Hepimiz çobanız ve güttüklerimizden sorumluyuz. Bir çoban düşünelim ki sürüsüne sahip çıkmıyor. Koyunlarından kimisini kurda, kimisini hırsıza yediriyor. Sürüsünü aç ve susuz bırakıyor. Ama genelde bunun aksi olur. Çobanlar sürüsüne iyi sahip çıkar. Hiçbirini aç ve susuz bırakmaz. Hepsini en iyi şekilde korur ve muhafaza eder. Tek bir tanesini kurda veya hırsıza yedirmez. Sürüsü ne kadar çok olursa olsun, hepsini tek tek tanır. Birisi kaybolsa veya başka sürüye karışsa, o koyun veya kuzunun karıştığı sürü ne kadar çok olursa olsun, onu tanır. Yüzlerce kuzudan hangisi annesini kaybetse, boynundan tutup süt emmesi için o kuzuyu annesinin altına atar.
Peygamberlerin çoğunun ve peygamberimizin çobanlık yapmasında nice hikmetler vardır. Sanki, Allah (c.c.) peygamberine sürünü nasıl idare ediyorsan, nasıl tek tek tanıyorsan ve nasıl koruyup kollayıp yedirip içiriyorsan, sana tabi olan insanları da öyle yönet diye emrediyor ve çobanlık yaptırarak insan idaresini öğretiyor. Bu yüzden peygamberimiz (s.a.v.):
“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle her biriniz bir çobandır ve güttüğü sürüden sorumludur.” buyuruyor.
Hakikatte hepimiz birer çobanız ve güttüklerimizden sorumluyuz. Ama biz bunun farkında mıyız?
Bir devlet reisi olarak idaremiz altındaki halkı, Allah'ın emrettiği şekilde adilane idare edebiliyor muyuz? Onlara maddi refah yollarını ararken, düşmandan korumaya çalışırken, Allah'a ibadet eden, dindar ve ahlaklı birer kul olmaları için çabalıyor muyuz?
Bir vali olarak, bir kaymakam olarak veya bir muhtar olarak idaremiz altındakileri hakkıyla idare edebiliyor muyuz?
Bir öğretmen olarak sınıfımızdaki öğrencileri en iyi şekilde idare edebiliyor muyuz? Onları rabbimizin istediği şekilde eğitebiliyor muyuz? Onları hakkı hak olarak öğretip hakka yönlendiriyor muyuz? Veya onlara batılı batıl olarak öğretip batıldan uzaklaştırmaya çabalıyor muyuz?
Bir imam olarak, cemaatimizi ne kadar idare edebiliyoruz? Onlara hakkı ne kadar anlatıyoruz? Örnek yaşantımızla onlara ne kadar rehberlik ediyoruz? Yoksa, İslami hayatımızda onlardan geride miyiz?
Bir anne, bir baba olarak, çocuklarımıza gerekli dini eğitimi veriyor muyuz? Güzel bir isim verip kulağına ezan ve kameti okuduktan sonra, kendisine ilk kelimede Allah demeyi öğretiyor muyuz? En güzel hediye olarak güzel bir ahlak kazandırıyor muyuz? Allah ve resulünü öğretip salih bir evlat olması için söz ve davranışımızla örnek oluyor muyuz? Yürüyecek çağa geldiğinde elinden tutup beraberimizde camiye götürüyor muyuz?
Sahi, çobanlığımızı en iyi şekilde yapsaydık; toplum şu anki içinde bulunduğu ahlaki çöküntüyü yaşar mıydı? Eminim ki bu soruyu hep beraber hayır diye cevaplandıracağız.
Sorumluluk ve görevinin bilincinde olan, iyi birer çoban olma temennisiyle Allah'a emanet olun.