Cemal Çınar

İslami yönetimde siyasal sistem ve ilkeleri -3-

08.04.2022 01:02:33 / Cemal Çınar

Müslümanların siyasetten uzak durmalarının ne anlama geldiğini anlamaya çalışacağız. Yüce Allah, O’nun Resulü ve Ashabı güzin nezdinde, İslam toplumunun Müslümanlar tarafından, İslami bir sistemle idare edilmesine çok önem verilmiştir. Buna rağmen, Müslümanlar bugün siyasetten uzak kalmaktadırlar. Bunun sebeplerini anlamaya çalışacağız. Günümüzde Müslümanların en büyük ve başta gelen sorunu, kendi toplumsal yönetimine sahip çıkmayı önemsememe sorunu olduğu kanaatindeyim. Yüce Allah bir meseleyi öncelemiş ise Müslümanların da onu önceleyip önemsemeleri gerekir. Bugün İslam toplumunun kahir ekseriyeti yönetimden/siyasetten uzak kalmayı dini bir tasavvur olarak görmektedir. Bu yanlış toplum epistemolojisinin yayılması ümmetimizi felç etmiştir. Tüm naslar ve tarihi delillerimiz ortada olmasına rağmen, ümmet böyle bir yanlış tasavvurun içine nasıl düştüğünü anlamamız gerekir.

            Dünyada yaşanmak üzere gönderilmiş bir dini, din namına onu dünya hayatının dışına itmenin dinen bir izahı olamaz. Dinin nasları buna müsait değildir. Hayatta yaşanmak için gelen dini yaşamın dışına itmek dinen bir körlüktür. Ümmetin içine düştüğü bugünkü perişan halin baş sebebi bu yanlış zihin yapısı olduğu kanaatindeyim. 

            İslami Emaretin/yönetimi Teşri'i ve Tenfizi diye ikiye ayrılan bu yetki halifenin tek elinde toplanır. Emevilerden itibaren Tenfizi olanı sultanlara, Teşri’i olanı ulemaya verilmek üzere taksim edildi. Bu saltanat Tenfizi yönüyle çok hatalar işlendi. Teşri'i Emaret hususunda fazla zarar görmese de teşri makamı tenfiz makamının emrine alındı. İşte yezidin saltanatı gibi Emevi, Abbasi…Osmanlılarda da ulema tüm saltanata rağmen müslümanlar Teşri’i konuda dinlerini ulemanın kontrolünde yaşayabiliyorlardı.

Ama bugünün çağdaş tağuti sistemlerinde din yasaklanmış durumda. Bu hususta sultanların sadece yönetimde yaptıkları bir kısım yanlışlıklar yüzünden siyasetten(aslında o günün sultanlarından) uzak kalmayı bazı İslami bilginlerin tavsiye etmeleri dinin temel esası olan ümmetin kendi yönetimine sahip çıkmayı göz ardı edilemez.

Bir de, batıdaki yanlış devlet-din paradigmasının tesirinde kalan modernist felsefeci ve yazarların oluşturduğu bir grup da dini siyasetten ayrı olmasını anlatıyorlar. Birinci grup dini yaşamın içine dünya sevgisi karışmasın ve ibadetlerdeki ihlas ve huşu’un muhafaza edilmesi için saltanat siyasetinden uzak kalmayı gerekli gördüler. Buradaki sebebin zaif de olsa iyi niyetli bir karinesi vardır. 

Ama, modernistlerin iddiaları ise tamamen batının dine bakış nazariyesi üzerinden ele alınıyordur. Bu her iki taifenin durduğu yerle tenkit edip sıktıkları yer birbirinden temelden farklıdır.

Birinci grup, siyasetten uzak dururken, diğer yandan onun ıslahına çalışarak sultanları uyarmışlardır. Modernistler ise tenkit ve eleştirilerini İslam ve onun temel kaynaklarına yöneltirken, batılı ve onların sistemlerini methetmeyi marifet biliyorlar. Bu ikinci taife oklarını mazlumlara, methiyelerini batıya çevirmişler.

Zalimlerin saraylarında olan zulümler yerine, Müslüman mezarlıklarında olanlar ile meşgul olurlar. Müslüman halka üstten, batı dostlarına alttan bakarlar. Peygamberler için hazret demeyi zül/yağcılık, batılılar için beyefendi, muhterem, sayın demeyi medeniyet bilirler. Müslüman halkı etrafında toplayamazlar. Çünkü taşıdıkları ruh, Müslüman toplumun ruhu değil. Birinci grupta olan alimler ve meşayihler ise, İslam Emaretinin Teşri’i boyutunun Müslüman halk arasında diri kalmasını sağlamışlardır.

Tamamen dinin hayattan uzaklaştırıldığı Ümmetin Şeriatının yasak edildiği, zina ve fuhşiyatın, içki ve kumarın, faiz ve tefeciliğin serbest ve devlet güvencesine alındığı, batının tağuti sistemlerinin Müslümanları mahkum ettiği hal ile bazı alim ve meşayihi, o günün şartları ve yapısı içinde değerlendirmemiz gerekir. Bugün ümmetin başına bela olan batının batıl tağuti yönetimlerinin Müslümanlara ne yaptığı ortadadır. Ümmet, bu sahayı sapık ideolojilere bırakmayı normal görecek kadar bir körlüğü yaşayamaz. Müslümanın ibadeti İslam’a göre olduğu gibi siyaseti de İslam’a göre olmalı. Bu da farzdır.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar