• DOLAR 32.382
  • EURO 34.662
  • ALTIN 2410.116
  • ...
Ümmetin ortak düşmanı ‘SİYONİST TERÖRİZM’DİR
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

RUHULLAH ŞAYIK / DOĞRUHABER

Doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine, dört bir yanda İslam beldeleri; emperyalistlerin zulüm ve katliamlarını, sömürü ve talanlarını yaşamaya devam ediyor.

Üç ayı aşkın süredir Gazze’de yaşanan; soykırım, yıkım ve vahşet ise insanlık tarihinde eşine az rastlanacak boyutlara ulaşmış durumda.

Birçok İslam beldesinde yaşanan acı olayların yanı sıra bazı Müslüman ülkelerin arasında oluşturulan ‘yapay’ sorunlar ile oluşturulmak istenen çatışma ve kaos ortamı başta ‘Siyonist Terörizm’ ve emperyalist hamilerine karşı mücadele etme enerjisini de tüketiyor.

Müslüman halklar ülke idarecilerinin, Gazze’de yaşanan vahşi katliamlar sonrası ‘birlik’ halinde işgalci rejim ve batılı hamilerine karşı bir duruş ortaya koymasını beklerken bu konuda da henüz bir ‘irade’ gösterilebilmiş değil.

‘Yapay’ sorunlarla boğuşan İslam ülkeleri ‘ortak düşmana’ karşı mücadele etmekten uzak bir görüntü vermeye devam ederken, yaşanan sürtüşme ve çatışmalar ise emperyalist odakların kirli hesaplarına yarıyor.

Konuya ilişkin gazetemize konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Mehmet Eşin ile Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM) Başkanı Dr. Abdulkadir Turan önemli değerlendirmelerde bulundu.

“ANLAŞMAZLIKLAR, ABD VE SİYONİZME YARIYOR”

İslam ülkeleri arasındaki soruların temel nedeninin, emperyalistlerin İslam coğrafyası üzerindeki şeytani politikaları olduğunu belirten Eşin, “Birkaç istisna dışında bütün İslam ülkelerinin sınırları Sykes-Picot antlaşmasıyla belirlenmiştir.  Bu sınırlar belirlenirken de ‘sorun çıkmasın’ değil ‘nasıl sorun çıkartılabilir’ mantığıyla belirlenmiştir. Irak, İran, Suriye ve Türkiye arasında 4 parçaya bölünen Kürtler, İran, Pakistan ve Afganistan arasında 3’e bölünen Beluçlar, Ümmetin bağrına saplanan Siyonist rejim ve diğer bütün sınır anlaşmazlıkların temelinde bu vardır. 

Bu sorunlar sürekli bir savaş ve çatışma ve düşmanların müdahalesine açık haldedir. Emperyalistlerin bizleri bölmek ve birbirine kırdırmak için çizmiş oldukları ‘sınırları’ da kutsal kabul etmemiz de bu sorunların temelini oluşturmaktadır.

Batı’nın müsebbibi olduğu sorunların çözümü için tekrar Batı’ya başvuruyoruz. Böylece sorun ve problemler daha da çetrefilli ve karmaşık bir hale geliyor.

Tabi ki bu durumdan en çok zarar gören Müslümanlar ve en büyük faydayı gören de ABD ve siyonizm’dir” dedi.

“İSLAM ÜLKELERİ GAZZE’DEKİ BİR AVUÇ MÜCAHİT KADAR SİYONİSTLERİ KORKUTAMIYOR”

Eşin, siyonist işgal dâhil bütün sorun ve problemlerin temelinde, Müslümanların birlik ve beraberlikten yoksun olmasının olduğuna dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:

“Bütün sorun ve problemlerimizin çözümü ise Müslümanların birliğinden geçmektedir. Yaklaşık iki milyarlık bir nüfus ve 57 ülkeden oluşan İslam coğrafyasının elinde çok büyük imkânlar var. Nükleer silah dahil askeri güç, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, petrol, iktisadi güç… Ne istesen var. Düşünün bu devasa güç, yıllardır çok ağır bir ambargo altında olan küçücük bir Gazze kadar olamıyor. İşgal rejimine kök söktüren Gazze’deki bir avuç mücahit kadar Siyonist rejim ve ABD’yi korkutamıyor.”

“İSLAM COĞRAFYASI ADETE İŞGAL ALTINDA”

İslam ülkeleri arasındaki dağınıklığa dikkat çeken Eşin, “Bütün İslam ülkeleri bir araya gelsin demiyorum, Türkiye, Pakistan, İran, Mısır… Hatta bunlardan 3 ülke bir araya gelse bütün dengeleri alt üst eder. Ama maalesef, ulusal çıkar ve menfaatler, ABD’nin tehdit ve şantajları buna engel oluyor. Bütün İslam coğrafyası adete işgal altında. Birkaç istisna dışında bütün İslam ülkelerinde ABD’nin askeri üsleri var. Mısır’ın başında rahmetli Muhammed Mursi olsaydı şu an Gazze ve Filistin bu halde olmazdı” değerlendirmesinde bulundu.

Eşin, hiçbir ülkenin ekonomik, siyasi ve askeri manada bağımsız olmasına izin verilmediğine işaret ederek, “İçerden ve dışardan kendilerince büyük tedbirler almışlar. Bu sisteme muhalif bir yönetici ve yönetimin gelmesine izin verilmedi ve verilmiyor.  Geldiği an, ambargolar, karalamalar, askeri darbeler, komşu bir ülkeyle savaştırma, olmadı bizzat kendileri devreye girerek o ülke işgal edilmektedir.  Afganistan’ın 20 yıl boyunca ABD tarafından işgali, Irak’ın işgali, Suriye’nin durumu, İran’ın kırk beş yıldır ambargo altında olması, Türkiye ve diğer ülkelerdeki askeri darbe ve iç çekişmeler, bu politikaların bir sonucudur.

Bu durumdan hemen kurtulmak elbette mümkün değil. Ama imkânsız da değil. Orta ve uzun vadede bilinçli ve bağımız politikalarla. Özellikle zihinlerin işgalden kurtulması için eğitime büyük önem verilmelidir. Kendi özümüze, kültürümüze, inancımıza dönmekle bu aşılabilir” şeklinde konuştu.

“BİRLİĞİ BOZACAK HER TÜR GİRİŞİM, SİYONİZME DOLAYLI BİR DESTEKTİR”

“Müslümanların kuvvetsizliği birlik olmamalarındadır” diyen Dr. Turan ise, “İç çekişme ve çatışmalar ise düşmanın yardımcısıdır. ABD ve siyonistler bunun farkında olduğu için Müslümanların birliğini bozmaya çalışıyorlar. Müslümanların birliğini bozacak her tür girişim, siyonizme dolaylı bir destektir. Müslümanların çatışmalara sürükleyecek bir siyaset gütmesi siyonizmin işini kolaylaştırır. 

Bugün Kudüs işgal altında, Filistin ve özellikle, Gazze kan gölüne dönmüştür. Bu işgalin her an çevreye yayılma tehlikesi vardır. siyonist çeteler, her an bunun sinyalini vermekte, bu yönde slogan atmaktadır” ifadelerini kullandı.

“MÜSLÜMAN ÜLKELERİ SİYONİSTLERLE İŞ BİRLİĞİNE TEŞVİK EDECEK ADIMLARDAN SAKINILMALI”

Dr. Turan İslam ülkelerinin ihtilafları bir kenara bırakması gerektiğini vurgulayarak şu değerlendirmede bulundu:

“Bölge ülkeleri ve bütün İslam alemine düşen, ihtilafları ertelemeleri, küçük hesaplardan uzak durmalarıdır. Bugün İslam aleminin istilasına yol açacak küçük çıkarların peşinde koşanlar, ebediyen lanetlenmekten kurtulamayacaklardır.

Kudüs davasına hizmet karşılıksız olmalıdır. Bu yöndeki katkılar için hiçbir ülkenin bir diğerinden bir şeyler talep etmeye hakkı yoktur.

Her ülke, diğer Müslüman ülke ve toplumları endişeye sevk edecek, siyonistlerle iş birliğine teşvik edecek adımlardan sakınmalıdır. Aksi hâlde Kudüs davasına yaptığı katkı nihayetinde siyonizmin hanesine yazılacaktır.”

Bu haberler de ilginizi çekebilir