Diyarbakır'ın merkez Yenişehir ilçesinde bulunan Selahaddin Eyyubi Camii Külliyesi Konferans Salonu'nda HÜDA PAR'ın 13'üncü kuruluş yıl dönümü dolayısıyla bir program gerçekleştirildi.

Programda bir konuşma gerçekleştiren HÜDA PAR Kadın Kolları Başkanı Sema Yarar, ailenin yalnızca bir sosyal yapı değil, inanç, tarih ve medeniyetin taşıyıcısı olduğunu vurguladı.

3-144

Doğum oranlarındaki düşüşe ve gençlerin evlilikten uzaklaşmasına dikkat çeken Yarar, bunun sadece ekonomik değil aynı zamanda kültürel bir kriz olduğunun altını çizdi. Gençlerin evliliğini kolaylaştıracak sosyal desteklerin artırılması, kalıcı konut ve istihdam politikalarının hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti.

Medyanın aile yapısını zedeleyen içerikler ürettiğini belirten Yarar, RTÜK'ün yetkilerinin artırılması, aile değerlerini yaşatan yapımların desteklenmesi ve dijital mecralarda etkin denetim mekanizmalarının kurulması çağrısında bulundu.

"Bir toplumun sürekliliğini sağlayan unsur, inancı, sağlam aile yapısı ve değerlerinden beslenen ahlaki duruşudur"

Sözlerine, "Bugün, partimizin 13'üncü kuruluş yıl dönümünü idrak ederken; inancımızı, değerlerimizi ve toplum hassasiyetimizi yeniden teyit ediyor, aile yapımıza ve geleceğimize sahip çıkma kararlılığımızı güçlü bir şekilde ortaya koyuyoruz." ifadeleriyle başlayan Yarar, "Biz biliyoruz ki; partiler gelir geçer, iktidarlar değişir; ancak bir toplumun sürekliliğini sağlayan unsur, inancı, sağlam aile yapısı ve değerlerinden beslenen ahlaki duruşudur. Siyaset, ancak geleceğini değerleriyle inşa edenlerin elinde anlam kazanır. Bu nedenle bugün bir muhasebe ve bir uyanış çağrısında bulunuyoruz." dedi.

2-167

"Aile; inancımızın, geleneğimizin, tarihimizin ve insanî değerlerimizin taşıyıcısıdır"

Aile olmadan medeniyetin olmayacağını hatırlatan Yarar, "Aile yapımıza ve kadın ile erkeğin toplumsal rollerine dair hakikatlerle yüzleşmek, çözüm üretmek ve yeniden inşa iradesi ortaya koymak zorundayız. Aile, bizim için yalnızca bir sosyal kurum değil; inancımızın, geleneğimizin, tarihimizin ve insanî değerlerimizin taşıyıcısıdır. Aile olmadan millet olmaz; aile olmadan medeniyet olmaz. Ne var ki bugün bu kadim yapı, bilinçli ve sistematik şekilde hedef alınmaktadır. Bireyciliği yücelten, sorumluluğu yük gibi gösteren ve bağlılığı kısıt olarak sunan modern anlayış; aileyi zayıflatmakta, toplumun bağlarını çözmektedir." ifadelerini kullandı.

"Kadın; neslin yetiştiricisi, toplumun kurucusu ve milletin istikbalini belirleyen asli güçtür"

"Evlilik kurumu küçümsenmekte, annelik değersizleştirilmekte, çocuk sahibi olmak gericilik gibi lanse edilmektedir." diye belirten Yarar, "Çağdaşlık adı altında dayatılan bu algılar, medeniyetimizin temel direğini dinamitlemektedir. Kadın, yalnızca birey değil; aynı zamanda neslin yetiştiricisi, toplumun kurucusu ve milletin istikbalini belirleyen asli güçtür. Onun büyüttüğü evlat ve yoğurduğu aile, toplumun yarınını şekillendirir. Ancak bugün kadını sadece bireysel özgürlük üzerinden tanımlayan, anneliği ikinci plana atan bir zihniyet toplumda hâkimiyet kurmaya çalışmaktadır. Oysa kadın, birey olduğu kadar annedir, üretendir, koruyandır, yoğurandır. Eğer bugün toplumun mayası bozuluyorsa, bu; o mayayı yoğuran ellere değer verilmemesindendir." şeklinde konuştu.

"Gençlerimiz evlilikten uzaklaşmakta, çocuk sahibi olmaktan çekinmektedir"

Düşmekte olan doğum oranlarını da gündemine alan Yarar, "Türkiye, tarihinin en ciddi demografik kırılmalarından birinin eşiğindedir. Doğum oranları düşmekte, nüfus hızla yaşlanmaktadır. Bu yalnızca ekonomik bir sorun değil; aynı zamanda bir gelecek ve medeniyet krizidir. Gençlerimiz evlilikten uzaklaşmakta, çocuk sahibi olmaktan çekinmektedir. Bunun arkasında ekonomik sebepler olduğu kadar; aileyi değersizleştiren, çocuğu yük gibi gösteren kültürel söylemler de vardır. Bu gidişatı durdurmak için sadece tespit yapmak yetmez, güçlü ve kararlı adımlar atmak gerekir." dedi.

Yarar, "Bu kapsamda gençlerin evliliğini kolaylaştıracak sosyal destekler artırılmalıdır. Konut, istihdam ve çocuk teşvikleri kalıcı ve adil bir çerçeveye kavuşturulmalıdır. Kadının aile içindeki rolünü güçlendiren modeller teşvik edilmelidir. Annelik, değeri hiçbir şeyle karşılaştırılamayacak kadar kutsal bir görevdir. Topluma birey yetiştiren annelerin emeği, fedakârlığı ve katkısı mutlaka hak ettiği değeri görmelidir." ifadeleriyle konuşmasını sürdürdü.

"Devlet, toplumsal dokuya zarar veren yayınlar karşısında sessiz kalamaz"

Medya ve dijital mecraların toplumsal dokuya zarar veren yayınlarına karşı etkin denetim mekanizmalarının hayata geçirilmesi gerektiğini belirten Yarar, "Bugün medya dünyasına baktığımızda; sadakatin, sabrın ve ahlaki değerlere bağlılığın küçümsendiğini görüyoruz. Evli kadın figürü ya mağdur ya değersiz; aile babası sorumsuz olarak gösteriliyor. Aile, komedi unsuru hâline getiriliyor; annelik itibarsızlaştırılıyor. Bu tablo, kültürel bir savaşın medya cephesidir. Daha vahimi ise bu içeriklerin yaptığı tahribatın görülmemesi ve yaptırımsız kalmasıdır. Devlet, toplumsal dokuya zarar veren yayınlar karşısında sessiz kalamaz. Bu nedenle; RTÜK'ün yetkileri sembolik olmaktan çıkarılmalı, caydırıcılığı artırılmalıdır. Aile değerlerini yaşatan yapımlar desteklenmeli; kamu yayıncılığı bu sorumluluğu üstlenmelidir. Dijital mecralarda etkin denetim mekanizmaları hayata geçirilmelidir." dedi.

"Bir toplumun devamlılığı; değer üretme ve nesil yetiştirme kapasitesiyle ölçülür"

Yüzyıllardır toplumu ayakta tutan ahlaki ve kültürel değerlerin korunarak, bu değerlere yönelik saldırıların boşa çıkarılmasının zorunluluk olduğunu dile getiren Yarar, "Medya milletin aynası olmaktan çıkmış ve değerleri aşındıran bir araca dönüşmüşse; burada hepimizi ilgilendiren ciddi bir sorun vardır. Yüzyıllardır bizi ayakta tutan ahlaki ve kültürel değerlerimizi korumak, bu saldırıları boşa çıkarmak zorundayız. Bir toplumun devamlılığı; değer üretme ve nesil yetiştirme kapasitesiyle ölçülür. Gençlerimiz çocuk sahibi olmayı yük, evliliği gereksiz görüyorsa; sorun sistemdedir. Aileye dair yanlış kurgular güçlendikçe aidiyet zayıflar, yalnızlık artar ve toplumsal çözülme başlar. Bu mesele ideolojik bir tartışmanın ötesindedir. Bu, milletimizin ortak geleceğidir. Biz bu çöküşü seyretmeyeceğiz. Bu nedenle parti olarak; değerlerimizi küçümseyen, aile kurumunu hedef alan her türlü kültürel saldırıya karşı sesimizi yükselteceğiz. Bu ahlaki erozyona karşı her platformda mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Kadını hem şahsi haklarıyla hem de annelik, eşlik ve toplumsal rolüyle birlikte değerlendiriyor; anneliği değersizleştiren her anlayışa karşı duruyoruz. Aileyi asla gündemimizden düşürmedik, düşürmeyeceğiz." diye belirtti.

"Kadını araçsallaştıran, acıları üzerinden siyaset devşirenlerin kadın haklarıyla hiçbir ilgisi yoktur ve olamaz"

"Bizler, kadına yönelik şiddetin her türlüsüne amasız, fakatsız, tereddütsüz karşı duran bir hareketiz." diye vurgulayan Yarar, "Kadının onurunu, emeğini ve varlığını korumayı siyaset üstü bir mesele olarak gören bir kadroyuz. Ancak ne yazık ki bugün 'kadına şiddete hayır' söylemi üzerinden büyük oyunlar oynandığına hep birlikte şahit oluyoruz. Kadın hakları savunuculuğu adı altında, kadını ailesinden koparmaya, toplumdan uzaklaştırmaya, sığınaklara hapsetmeye çalışan bir zihniyet; kadınların gerçek sorunlarına çare üretmek bir yana, acılarını istismar etmektedir. Bu ideolojik bağnazlıkla hareket edenler ne kadın haklarını bilir ne de kadınların yüreklerindeki feryadı duyarlar. Bugün burada açıkça söylüyoruz; kadını araçsallaştıran, acıları üzerinden siyaset devşiren bu anlayışın kadın haklarıyla hiçbir ilgisi yoktur ve olamaz!" dedi.

"Gazze'deki zulme karşı susmadık, susmayacağız"

Gazze'de yıllardır süren ve kadınlar ile çocukların hedef alındığı vahşete dikkat çeken Yarar, sözde kadın hakları savunucularının bu zulüm karşısındaki sessizliğini eleştirdi.

Yarar, "Bir de dönüp Gazze'ye bakalım… Gazze'de aylardır süren vahşeti, her gün bombalar altında yaşam mücadelesi veren kadınları görmezden gelenler, sözde kadın haklarını savunduklarını iddia ediyorlar. Oysa Gazze'de şehit edilen 70 bin Filistinlinin üçte ikisi kadınlar ve çocuklardır. Bu rakam, yalnızca bir istatistik değil; yıkılmış evlerin, sönen ocakların, yetim kalan yavruların, gözü yaşlı annelerin çığlığıdır. Gazze'deki bu barbarlık karşısında sessiz kalanlar, gerçek yüzlerini tüm dünyaya gösterdiler. Biz ise susmadık… susmayacağız… Çünkü biz insanlık onurunu ayakta tutma mücadelesi veriyoruz. Kadın Kolları olarak bizler, bu zulme karşı hep sahada olduk. Gazze'nin kadınlarının yaralarını sarmak için gönüllü derneklerin yapmış oldukları yardım kampanyalarına katıldık. Düzenledikleri kermeslere katkı sunduk. Gazze'nin anneleri, kadınları ve masum çocukları için yürüyüşler düzenledik, meydanlarda haykırdık. Basın açıklamalarımızla dünyaya 'Bu zulüm dursun!' diye seslendik." dedi.

"Kadın Kolları olarak durmak yok! Çalışmaya, üretmeye, koşmaya devam edeceğiz"

HÜDA PAR Kadın Kolları Başkanı Sema Yarar, konuşmasını şu ifadelerle sonlandırdı:

"Sadece Gazze için değil; kendi şehrimizde, kendi mahallemizde de milletimizin yanında olduk. Kapı kapı dolaştık, gönül köprüleri kurduk. Halk buluşmalarında vatandaşımızın derdini dinledik, çözüm için çalıştık. Ve buradan bir kez daha ilan ediyoruz: Kadın Kolları olarak durmak yok! Çalışmaya, üretmeye, koşmaya devam edeceğiz."

Kaynak: İLKHA