The Independent gazetesi dünya haberleri editörü Sam Kelly, Donald Trump'ın Gazze barış planının ilk bakışta bir dönüm noktası gibi göründüğünü, çünkü Filistin devletinin kurulmasının önünü açtığını, ancak bunun israilin Filistinliler üzerindeki hakimiyetini sürdürmeyi amaçlayan “muhkem bir sömürgeci tuzak” olduğunu vurguladı.
KRAL VE HÜKÜMDAR TARAFINDAN KOLONİLEŞTİRME
“Acı” gerçek şu ki, Gazze “kurnaz plan”ın şartlarına göre kolonileştirilmiş olarak kalacak, ancak yazarın ifadesine göre, ‘Kral’ Trump ve “yeni hükümdar” ve eski İngiliz Başbakanı Tony Blair'in liderliğinde… Blair'in Irak'a yaptıkları nedeniyle Ortadoğu'da hala “hakaretlere maruz kaldığı” bilinen bir gerçek.
Yazar, kral ve yeni hükümdarın Gazze'nin yönetimini süresiz olarak veya “israilin ilgisini çekmeyen Batı Şeria'nın bazı bölgelerini yöneten” Filistin Yönetimi'nin devralmaya layık olduğunu kanıtlayana kadar devralacağını vurguladı.
Yazar, “Filistin Yönetimi'nin işgalcilerle işbirliği yaparak Filistinlilerin silahlı direnişini bastırmaya çalıştığını” ve bunun, özellikle Trump'ın sömürgeci önerisini memnuniyetle karşılamasından dolayı halkın ona olan güvenini kaybettirdiğini düşünüyor.
İslam Direniş Hareketi (HAMAS) ise, yazarın ifade ettiğine göre, Yahudi devletini yok etmeyi amaçlamaktadır ve projesinin dini ve siyasi bir niteliği vardır. “Hareket(HAMAS) kısa vadede askeri olarak yenilgiye uğrasa bile, fikirleri Gazze'de kök salmış ve İsrail tarafından öldürülen masumların kanıyla beslenmiştir, bu nedenle direnişin tekrar başlayacağı kesindir.”
Bu bağlamda Kelly, işgalci israil tanklarının ikinci intifada sırasında direnişi bastırdığı ve Filistinlileri “güvenlik duvarı” arkasına hapsettiği Batı Şeria'ya işaret etti. Batı Şeria'daki bir kısım insan işgalci israil ile savaşmanın umutsuz olduğuna inanıyordu, ancak şimdi mevcut nesil yeniden mücadele bayrağını yükseltiyor.
ÇÜRÜK BİR PLAN
Kelly, özetle; uzun vadeli barış için tek umudun Filistinlilere bağımsız bir devlet kurma konusunda samimi bir söz vermekten geçtiği görüşünde.
Trump'ın planına göre Gazze'ye Arap veya uluslararası güçlerin konuşlandırılmasının “bu planı yeni bir sömürgecilik biçimi olarak gören ve Gazze'nin şu anda yaşadığı ahlaki kabusa yol açabilecek bir halkla doğrudan çatışmaya itecek saf bir delilik” olacağı konusunda uyarıda bulundu.
İngiliz gazetesi iPaper'ın muhabiri Patrick Cockburn, makalesinde, planın uluslararası alanda memnuniyetle karşılanmasının Gazze'deki soykırıma ilişkin "uluslararası dehşeti" yansıttığını, ancak iyimserliğin "sadece bir yanılsama" olduğuna inandığını, çünkü planın "ulaşılamaz bir gerçekliğin kırılgan bir kabuğundan başka bir şey olmadığını" yazdı.
Makalede planın şartlarına göre, mahkumların serbest bırakılması savaşın sona ermesini garanti etmiyor, ancak Netanyahu için belirleyici bir siyasi zafer teşkil ediyor. Netanyahu bunu, Gazze savaşında ve bu savaştan kaynaklanan bölgesel çatışmalarda kendi politikalarının ve ordusunun başarısının kanıtı olarak sunacaktır.
Yazara göre, Filistinliler, Netanyahu'nun esir anlaşması tamamlandıktan hemen sonra savaşa geri dönmeyeceğine dair garantiler talep edeceklerdir, böylece Netanyahu'nun geçmişte yaptığı gibi, ateşkesi sona erdirip savaşı yeniden başlatmak için uyduruk bir bahane bulmaması sağlanacaktır.
Cockburn, Netanyahu'nun genellikle anlaşmaları “seçici” bir şekilde ele aldığını vurguladı ve bu nedenle, ABD'nin özel temsilcisi Steve Wittkoff ve Trump'ın damadı Jared Kushner tarafından hazırlanan planın tüm şartlarının yerine getirilmesi olasılığının düşük olduğunu, özellikle de planın belirsizliği Netanyahu'ya anlaşmadan kaçınmak isterse önemli bir manevra alanı bıraktığını belirtti.
BLAİR'İN GÖREVLENDİRİLMESİ BİR “CİNAYETTİR”
Cockburn, Blair'in Şerid’i yönetmek üzere planlanan “barış konseyi”ne atanmasının gülünç olduğunu vurgulayarak, eski İngiliz başbakanının Orta Doğu'ya yönelik yenilenen hevesinin “Irak ve Afganistan'da bıraktığı yıkımın mirasını” görmezden geldiğini söyledi.
"Ölülerin kemikleri üzerine bir Riviera ya da yaşayanların hırsları üzerine işgal edilmiş bir devlet inşa edemezsiniz"
Buna karşılık, Josh Paul, İngiliz gazetesi The Guardian'da yayınlanan bir makalede, Kushner ve Blair'in planını “ahlaki bir suç ve siyasi bir felaket” olarak nitelendirerek şiddetle eleştirdi. Washington'un “meşruiyeti olmayan” bir yabancı yönetim dayattığı ve felaketle sonuçlanan Irak deneyimini hatırlatan Paul, aynı şeyin Gazze'de de tekrarlanabileceği uyarısında bulundu.
Josh Paul’un Irak'taki Koalisyon Geçici Yönetimi'nin ulusal güvenlik danışmanı olduğunu, ardından ABD'nin işgalci israil ve Filistin Toprakları Güvenlik Koordinasyon Ajansı'nda güvenlik sektörü yönetişimi danışmanı olarak çalıştığını ve bugün Washington'da bir insan hakları örgütünün başında olduğunu belirtmek gerekir.
Paul, “halk egemenliğinin temel bir hak” olduğuna ve dışarıdan dayatılan her türlü kuralın, her zaman şiddet döngüsüne yol açan “kabul edilemez bir sömürgecilik” olduğuna inanmaktadır. Blair'in, “Gazze'nin yapısına ve kaderine yabancı bir hükümeti dayatarak” Irak'taki başarısızlığını tekrarlayacağına inanmaktadır.