Dr. Abdulkadir Turan

Olgunlaşma, fitne ve altın akibet

22.05.2020 01:35:00 / Dr. Abdulkadir Turan

İslam dünyası, olgunlaşma sürecinden geçiyor. Olgunlaşma süreçleri, tabii olarak geçiş süreçleri içinde yer alır. Geçiş süreçleri, karakterleri gereği karmaşık ve sert olur.

Müslümanlar, dünyadaki değişim karşısında büyük bir fitneye uğradılar. Önce dış istilayı yaşadılar. Dış istila, yerini “ulusal yönetim” denen “yerli vekil” yönetimlere bıraktı.

Geçmişin dünyası olsa, “devlet başkanı, kral” yerine “naip” unvanını ancak alacak “yerli vekil” yönetimler, dış istilacılardan daha zalim bir yönetim sergilediler.

Ne var ki İslam’ın akıllara durgunluk veren bir direniş karakteri vardır. İslam, kendisine yönelen her tür baskıya direndi; çağın değişimine dayanıklı olduğunu ve Son Peygamber’in dini olarak kıyamete kadar kaim olacağını gösterdi.

Ama Müslümanların imtihanı bitmedi. Müslümanlar için fitne son bulmadı.

Çocukken cami sobası etrafındaki sohbetlerde yaşlılarımızın en çok “Allah akıbetimizi hayr kılsın!” sözünü anlamakta güçlük çekerdim. “Akibet”in son olduğunu öğrenmiştim. İyi de camiye ibadet için gelenler, sonlarından niye bu kadar endişe ediyorlardı?

Yaşananlar, o sözün cami cemaatinin diline nedensiz düşmediğini duyuruyor.

İnsan, hayatta olduğu sürece imtihanını yaşamaya devam ediyor. Geçiş dönemlerinde ise imtihan kat kat katlanıyor. İnsanlar, böyle dönemlerde sadece düşman ile değil, geçiş döneminin karmaşıklığına, zaman zaman iliklere kadar hissedilen keskinliğine ve o keskinlik içinde ani geçişlerine dayanamayabiliyor.

Fitne, Müslümanlar açısından zannedildiği gibi sadece baskı değildir. Varlık da hele henüz taşların yerine oturmadığı, geleceğin belirsiz olduğu geçiş günlerinde fitne olabiliyor.

“Fitne”, altın ve gümüş gibi değerli madenleri saflığını anlamak için ateşte eritmek anlamındaki fetn (fütûn) kökünden gelir. Nitekim kuyumcuya altın ve gümüşü diğer madenlerden ayıran anlamında “fettân” denmiştir. Eski kullanımlarda “fitne”, “pusu kurarak yol kesmek” anlamında da kullanılmıştır.

Zorluklar, bir kuyumcu gibi fettândır; altını diğer madenlerden ayırır.  

Geçiş dönemlerinde ise baskı fitnesini aşan insan, ani bir şekilde varlık fitnesiyle yüz yüze kalabiliyor ya da varlıkla ilgili haset fitnesi, onun yol kesicisi olabiliyor.  

“Ne olacak?” sorusu, geçiş dönemlerinin başat sorusudur. Geçiş sürecinin karakteri gereği, sorunun cevabının belirsizliği ise baskıya uğrayan gibi varlık sahibi olanın da yolunu kesebiliyor.

Böyle süreçlerde, altın gibi olan şahsiyetlerle zamanın pasa maruz bırakıp çürüttüğü şahsiyetler birbirinden ayrılır. Altın şahsiyetler ayakta kalırken pasa maruz kalanlar kimi zaman ayaklar altında sessiz sedasız çürüyüp giderek kimi zaman henüz ses çıkarma niteliğini yitirmeden büyük bir gürültüyle kervanla vedalaşır, vedalaşır da ne, kervanla küfürleşir, “Benden buraya kadar” der ve çekilip gider.

Fitnenin neticesi, varacağı nokta asla onların vedası değildir; onların vedası süreç içindeki vakalardandır.   

Fitnenin neticesi, varacağı son nokta; altının elde edilmesidir.

İslam dünyası, işte o altın noktaya doğru yürüyüşünü, fitne ateşinin artık olgunluk seviyesinin sertliğine, ani ve şoke edici yükselişlerine rağmen sürdürüyor.

İslam dünyası, varlığın da yol kestiği bir aşamada yeni oluşum sürecini, ihya oluş hâlini koruyor. Zaman zaman basına yansıyan, zaman zaman ayaklar altında sessiz sedasız çürüyenlerle hayal kırıklığına uğrayıp çökmüyor. Durmuyor. Direniyor. Yol alıyor. Mücadelesinin henüz kuluçka döneminde olduğu, ateşin kısık olduğu günleri geride bıraktı; olgunlaşma sürecinin bütün alevlerine meydan okuyarak zafere ilerliyor.

Rabbim, bu Ramazan-ı Şerif’te yapılan dualar hatırına… Bayramda evlerimizde, mülteci kamplarında, mahpuslarda dillendirilecek olan tekbir ve tehliller hatırına bizi o zafere ortak kılsın.

Bu dua ile Ramazan Bayramınız mübarek olsun şimdiden inşaallah…

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar