DOĞRUHABER
Siyonist terör rejiminin Suriye'nin Süveyda vilayetinde meydana gelen olayları bahane ettiğini belirten İmir, Suriye Genelkurmay Başkanlığı ve Savunma Bakanlığı binalarına yapılan saldırıları kınadıklarını ifade etti. Suriye’nin uzun yıllar süren iç savaştan sonra yeniden istikrar arayışına girdiğini hatırlatan İmir, “Bu saldırı, ülkenin toparlanma sürecine yapılmış alçakça bir sabotajdır. Uluslararası hukuka açıkça aykırı olan bu saldırılar, bölge barışını tehdit eden tehlikeli bir adımdır. Son saldırılar, terör rejiminin Gazze’den başlayarak tüm bölgeye yaydığı saldırı silsilesinin yeni bir halkasıdır. Bu pervasızlık yalnızca işgal politikalarının değil, ABD ve Batılı müttefiklerinin desteğiyle Ortadoğu'yu adım adım istikrarsızlığa sürükleyen, kaosu derinleştirme stratejisinin tezahürüdür.” dedi.
“TERÖR REJİMİNİN AMACI TOPYEKÛN İŞGAL STRATEJİSİNİ UYGULAYABİLMEK…”
İşgal çetesinin Suriye’ye yönelik saldırılarını halkın egemenliğine bir tehdit olduğuna vurgu yapan İmir, “Terör rejiminin amacı nettir: İslam coğrafyasını istikrarsızlaştırmak, topyekûn işgal stratejisini uygulayabilmek için 'Arz-ı Mev’ud' sınırları içinde kalan yönetimlerin gücünü kırmak ve herhangi bir direniş ile karşılaşmadan hedeflerine ulaşmaktır.” şeklinde konuştu.
“KUDUZ KÖPEK STRATEJİSİYLE HER YERE SALDIRAN SİYONİST REJİM KULÜBESİNE ÇEKİLMEK ZORUNDA KALACAK”
“Siyonist rejimin yalnızca güçten anladığı açıktır.” diyen İmir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sessizlik, bu terör rejimini daha da cesaretlendirmektedir. Dolayısıyla bölge ülkeleri artık sadece kınama açıklamalarıyla değil, caydırıcı ve somut fiili adımlarla bu işgal politikalarına karşı durmalıdır. Terör rejimi yenilmez değildir. Bölge ülkeleri tarafından hamisi ABD’ye akıtılan paralar kesildiğinde kuduz köpek stratejisiyle her yere saldıran siyonist rejim de kulübesine çekilmek zorunda kalacaktır.”
“BÖLGE ÜLKELERİ SURİYE’NİN YENİDEN AYAĞA KALKMA SÜRECİNE AKTİF DESTEK VERMELİ”
Suriye halkına ve bölge ülkelerine seslenen İmir, “İşgal ve istikrarsızlık planına karşı Suriye halkı, tüm etnik ve mezhebi unsurlarıyla bu işgale karşı birleşmeli, iç barış ve toplumsal dayanışmasını güçlendirmeli; bölge ülkeleri de Suriye’nin yeniden ayağa kalkma sürecine aktif destek vermelidir.” ifadelerini kullandı.
Dışişleri Bakanı Fidan:
israil BARIŞ İSTEMİYOR
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "israil barış istemiyor. israil istikrar istemiyor." dedi.
New York
Fidan, BM Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) acil oturumla Gazze'deki insani durumun görüşüldüğü toplantıda konuştu. BMGK toplanmaya devam ederken israil’in Filistin halkına karşı yürüttüğü soykırımın aralıksız şekilde devam ettiğine dikkati çeken Fidan, Gazze Şeridi’nde 2 milyondan fazla insanın tarif edilemez acılara maruz kaldığını, kitlesel yerinden edilme ve geniş çaplı yıkımın sürdüğünü söyledi. Fidan, insani yardımların ise her gün kasıtlı şekilde engellendiğini belirterek, sivillerin gıda ve suya ulaşmaya çalışırken yardım dağıtım noktalarında ayrım gözetilmeksizin öldürüldüğünü ifade etti.
"80 YIL SONRA DÜNYA BİR KEZ DAHA TOPLAMA KAMPLARINA TANIK OLUYOR"
Dışişleri Bakanı Fidan, şöyle devam etti: "Açlık bir savaş silahı olarak kullanılmaktadır. Uluslararası insancıl hukukun tek bir ilkesi bile israil tarafından ihlal edilmeden bırakılmamaktadır. Sözü dolandırmaya gerek yok. Gerçek neyse onunla yüzleşelim. 80 yıl sonra, dünya bir kez daha toplama kamplarına tanıklık etmektedir. Tüm bir halka yönelik bir imha kampanyası sürmektedir."
İşgalci israil savaş makinesinin ailesi için su almaya çalışan çocuk ya da çocuklarına yiyecek arayan anneleri hedef almaya devam ettiğine işaret eden Fidan, "Bu, nefretten beslenen bir makinedir. Bu, cezasızlıktan beslenen bir makinedir ve bu bazılarınca koşulsuz verilen destekle beslenen bir makinedir." diye konuştu. Fidan, bu durumun bazılarının en ağır acılar karşısında bile başka tarafa bakmayı tercih ettiği için mümkün olduğunu belirterek, "Bu şekilde devam edemez." şeklinde konuştu.
"YARDIM ULAŞTIRMANIN TEK ETKİLİ YOLU BM"
Gazze’ye 4 aydan uzun süredir güvenli insani yardım erişimi sağlanamadığına dikkati çeken Fidan, yardım ulaştırmanın tek etkili yolunun BM üzerinden olduğunun altını çizdi. Fidan, alternatif yardım modellerinin, yardımların tarafsızlığını ve onurunu zedelediğini dile getirerek, "Yardım, mevcut tüm geçiş noktalarından, uluslararası insancıl hukuk çerçevesinde ve BM ile tam koordinasyon içinde, zamanında, yeterli ölçüde ve hiçbir engele takılmadan ulaştırılmalıdır. İnsani yardımın temel ilkeleri olan insanlık, tarafsızlık, ayrım gözetmeme ve bağımsızlık ilkeleri korunmalıdır." ifadelerini kullandı.
"israil İSTİKRAR İSTEMİYOR "
Türkiye'nin en başından bu yana, uluslararası topluma acil harekete geçme çağrısında bulunduğunu anımsatan Fidan, "israil, saldırganlık stratejisini yalnızca Filistin’de değil, aynı zamanda Lübnan, Suriye ve İran’da da hayata geçirmeye çalışmaktadır." dedi. Fidan, israil'in saldırı stratejisi kontrol altına alınmazsa, daha geniş çaplı bir istikrarsızlık riskinin ortaya çıkacağına değinerek, "Suriye'de tam da bu yaşanıyor. Terör örgütü israilin saldırganlığı, Suriye halkının büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kırılgan barışı tehdit ediyor." diye konuştu. Saldırıların bölgedeki "etnik fay hatlarını derinleştirdiğini" söyleyen Fidan, "Artık hepimiz için açık olmalı; israil barış istemiyor. israil istikrar istemiyor." şeklinde konuştu. Fidan, Suriye'nin şiddet sarmalına girmesini engellemek için hep birlikte çaba gösterilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Riskler çok büyük. Ortaya çıkacak istikrarsızlık tüm bölgeyi ve ötesini etkileyecektir." ifadelerini kullandı. Filistin halkının meşru haklarının tanınması ve bağımsız bir Filistin Devleti'nin kurulmasının, Orta Doğu'da kalıcı barış için hala çok önemli olduğuna değinen Fidan, "Bu yüzden, Filistin Devleti'nin uluslararası alanda tanınması ve Filistin'in BM'ye tam üye olması için çalışmaya devam edeceğiz." dedi. Fidan, "Bir gerçek çok açık; Güvenlik Konseyi sadece Gazze halkını hayal kırıklığına uğratmadı, insanlık onurunu da hayal kırıklığına uğrattı." diyerek, Güvenlik Konseyi'nin BM'nin dayandığı değer ve ilkeleri de yüzüstü bıraktığını belirtti. Gazze'deki krizin insani bir acil durum olmaktan çıktığına işaret eden Fidan, şunları kaydetti: "Bu, artık kolektif insanlığımızın derin bir sınavıdır. Bu sınavı ya birlikte geçeriz ya da hep birlikte başarısız oluruz. Yapılması gerekenler çok açık; israil'in savaş makinesini durdurmak. Cezasızlığı durdurmak. Derhal ve kalıcı bir ateşkes, şimdi. Engelsiz insani yardım, şimdi. İki devletli çözüme yönelik yenilenmiş ve acil bir taahhüt, şimdi."
TBMM’de
SURİYE TEZKERESİ KABUL EDİLDİ
TBMM Genel Kurulunda işgalci terör örgütünün Suriye'deki saldırılarına karşı Meclis Başkanlığı tezkeresi kabul edildi. Tezkerede, “israilin bölgesel krizi derinleştiren ve dünya barışını tehdit eden saldırganlığına karşı uluslararası toplumu sesini yükseltmeye; etkili, tutarlı ve kararlı önlemler almaya bir kez daha davet ediyoruz." ifadelerine yer verildi.
Haber Merkezi
Genel Kurulda, enerji ve maden alanlarına yönelik düzenlemeler içeren Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmeleri sırasında, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un imzasını taşıyan tezkere okundu. Tezkerede, siyonist işgal rejiminin hukuk tanımazlığının bugün yüzünü bir kez daha Suriye'de gösterdiği belirtildi.
“ULUSLARARASI TOPLUMUN ANLAŞILMAZ SESSİZLİĞİ israilin SALDIRGANLIĞINA CESARET VERMEKTEDİR”
Gazze'de ve işgal altındaki Filistin topraklarında devam eden soykırımın, Lübnan ve İran'a yapılan saldırıların ardından bugün de Suriye'nin başkenti Şam'ın hedef alınmasının, işgalci israil yönetiminin bölgesel barışı topyekun tehdit eden bir çatışma stratejisi yürüttüğünü açıkça ortaya koyduğu vurgulanan tezkerede, şu ifadelere yer verildi: "Uluslararası toplumun müşterek taahhüdü olan Birleşmiş Milletler Şartı'nı ve uluslararası hukukun kural ve prensiplerini ayaklar altına alan israil, bir taraftan Suriye'nin toprak bütünlüğünü açıkça ihlal etmekte, diğer taraftan Filistin halkına karşı sürdürdüğü soykırımı dikkatlerden uzaklaştırmaya yönelik yeni bir saldırganlığa girişmektedir. israil'in gerçekleştirdiği bu saldırılar, Suriye'yi ve bölgeyi istikrarsızlaştırma amacı taşımaktadır. Bu noktada uluslararası toplumun anlaşılmaz sessizliği ve etkisizliği israil'in bu hukuk tanımaz ve pervasız saldırganlığına cesaret vermektedir."
"HER TÜRLÜ ÇABAYI GÖSTERMEYE DEVAM EDECEĞİMİZİ İLAN EDİYORUZ"
Tezkerede, bu saldırılara karşı tüm insanlıkça güçlü bir tepki verilmediği sürece, hem bölgede hem de dünyada barış, güvenlik ve istikrar ortamının zarar görmeye devam edeceğinin aşikar olduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi: "Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, israil'in başta başkent Şam olmak üzere Suriye'ye yönelik alçak saldırılarını en sert şekilde kınıyoruz. Uzun yıllar boyunca büyük acılar çekmiş Suriye halkının yanında olduğumuzu yineliyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini desteklediğimizi, dost ve kardeş Suriye halkının huzuruna kasteden tüm eylemlerin karşısında olduğumuzu en güçlü şekilde vurguluyoruz. Suriye'deki barış ve istikrarın, bölge barışı ve istikrarına da hizmet edeceğini; tersine gelişmelerin ise sadece, varlığını kan ve çatışma üstüne kuran Netanyahu ve ekibine çıkar sağlayacağını ifade ediyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bölgemizdeki huzur, istikrar, güven ve barış ortamı için her türlü çabayı göstermeye devam edeceğimizi ilan ediyoruz. israil'in bölgesel krizi derinleştiren ve dünya barışını tehdit eden saldırganlığına karşı uluslararası toplumu sesini yükseltmeye; etkili, tutarlı ve kararlı önlemler almaya bir kez daha davet ediyoruz." TBMM Genel Kurulunda, AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti ve Yeni Yol Partisi milletvekilleri tezkereye kabul oyu verirken, DEM Parti çekimser kaldı.




