Program, 8 gecelik tam pansiyon gemi tatili ile başlıyor, ardından umre ibadeti ile devam ediyor. Gemide 15 restoran, eğlence alanları ve ultra lüks hizmetler bulunuyor. 13 günlük turun fiyatları ise yüksek.

İstanbul’dan başlayan yolculuk, Kuşadası ve Bodrum’da tatil durakları ile devam ediyor.

Mısır’ın Port Said Limanı’nda eğlenceler düzenleniyor, ardından Süveyş Kanalı ve Şarm El Şeyh’te serbest gün geçiriliyor.

9. günden itibaren ise Cruise programı sona eriyor ve otobüslerle Mekke’ye geçiş yapılıyor.

Mekke’de umre ibadeti, ardından Medine’de Mescid-i Nebevi ziyareti ile program tamamlanıyor.

Gazze’de binlerce çocuk açlıktan ölürken, Sudan’da insanlar bir lokma yiyecek bulamazken, Müslümanların kutsal beldelerine on binlerce dolar ödeyerek lüks içinde yolculuk yapılması vicdanları yaralıyor.

Uzmanlara göre, umre ve hac ibadetleri, İslam’da eşitlik ve tevazu ile yapılması gereken kutsal yolculuklardır. Ancak Cruise gemilerinde yapılan bu tür programlar, ibadeti bir tür lüks turizme dönüştürmekle eleştiriliyor.

Kâbe’de kral da fakir de aynı ihrama bürünür, aynı duaları eder. Peki 5 yıldızlı gemilerle, açık büfelerde çeşit çeşit yemeklerle, gösterişli eğlencelerle gidilen bu yolculuk gerçekten ibadet mi? Yoksa dini duyguların ticarileştirilmesi mi?

Tur şirketleri için durum farklı: Umre, artık bir “lüks paket” ve “turizm ürünü” haline getiriliyor. Böylece ibadet, pazarlama jargonuna hapsediliyor: “Full paket, tam pansiyon, muhafazakâr cruise”...

Muhabir: HAMZA DURMAZ