“Allah’tan bir rahmet ile onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer onlara sert ve katı kalpli davransaydın etrafından dağılıp giderlerdi.” (Âl-i imrân, 3/159).
Sert, katı kalpli ve haşin olmak, müminin şanı değildir. Tam aksine mümin yumuşak huylu ve tevazu sahibidir. Kardeşlerine tevazu ve merhamet kanatlarını indirir. Onları bağrına basar, hatalarından geçer ve affeder. Mümin, kardeşlerine sert ve katı kalpli olursa, sevilmez, kalpler ondan kırılır, zamanla onu sevenlerin sayısı azalır ve etrafı boşalır. İnsanlar tevazu ve merhamet ehli insanları sever, sözünü dinler, etrafında toplanır, saygı gösterip değer verir.
Müminin, sert ve katı davranacağı, kendisine karşı kalbinde en ufak bir sevgi beslemeyeceği kâfirlerdir. Mümin, kâfire karşı merhamet göstermez, zafiyet gösterip ona meyletmez. Onunla dostluk kurup sırrını vermez. Fakat insan olması hasebiyle her insana güzel söz söyler. Kendine karşı düşmanlık etmeyen kâfire bile kötü söz söylemez.
Hz. Peygamber (s.a.s.) tevazu ve merhamet sahibi idi. Sert, katı kalpli ve haşin değildi. Etrafındaki insanlara merhamet ve şefkatle davranırdı. Uhud savaşında Hz. Peygamber (s.a.s.) Ayneyn tepesinde görevlendirdiği elli okçuya: “Kargalar cenazelerimize konsa da aşağı inmeyin” emrini verdi. Fakat kırk okçu Müslümanların müşrikleri kovaladığını görünce itaatsizlik edip aşağı indi. Neticede Müslümanlar galipken mağlup oldu. Yetmiş sahabe şehit düştü. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) mübarek dişi kırıldı ve miğferi mübarek çenesine battı. Buna rağmen Hz. Peygamber (s.a.s.) Allah’tan bir rahmetle ashabına sert ve kaba davranmadı. Yumuşak kalpli davranıp onları affetti. Bu sebeple yukarıdaki ayeti kerime nazil oldu.
Hz. Peygamber (s.a.s.) hayatının tamamında tevazu ve merhamet ehli idi. Üslubunda bir sertlik ve katılık yoktu. Ümmü Seleme’nin Ebu Seleme’den olma oğlu Ömer, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) yanında bir çocuktu. Yemek yerken, elini tabağın her tarafına uzatır öyle yemek yerdi. Hz. Peygamber (s.a.s.) şefkatle kendisine: “Oğulcuğum, besmele çek! Sağ elinle ye! Hep önünden ye!” diye tavsiyede bulundu. Hz. Peygamber (s.a.s.) Ömer’e kızıp bağırmadı, sert davranıp azarlamadı ve ta kıyamete kadar evlat sahibi her babaya veya çocuk yetiştiren her mümine örnek oldu.
Enes bin Malik (r.a.): “Küçük yaşta Hz. Peygamber’in (s.a.s.) yanına girdim ve tam on sene hizmetinde bulundum. Bana bir defa olsun sövmedi, beni bir defa olsun dövmedi. Yaptığım bir hatadan dolayı “Niçin bunu yaptın?” veya ihmal ettiğim, yapmadığım bir işten dolayı “Niçin bunu yapmadın?” diye kızmadı ve azarlamadı. Yüzüme karşı mübarek yüzünü somurtmadı” diyor.
Cami, mescit ve Kur’an kurslarında Kur’an eğitimi devam ediyor. Çocuklar, boyunlarında elif baları veya Kur’an’ları ile sokaklarda gurup grup ders almak için cami, mescit veya Kur’an kursuna koşuyor. Çocuk tabiatı gereği oynar, koşar, yaramazlık eder. Bu çocuklara kalplerimizi açma, onları sevme, cami, mescit ve Kur’an kurslarımıza ısındırma zamanıdır. Zaman sabır ve tevazu zamanıdır.
Nice kişiden şu hikâyeciği işitmişizdir: “Ben camiye Kur’an dersini öğrenmeye gittim. Hoca bana bir tokat vurdu ve bir daha da camiye gitmedim. O gün bu gündür de camiye gitmiyorum.” Bir yaşlı amcanın çocukların peşine verip camiden kovduğunu da görmüşüzdür. Hâlbuki biraz sevgi, ilgi ve merhamet, güzel bir söz ile birlikte bir tebessüm gönülde kalıcı bir iz bırakır. Çocuğu İslam’a camiye ve Kur’an’a ısındırır.
Her daim tevazu ve merhamet ehli olma dileğiyle Allah’a emanet olun.