Ramazan ayının bereket ve rahmet dolu günlerini bir bir geride bırakıyoruz. Geride bıraktığımız günler için şöyle bir düşündüğümüzde, kârda mıyız yoksa zararda mı?
Eğer günlerimizi dolu dolu geçirmiş isek elbet kârdayız. Ama geçen her bir günün geri gelmeyeceği, ömür sermayemizden eridiğini düşündüğümüzde elbet zarardayız. Ramazan ayı bitmedi ve devam ediyor. Önümüzde, Ramazan ayının günlerinin çoğu duruyor. Öyleyse, elimize düşen fırsatı kaçırmama adına günlerimizi dolu dolu geçirmeye gayret etmek gerekir.
Ramazan’ın ilk günlerine bir heyecan ile başlanır. Sahur, mukabele, iftar, teravih… Bir rağbet oluşur. Özellikle gençler daha çok bir heyecana girer. Camiler ve saflar tıklım tıklım doldu/dolar. Fakat günler ilerledikçe bu heyecan ve rağbet azalmaya başlar. Camiler boşalmaya, saflar azalmaya başlar. Peki, durumun böyle olması doğal mıdır? Ya da şöyle soralım. Olması gereken bu mudur?
Olması gereken elbette ki bu değildir. Oruç sabırdır ve sabır eğitimidir. İmsakten, iftar vaktine kadar yemekten, içmekten, cinsi münasebetten uzak durmak bir sabır istediği gibi bunu bir ay boyunca pes etmeden sürdürmek de bir sabır ister. Her gün sahura kalkmak, Kur’an’dan bir cüzü kendi başına veya mukabele ile okumak, camiye gidip teravih saflarında yer almak da ayrı bir sabır ister.
Esasında oruç, başlı başına bir sabır eğitimidir. Zihni, fikri, nefsi, iradeyi ve dahası bütün ruhu ve bedeni bir sabır eğitiminden geçirmektir. Her türlü nimet karşımızda ve elimizin altında dururken, onlardan uzak durmak bir sabırdır. Oruç hür irade ile tutulan bir ibadettir. Kişi, isteyerek, kendi arzusu ile sırf Allah’ın rızasına nail olmak için oruç tutar. Yiyebildiği halde yemez. İçe bildiği halde içmez. Helaline yaklaşa bildiği halde oruçlu olduğu için yaklaşmaz. İşte bu, bir sabır ve iradenin de sabrı öğrenmesi ve eğitilmesidir.
Oruçla beraber sadece nefis ve irade değil, tüm azalar sabır eğitiminden geçer. Oruçla beraber, beyin kendisini, her türlü kötü düşünce, fikir ve tahayyülden uzak tutar. Oruçlu olduğu için sabredip kötü düşünce, fikir ve zanlardan kendisini sakındırır. Bunun yerine Rabbinin azametini, nimetten yoksun olan kardeşlerinin halini ve toplumun kurtuluşunu tefekkür eder. Zihin ve fikrini hayırlı işlerle uğraştırır. Beyin bu şekilde bir sabır eğitiminden geçmiş olur.
Dil, oruçlu olduğu için gıybet, dedikodu, laf getirip götürme, kardeşi ile alay etme ve aleyhinde konuşmaktan uzak durur. Bunun yerine, Kur’an, zikir ve hayırlı sözle, hakkı anlatmak ve savunmakla geçirir. Dil, bu şekilde bir sabır eğitiminden geçmiş olur.
Göz, oruçlu olduğu için, harama bakmaktan, haram şeyleri görüp izlemekten kendisini korur. Bunun yerine Allah’ı, ahireti, hesabı ve kitabı hatırlatan ve telkin eden şeyleri izleyip seyreder. Göz, bu şekilde bir sabır eğitiminden geçmiş olur.
Kulak, her türlü kötü söz, müzik ve nahoş sözden, gıybet ve dedikodudan oruçlu olduğu için kendisini sakındırır. Daha çok kendisini rabbine yaklaştıracak şeyleri dinler. Kulak, bu şekilde bir sabır eğitiminden geçmiş olur.
Oruçlu olduğumuz bu günlerde aynı zamanda yoğun bir siyasi gündem içerisindeyiz. Tüm TV kanallarının gündem ve ekranlarında siyaset var. Dahası sokak ve çarşılarda, sohbet ve oturumlarda, iftar ve misafirliklerde siyaset konuşulmaktadır. Bu yoğun gündem içerisinde hak ile meşgul olmak, haktan yana tavır almak, hakkın takipçisi, savunucusu ve izleyicisi olmakta bir sabır eğitimidir.
Mevla’m tuttuğumuz ve tutacağımız oruçlarımızda sabır ehli olmamızı ve bu yönde bir eğitime kavuşmamızı nasip etsin inşallah.