Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, bölgenin ateşkes anlaşmasından bu yana yeni bir aşamaya girdiğini belirterek, bu dönemin “öncesini ve geçmişi hükümsüz kıldığını” ve eski verilerle değil, yeni gerçeklikle değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Kasım, silahın tek elde toplanması çağrılarını ise “Lübnan’ın gücünü ortadan kaldırmaya yönelik Amerikan-işgalci İsrail'in talebi” olarak niteledi.

Yeni dönemin farklı sorumluluklar doğurduğunu ifade eden Kasım, bu aşamada Lübnan devletinin; egemenliği sağlamak, ülkeyi korumak, işgali sona erdirmek, orduyu konuşlandırmak ve Lübnan’ın bağımsızlığını pekiştirmekle sorumlu olduğunu söyledi.

Direnişin ateşkes anlaşması kapsamında üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini ve devlete yardımcı olduğunu kaydeden Kasım, Lübnan tarafının anlaşmayı eksiksiz uyguladığını, buna karşın işgal rejimin tek bir adım dahi atmadığını belirtti. Kasım, işgal rejimin anlaşma sonrasında gerçekleştirdiği tüm eylemleri “saldırganlığın devamı” ve Lübnan için bir tehdit olarak gördüklerini ifade etti.

Tarafların rollerini açıklayan Kasım, saldırıyı önleme ve caydırıcılığın direnişin değil, devletin ve ordunun görevi olduğunu söyledi. Direnişin görevinin ise devlete ve orduya destek vermek, işgal sona ermediğinde ve devlet müdahale etmediğinde savunma ve direnişi üstlenmek olduğunu vurguladı.

“Silahın tek elde toplanması” yönündeki çağrıları kesin bir dille reddeden Kasım, bunun “Amerikan-işgalci İsrail'in talebi” ve “Lübnan’ın gücünün idamı” anlamına geldiğini söyledi. Devletin asıl sorununun silah değil, yaptırımlar ve yaygın yolsuzluk olduğunu belirten Kasım, ABD’yi 2019’dan bu yana ülkede kaos yaratmakla suçladı. Amerikan-İsrail taleplerini savunan bazı çevreleri ise “fitne ve yolsuzluğun temsilcileri” olarak niteledi.

İşgal rejimin tehditlerine değinen Kasım, Tel Aviv’in tek hedefinin Lübnan’ı doğrudan işgal yönetimi altına sokacak bir teslimiyet olduğunu belirterek, “Teslimiyet Lübnan’ın yok oluşu demektir. Savunma ise büyük imkânların kapısını aralar.” dedi.

Direniş silahı konusunda geri adım atmayacaklarını vurgulayan Kasım, “Amerika bilsin ki gök yerin üzerine kapansa bile silah, işgalci İsrail’in hedefleri uğruna teslim edilmeyecek. Toprak, silah ve ruh ayrılmaz bir bütündür; bunlardan birine dokunmak üçünü de hedef almak demektir ve buna izin vermeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Hizbullah’ın Lübnan ordusuyla azami iş birliğine hazır olduğunu belirten Kasım, direnişin gücünden yararlanacak bir savunma stratejisine açık olduklarını söyledi. “Eğer ordu koruyamıyorsa silahını güçlendirmek gerekir, elinden almak değil.” dedi.

Kasım ayrıca, UNIFIL Komutanı’nın “Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyinde yeniden yapılandığına dair hiçbir kanıt yok, buna karşılık İsrail ateşkesi açıkça ihlal ediyor” yönündeki açıklamasını hatırlattı.

İşgal rejimin Hizbullah’ı ortadan kaldırmayı hedeflediğini ancak “Ulu’l-Bes Savaşı”nda bu hedefe ulaşamadığını belirten Kasım, direnişin dört büyük başarı elde ettiğini söyledi: toprağın kurtarılması, direnişin ayakta kalması, düşmanın caydırılması ve Lübnan’ın işgalinin durdurulması.

Hükümete “tavizleri durdurma” çağrısında bulunan Kasım, ABD Büyükelçisi’nin “müzakereler ayrı, saldırılar ayrı” sözlerini hatırlatarak, “Saldırı sürecekse müzakerelerin ne anlamı var?” diye sordu. Önce anlaşmanın uygulanması, ardından savunma stratejisinin müzakere edilmesi gerektiğini vurguladı.

Konuşmasının sonunda direnişçi kadınları selamlayan Kasım, Hz. Fatıma Zehra’nın tüm dünya kadınları için örnek olduğunu belirtti. Direniş toplumundaki kadınları “izzet, ahlak, direniş ve vatanın sancaktarı” olarak niteleyen Kasım, kadınların aile terbiyesi ve direnişe destek konusundaki rolünün hayati olduğunu ifade etti.

Muhabir: Muhammed Aydemir