İbrani İsrail oğullarının dilidir. Arabi ise Kur`an`ın lisanıdır.
Arabi her açıdan İbrani dilini kapsar. Fakat buna rağmen Müslümanlar İbraniceyi bilmez. Araplar da İbraniceyi bilmez.
İbrani İsrail`in dili olduğuna göre aslında o dilin sırları bilindiğinde bir nebze dünyadaki mevcut düşünce ve pratik işleyiş hakkında daha çok bilgi sahibi olmak mümkündür.
İbrani lafzının türevi olarak kullanılan en önemli kelimeler itibar, ibret ve tabirdir. Rüyalar tabir edilir, olaylardan ibret alınır. Doğru çıkarımlarla itibar sahibi olunur. İşte İbrani dil ve felsefesinin üç sırlı anahtar kelimeleri bunlardır.
Tabir; bir vadiyi aşmak öbür yakaya geçmektir. Tabir, daha çok soyut meseleler vizyonlar hakkında olur. Rüyalar olay şeklinde görülür ama henüz vakıa olarak zahir değildir. Bu itibarla onları tabir ederek yere dair izdüşümlerini takdir etmek söz konusudur.
İbret ise vuku bulmuş meydana gelmiş olumlu veya olumsuz bir olaydan gerekli olan dersleri çıkarımları yapmaktır. Acayip yönleri bulmaktır. Hayret edilecek huşuları ortaya çıkarmaktır.
İtibar; saygınlık ve güvendir. İtibarlı kimse saygın ve güvenilen kimsedir. Kim olayları güzel ve doğru anlar, kimin geleceğe dair hayırlı rüyaları ve hedefleri varsa o kimse çevresinde itibar sahibidir.
Peygamber (sav) “rüya anlatılmadığı sürece bir kuşun ayağında asılıdır. Anlatılınca yere düşer. Bu nedenle rüyalarınızı ya sevenlerinize ya da bilenlere tabir ettirin” (Ebu Davud-Tirmizi)buyurmuştur. İşte böyle insanın vizyonu rüyasıdır. Rüyası da vizyonudur. Mesela “falan şey benim çocukluktan beri rüyamdır, hayalimdir” denir.
İsrail oğulları her olayı, her vizyonu, bireylerin ve toplumların hayallerini İbrani diliyle kendi maslahatlarına ve anlayışlarına göre tabir ederler. Kendi hesaplarına göre ibret alırlar. Bunu kendilerine itibar vesilesi yaparlar. Bu nedenle Müslümanlar vizyonlarını rüyalarını İbrani dil sahiplerine değil gerekli tabirleri ve ibretleri yapacak olanlara anlatmalıdır.
Ayette “…Ey basiret sahipleri! İbret alın.” (Haşr:2) bu ayet herkesle ama bilhassa İsrail oğullarıyla ilgilidir. Herkesin bir vizyonu olmalıdır. Bu güzeldir. Halk olarak millet olarak büyük devlet olarak bütün Müslümanların rüyaları ve de hayalleri olmalıdır. Basiretle, hikmetle, adaletle herkesin rüyası vizyonu uygun bir tabirle uzlaştırılır. Uyumlu hale getirilir. Hatta birleştirilir. Böylece herkes hak ettiği itibarı kazanır. Yeter ki rüyalar sevenlere ve bilenlere, hikmet ve basiret ehline anlatılsın tabirini onlar yapsın.
İsrail oğulları herkesin rüyasıyla ilgilenir bunu kendi çıkar ve menfaatlerine göre tabir etmeye bayılırlar. Amma ve lakin onlara büyük küçük herhangi bir rüyanın, herhangi bir vizyonun tabirini yaptırırken dikkat etmek gerekir. Zira İsrail oğullarının sevgisi evvela ve mutlaka, öncelikle ve daima kendilerinedir. Binaenaleyh onlar kimin olursa olsun rüyayı önce kendileri için ardından kendi taraflarına sonra kendi lehlerine kendi cihetlerine tabir ederler. Arta kalanı da rüya sahiplerine verirler. Böyle olacağına iyisi mi o rüya kuşun bacağında asılı kalsın daha iyi. Münasip bir zamanda elbette o rüya yere iner. Aksi takdirde daha sonra maazallah bize tabir edilecek bir rüya kalmaz, belki bize ibret alınacak olay kalır.