Hizbullah, Başbakan Nevaf Selam’ın hükümetini, silahların sınırlandırılması kararını alarak “büyük bir günah” işlemekle suçladı ve bu adımın, israil-Amerikan saldırısı karşısında Lübnan’ın gücünü ve duruşunu zayıflattığını vurguladı. Partiden yapılan açıklamada, bu kararın, israilin Lübnan’a yönelik saldırılarında başaramadığı şeyleri gerçekleştirdiği belirtildi. Hizbullah’ın direnişiyle karşılaşan israilin geri adım attığı “Ouli el-Ba’s” operasyonuna atıf yapıldı.
Hizbullah, kararın hükümetin bakanlar kurulu bildirgesine ve Taif Anlaşması’yla belirlenen ulusal uzlaşma metnine açıkça aykırı olduğunu ifade etti. Bu metin, israil işgali altındaki tüm Lübnan topraklarının özgürleştirilmesini ve yalnızca devletin gücüyle, yani Lübnan ordusuyla, devlet egemenliğinin sağlanmasını öngörüyor.
Ayrıca Hizbullah, direnişin gücünün ülkenin gücü olduğunu, ordunun silahlandırılmasının ise işgalin sonlandırılması ve ülkenin korunması için gerekli olduğunu vurguladı.
Açıklamada, kararın ABD’li elçi Thomas Barak’ın doğrudan talimatıyla alındığı belirtildi. Hükümetin, Amerikan teklifini tartışmak için perşembe günü tekrar toplanacağı ve yıl sonuna kadar silahların sınırlandırılmasına yönelik bir uygulama planının Lübnan ordusunca hazırlanacağı duyurulmuştu. Hizbullah, bunun İsrail’in çıkarına olduğunu ve Lübnan’ı savunmasız bıraktığını dile getirdi.
Hizbullah, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’un göreve başlarken ulusal güvenlik stratejisi çerçevesinde tüm tarafların katılımıyla savunma politikası oluşturma sözü verdiğini hatırlattı. Ancak hükümetin mevcut kararının, “teslimiyet stratejisi” anlamına geldiği ve ulusal egemenliği açıkça yok saydığı ifade edildi.
Hizbullah ve Emel Hareketi’nin bakanlarının oturumu terk etmesi, kararın reddedildiğinin açık göstergesi olarak nitelendirildi. Parti, bu adımın sadece direnişin değil, geniş halk kesimlerinin Amerikan vesayeti ve İsrail işgaline karşı duruşunun bir yansıması olduğunu vurguladı.
Buna rağmen Hizbullah, israil saldırılarının sona erdirilmesi, toprakların özgürleştirilmesi, esirlerin serbest bırakılması, devletin inşası ve saldırılarda zarar gören bölgelerin yeniden imarı konusunda diyaloğa açık olduğunu belirtti. Ancak bu diyalogun, saldırıların gölgesinde yürütülmemesi gerektiğini ifade etti.





