Abdulhalim Velioğlu

GERÇEĞİN FİLMİNİ ÇEKİN DESEM; NASIL BİR SENARYO YAZARDINIZ?

31.12.2021 07:33:18 / Abdulhalim Velioğlu

Gerçek nedir?

Gerçek gördüğümüz, duyduğumuz, algıladığımız şey midir?

Yoksa gerçek, asıl olanın yerine geçmiş ve inandırıldığımız şey midir?

Ya gerçeğin filmini çekin desem nasıl bir senaryo yazardınız?

Kendinize ait doğrularınızı, gördüğünüz ve duyduklarınızı mı?

Belki de şehrinizde olup biteni…

Büyük olasılıkla da kendi ülke sınırlarınızda yaşanan olumlu ve olumsuz gelişmeleri yazardınız.

Çünkü insan doğduğu andan itibaren kendisine çizilen sınırlarda yaşar, böylelikle kendi gerçeği o sınırlar dâhilinde kalır.

Her ne kadar insan bedeni için çizildiği iddia edilse de aslında sınırlar, düşünce için çizilir.

Tıpkı dört duvar arasında yıllarını geçiren bir insanın, dış dünya hakkında girdiği andan itibaren fikir yürütememesi ve dış dünyayı eski haliyle algılaması gibi…

Zaten dört duvar arasında acı çeken beden değil; insan ruhuna baskı kuran düşüncedir. Bir anlamda cezalandırılan beden değil düşüncedir…

Bizim gerçeğimiz olarak algıladıklarımız, gerçeğin farkında olmamanız için bize sunulan yapay bir gerçeklik olabilir mi?

O halde gelin gerçek nedir sorusunu kısmen de olsa 2019 yapımı ‘’The Platform’’ filmi üzerinden cevaplamaya çalışalım…

Filmde birçok gönderme var; ancak biz bir köşe yazısı için yazabildiğimiz kadar özet geçmeye çalışacağız

Filmi izledikten sonra aklıma ‘’Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’ın üzerine olmasın…’’ ayeti gelmiş ve gerçek ile kabul edilmiş veya kabule zorlanmış gerçek arasındaki farkı anlamaya başlıyordum.

Ayet-i kerime gerçeğin ta kendisidir.

İşte film bu noktada anlam kazanmaya başlıyor ve bize insanların neden açlıktan öldüğü sorusunun cevabını da veriyor; ‘’Kapitalizm’’

Her şey yüzlerce katlı dikey bir hapishanede geçiyor.

En tepede ‘’0’’ kat denilen ve yönetim kadrosunun bulunduğu, diğer katlarda ise kapitalist sistemin oluşturduğu yukarıdakiler, aşağıdakiler ve düşenler sınıfı bulunuyordu.

Doğrusu ‘’düşenler’’ sınıfı olarak niteledikleri sınıfın kimler olduğu da kafa karıştırıcıydı.

Belki de bu sınıfla anlatılmak istenen sosyal statüsü ne olursa olsun, gerekli şartlar oluştuğunda ‘’açlık gibi’’ her insanın bencil olacağı vurgulanmak isteniyordu.

Belki de insanoğlunun bütünüyle benzerlik arz eden hislerinin ‘’açlık’’ olduğu anlatılmak isteniyordu.

Nitekim yakın zamanda döviz kurundaki dalgalanma ve neticesinde peş peşe gelen zamların sonucu olarak; parası olanların kendini güvenceye almak için marketleri boşaltmaları ve tüccarların stoklamaları…

İşte tam da burada durup insanların neden açlıktan öldüğü sorusunun cevabını buluyoruz.

Allah bütün insanların rızıklarını veriyorken, açgözlü, paylaşmayı bilmeyen, her şeyi kendine isteyen insanların müdahalesi yüzünden olduğunu net olarak görüyoruz.

Sıfırıncı katta bütün mahkûmlara yetecek kadar yemek hazırlanıyor; ancak yukarıdakilerin bitmek bilmeyen aç gözleri neticesinde sadece ilk 50 kata yemekler yetiyordu…

Burada aklıma kapitalizmle beraber yeni bir şehirleşme modeli oluşturulmaya çalışıldığı; ancak bu sınıfsal ayrımın dikey değil yatay olduğu geliyordu.

Şöyle ki kapitalizmin öngördüğü yeni şehirleşmelerde merkezde zenginler, merkeze yakın yerlerde orta sınıf, en kenarlarda ise hakkı gasp edilip muhtaç duruma düşürülen insanlar yaşıyordu.

Peki, bu sınırlar neden çiziliyor ve neden insanlar açlığa mahkûm ediliyordu?

Neden sizi kendi gerçekliğinizden koparıp, sizin için hazırlanan yapay gerçekliliklere hapsediyorlar hiç düşündünüz mü?

Peki, küresel sermaye sahiplerinin bununla amaçladıkları ne olabilir?

Cevabı basit aslında, insanları bencilleştirip kendi iktidarlarını sağlama almak…

İşte bu sebeple sizi kontrol altında tutmak ve üzerinizdeki hâkimiyetlerini pekiştirmek için size sınırlar çizilir, size sunulan seçenekler arasından tercih yapmanız istenir ve özgür olduğunuz kanısına kaptırılırsınız…

En kötüsü ise siz gerek inanç, gerekse kişilik noktasında olgunlaşmaya başladığınız anda, belki de bir hastalığı fırsata çevirmek ve sizi dış dünyadan izole ederek en büyük silahları olan televizyon karşısında ‘’karantina’’ adı altında sizi açlık ve ölümle korkutarak ilkel yönlerinizi tekrar diriltmeyi amaçlıyor olabilirler...

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar