Dr. Abdulkadir Turan

Doğu Türkistan ve Cizre

02.01.2015 11:33:00 / Dr. Abdulkadir Turan

Çin, sosyalist bir Cumhuriyet… Dinle problemini çözdüğünü söylüyor hatta bir din haline gelen Konfüçyizm`i adeta resmi din edinmiş. Ama aynı Çin, Doğu Türkistan`da İslam`a karşı açık bir savaş içinde… Geçen hafta başörtüsünü yasakladı, namazla ilgili kısıtlamalar getirdi.

Diktatörce bir eğilim içinde olan Çin yönetimi, İslam`ın Doğu Türkistan halkına kimlik bilinci kazandırdığını, onlarda sosyalist diktatörlüğe karşı isyan şuurunu canlı tuttuğunu görüyor. Bu isyanı sona erdirmenin, isyan şuurunu öldürmeye; isyan şuurunu öldürmenin de İslamî şuuru zayıflatmaya bağlı olduğunu düşünüyor. İslam`a karşı savaşı, doğrudan isyana karşı savaş olarak değerlendiriyor.

Ne var ki meselinin tamamı bundan ibaret değil. Çin, uluslararası sistemin pasif, hatta bir tür köle üyesi ve uluslararası sistem İslam`la savaş halinde… Uluslararası sistemin her üyesi, bu savaşa katılmak için adeta alan arıyor, “vurulacak düşman” standardında düşman yoksa birilerini uydurma haberlerle o standartlara uygun ilan ediyor, “ben de bu savaşta sizin yanınızdayım” diyebilmek için onları vuruyor.

Çin, Doğu Türkistan Müslümanlarını vurarak bir yandan uluslararası sisteme “sizin cephenizdeyim” mesajı verme imkânı bulurken öte yandan kendisine hiçbir zaman itaat etmeyen bu kitleyi aşırı dincilerle mücadele adına dilediği gibi vurma imkânı buluyor.  

Uluslararası sistem, söz konusu İslam olunca bütün insan haklarını rafa kaldırmış; bu mücadeleyi yürütecek olanlara insan haklarını ihlal etme hakkı tanımakla kalmıyor, aynı zamanda onları bu hakları çiğnedikleri oranda ödüllendiriyor. Bu da Mısır örneğinde de görüldüğü gibi uluslararası sistem nezdinde bir konum elde etmek isteyenlere İslam`la savaşma hırsı veriyor.

Daha önce her adımı insan hakları ihlali içinde görülüp kınanan Çin, “Doğu Türkistan`da aşırı İslamcılar var.” iddiasını ortaya atıp bununla ilgili birkaç da uydurma haber yayınladığı günden bu yana mağdur ve mazlum Doğu Türkistan Müslümanlarına dilediği gibi işkence, onları keyfince idam etme, sürme ve onlara her tür İslamî ibadeti yasaklama özgürlüğünü yaşıyor.

Cizre, kadim bir İslam şehri… Kimliğini İslam`da bulmuş. Bu güzide şehir, bilinmez bir şehir iken, belki bir harabe iken İslam onu mamur hale getirdi, büyüttü, ilimle donattı, geliştirdi ve dünyaya tanıttı.

Cizre, Ebul-iz İsmail gibi dehalar ve İbn-i Esir kardeşler gibi İslam tarihinin büyük İslam âlimlerine beşiklik etmiş bir medeniyet yurdudur. 1980`li yıllara kadar da medrese eğitimi ve tasavvuf dergâhları ile yörenin maneviyat kaynağıydı. Yörede ilim ve tasavvuftan söz edilince akla önce Cizre gelirdi.

Ama o süreçte Kürt milliyetçiliğine yönelen bir kısım medrese mollası arasında bilinmeyen bir el tarafından “İslam, haklarımızı almamıza engeldir; önce siyasi haklarımızı alalım, sonra yine İslam`dan söz ederiz.” düşüncesi yayıldı. Günlük ibadetlerini sürdüren bu tipler, İslamî şuurlanmadan söz eden gençlere, medrese talebelerine, “Yine Müslümanlık peşinde koşup dünyayı bize düşman edecekler.” diyerek düşman kesilirken, dine düşmanlık eden sosyalist gençlere muhabbet beslediler.

Sosyalistler, buna rağmen Cizre halkında diledikleri değişimi meydana getiremediler. Belediye imkânını bulduktan sonra kurdukları halkevlerinde bir kısım genci kendilerine uydurdular ama çarşaf, hâlâ Cizre kadınının tercih ettiği kıyafettir. Herhâlde yörede çarşafın en yaygın olduğu yer Cizre`dir.

Sol örgüt, kendi denetimine geçtiğini iddia ettiği bölgelerde çağdaş bir yaşamın başladığını göstermeye, bunun üzerinden uluslararası güçler nezdinde bir konum elde etmeye çalışıyor. Ama dilediği başarıya ulaşamıyor. İslam`a karşı etkinliklerde rahat olamadığını görüyor. Bundan da Cizre`de 1990`lı yıllarda da kendisine karşı koymuş şuur ehli dindarları sorumlu tutuyor.

Ve bugün Cizre`de mutlak bir kimlik dönüşümü için onları şehirden çıkarmayı ya da kimi tasavvuf dergâhlarını boyun eğdirdiği gibi onları da boyun eğdirmeyi vazgeçilmez buluyor.

Doğu Türkistan veya Cizre… Coğrafyalar uzak da olsa, aktörler farklı da olsa yaşanan hikâye aynıdır.

Dün, dindarlara saldırarak yerel derin yapılardan “Aferin”ler bekleyen sol örgüt, bugün uluslararası güçlerden “Aferin” almak için dindarlara saldırıyor.

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar