullanmışsa da gerçekte emperyalizmle işbirliği halkların, ülkelerin yönetimlerinin Batı`ya bağımlılığını ifade etmek için karşılaştıkları en etkili terimlerden biri olmuştur.

Bu kavram, ülkelerin sistemlerinin ve o sistemlerin başındaki kişilerin milletlerinin aleyhine çalıştığını, ülkelerini sömürmek, ülkelerinin zenginliklerine el koymak için projeler yapanların çıkarına iş gördüğünü, dolayısıyla hain olduğunu anlatır.

İslam âleminde 20. Yüzyılda yönetimler Batı ile işbirliği içinde, halklar Batı`ya muhalifti. O yapı içinde halkın, idarecilerin konumlarını tanımlamak için buldukları en etkili sözlerden biri “emperyalistlerin işbirlikçisi”dir.   

Geçen yüzyıl boyunca Müslüman halk, Batı`ya çalışan idarecileri fırsat buldukça emperyalizmle işbirliği ile suçlar; liderlerin önemli bir bölümü de öyle olmadıklarını ispatlamaya çalışmıştır.  

O idarecilerden solcu olanlar,  söylemine el koymuş, bütün muhaliflerini emperyalizmle işbirliği ile suçlayarak yavuz hırsızın ev sahibini bastırması misali onları bastırmış, bu değerli söylemden yoksun bırakmaya çalışmıştır.  

Sağcılar ise Batı`yla geliştirdikleri ilişkinin dostluk ve müttefiklik sınırında kaldığını ispatlamaya çalışmış, bununla birlikte “emperyalizmle işbirliği” mefhumunu kullanmadan “dış düşmanlarla işbirliği içinde olan iç düşmanlar” söylemi üzerinden sol kesimleri vurmuştur.  

Gerçekte İslam dünyasında emperyalizmin işbirlikçisi kimdi? İslam dünyasında kim iç düşmandı, kim işbirlikçiydi?

Aradan geçen zamanla, sol görünen bir kesimin Sovyet Rusya ayakta iken bile  “sosyal demokrasi, ulusal sol, demokratik sol” söylemleri üzerinden Batı`yla sıkı bağlar kurduğu anlaşıldı. Bu yapılar Batı`ya tamamen bağlanmışlar; Batı`nın müttefiki olmaktan veya eski tabirlerden biriyle “vasal”ı olmaktan öte, Batı`nın mutlak tabisi, bir tür memlûku (kölemeni) haline gelmişlerdir. Bu süreçte sağın ana kesimi ise Batı`ya ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın bağımsızlığını kaybetmeme, Batı için bir müttefik olarak kalacak sınırlarda durma mücadelesi vermiştir. Sağın ana kesimi, hiçbir zaman sosyal demokratlar, demokratik solcular, ulusal solcular düzeyinde Batı`ya teslim olmamış, Batı da hiçbir zaman onlara güvendiği kadar sağa güvenmemiş, sağı müttefik kabul etmemiştir. Bu, ifade edilirken kimi kral ve emir ailelerinin istisna şahıslar dışında sağ siyaset bağlamında ele alınmayacağını bilmekte yarar vardır.

21. yüzyıla geçerken Batı`nın İslam âleminde en büyük projelerinden biri sözü edilen sol gruplar düzeyinde bir sağ üretmekti; “Ilımlı İslam” diye ifade edilen bu projenin tutmayacağı kısa sürede anlaşılınca daha doğrusu Batı`nın önemli bir kesimi bu projenin Batı açısından değeri konusunda ikna olmayınca Batı yeni bir arayışa girdi. İslam aleminde Sovyet sonrası eski komünist/ sosyalist solu, mezhep veya etnik azınlıkları ve günahını seven bir kitleyi yeni işbirlikçiler olarak değerlendirdi; bunları eski sosyal demokrat, ulusal sol, demokratik sol gruplarına katmaya çalıştı; elindeki yeni ürettiği Ilımlı İslam gruplarından çizgi değiştirmeyenleri onların üzerine ekledi, ortaya post modern bir Batı işbirlikçisi cephe çıkardı.

Post modern edebiyatı izah etmek ne kadar zorsa, Ahmet Altan ve Elif Şafak örneğinde olduğu gibi sağ bir dindara onların Mevlana`dan veya fikir özgürlüğünden söz ederken evimize girmelerini sağlayacak kapıyı/pencereyi/tüneli aradıklarını anlatmak insanı ne kadar yorucu oluyorsa bu cepheyi izah etmek de o kadar zordur, o kadar yorucudur.

Şu şahıs veya parti düne kadar sosyalist değil miydi? Bugün nasıl ABD işbirlikçisi olur? Şu ülke ABD`yi İslamî literatürde en ağır ifadeyle kötülerken onun ABD ile doğrudan çalıştığını nasıl söylersiniz? Yılların çoğunluk olmanın verdiği saflıkla düşünen, muhalefetini hep yeneceğini düşünüp analiz etmeyen ana dindar yapısı (İslam aleminin çoğunluğu) bu soruları samimi olarak soruyor çünkü meseleyi hakikaten anlamıyor.

Post modernizmin en büyük sermayesi de gücü de bu izah edilmezliğidir; zalimliği gibi işbirlikçiliğinin de sıradan insana izah edilememesidir.

Oysa bilenler açısından mesele alabildiğine basittir:

Batı`nın İslam alemindeki en büyük stratejisi İslam alemini parçalı tutarak İslam coğrafyasında etkinliğini korumaktır.

Batı, bu düzlemde fikre, günlük hayattaki duruşa bakmıyor; fikirlerin/tutumların yakın ve uzak gelecekte Batı`nı iflah olmaz düşmanı geleneksel/ana İslamî yapıya hizmet edip etmeyeceğine bakıyor.

Bunun için en uçları kendisine yakın görebiliyor, kendisine en çok düşman tanıttığının hakikatte en büyük dostu olabiliyor.

Bu noktada İslam aleminde emperyalizme muhalif görünürken “siyaseti ABD ile uyuşan” kimse yoktur. Siyasetlerini bilerek ABD ile uyumlu tutan yapılar vardır. Bunlar inançsal, etnik, ideolojik veya günahsal bir çıkar karşılığında ABD`nin İslam alemini emperyalizm adına parçalı tutma siyasetini satın alıyorlar, ABD ile bilinçli bir şekilde işbirliği yapıyorlar.

Dolayısıyla Suudi yönetimi ABD`nin ne kadar işbirlikçisi ise hatta Suudi`deki kimi sağ görüşlü isimlerden daha emperyalist işbirlikçisidirler.

Ne geçmişleri buna mani ne tarihsel söylemleri ne içinde bulundukları hâl onların bu vaziyetini örtebilir. Ama soldan devraldıkları bir propaganda tarzı ile emperyalizme karşı duranları sürekli emperyalist işbirlikçisi olmakla, ABD ile çalışmakla suçlamaya da devam edeceklerdir. Onların bu propagandası ne yazık ki saf insanları aldatacaktır.

Bu post modern dönemin bir gerçeğidir. Gündemin sıcak konusu başta olmak üzere İslam âlemindeki duruma bu post modern tablo içinde/yeni işbirlikçilik formunu görerek bakmakta yarar vardır.

 

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar