• DOLAR 32.223
  • EURO 34.933
  • ALTIN 2444.474
  • ...
Umut-Der Kampı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Çarşamba sabahı başlayıp cumartesi akşam biten kamp gerek ders programıyla ve gerekse diğer sosyal aktiviteleriyle olsun hem maddi hem de manevi yönleriyle çok güzeldi. Kampın programı kısaca şöyleydi; her gün üç ders işleniyordu. Birinci ders uhuvvet risalesiydi.

Bu derste özellikle kardeşleri biribirlerine karşı affedici olmalarını, yaptıkları iyilikleri unutmalarını, kendilerine yapılan kötülüğe karşılık verilmemesini, olaylara sakin olarak yaklaşılmasını, sabır eksenli ve geleceğe yönelik davranılmasını karşılığı Allahtan beklemesini bilmeleri gerektiği üzerine tefekkür edildi. Arkadaşlara yaşantılarında karşılaştıkları olaylara yaklaşımları soruldu. Bazıları olaylara müsamahalı yaklaşması gerektiğini, bazısı İslam öncesi hayatını ve sonrasını karşılaştırarak ibretlik şeyler anlattı.

Ben de karşılaştığım olayları bir örnek vererek açıklamaya çalıştım. Özetle bir Müslümanın dik durması gerektiğini tavizin tavizi doğuracağını bunun da İslami kişiliği zedelediğini, insanı karaktersizleştirdiğini söyledim, müsamahanın insanları bilmedikleri, farkında olmadıkları yada gaflette oldukları zamanlarda öğretmek veya uyandırmak için gösterilebileceğini söyledim. İkinci dersi İslami şahsiyetler. İlki İmam Humeyni idi. İmamın hayatı mücadelesi ve rehberliği üzerine tefekür edildi. İkincisi şehit Şeyh Said-İ Palevi hazretleriydi. Şeyhin hayatı, ilmi ve siyasi kimliği, mücadelesi, kıyama kalkışının sebepleri, menfi olarak yenilmesinin sebebi üzerine tefekkür edildi.

Üçüncüsü EBUL ALA EL-Mevdudi idi. Üstadın hayatı ilmi çalışmaları hem bir parti lideri hem cemaat önderi hem de çağını etkileyen tefsirciliği rollerini karıştırmadan başarması kadirşinaslığı tetkik edildi. Cemaat-islamiden ayrılması üzerine tefekkür edildi. Üçüncü ders tövbe suresinin tefsiri yapıldı. Tövbe suresinin besmeleyle başlamamasın sebebi anlatıldı. Müşriklerin, Yahudilerin münafıkların yaptıkları izhar edilerek hepsine topluca tövbe yolu tebliğ edilişi anlatıldı. Müslümanların ise küfre karşı cihada davet edildiği anlatıldı. Dersler böyle geçti. Kampın ibadet boyutu ise çok daha farklıydı. Sabah namazı havanın soğukluğu ile rüzgârın esintisi eşliğinde soğuk soğuk, tuzlu deniz suyuyla alınan abdestle cemaatle kılınırdı. Namazdan sonra tesbihat ardından rüzgârın esintisiyle sesi gidip gelen abimizin okuduğu cevşenle devam ediyor okunan Yasin-i şerif ile bitiyordu. Ardından uyku ondan sonra fedakar kardeşlerimizin hazırladığı kahvaltı yemeğini yiyiyorduk. Kahvaltıdan sonra herkes sessiz sakin bir şekilde abdest alarak huşu içinde duha namazını kılıyordu. Saat on iki gibi sahilde kurduğumuz voleybol sahasında oyun oynadıktan sonra denize giriyorduk. Ardından namaz ve gaylule uykusu ile devam ediyorduk.

Tabi bu arada ne yiyiyordunuz diye sorarsanız. Allah’a şükür her şey vardı amma biz karpuz ekmekle iktifa ediyorduk. Hoşuma giden en güzel şey yeni gelen isteksiz kardeşlerin kamptan dönmek istemeyişleriydi. Öyle sıcak bir ortam oluştu ki insan adeta mest oluyordu. Katı kalpler güneşe bırakılmış tere yağı gibi yumuşayıp eriyor günahkar bedenler safileşiyor ve insan Allah’ı kendine daha yakın hissediyor. Bütün hal ve hareketlerinde Allahın rızasını gözeterek hareket etmeye başlıyor. Bu arada gayri İslami gençler birbirine hitap ederken argo sözler kullanırlar oğlum, baba, hafız, hacı, kanka, kans gibi… Vandan düğün için gelen bir abimizde buna alternatif olarak İslamın (i)sini, kardeşliğin (k)sını almış araya da kaynaştırma harflerini koyarak İSKA kavramını oluşturmuş abimizi tebrik ediyoruz. Bir de düğün dolayısıyla ve başkanımızın hatırı için Özcan abide kampa geldi. Beraber ilahi-marş söyledik. Gür sesine hayvanat bile sessiz kalmadı.
 

Bu gibi ortamları elimizden geldiğince oluşturmak ve düzenlenen bu tür etkinliklere katılmak ve en iyi şekilde istifade etmeyi Rabbim herkese ama en çok ihtiyacı olanlara nasib etsin inşallah…
 

Muhammed Yoldaş / Elazığ (Palu) - Yaş: 23


Sevgili Genç Kardeşlerimiz!
Bir ay boyunca gelen tüm yazılar içerisinde en güzel yazıyı gönderen kardeşimize bir kitap seti veya kaset vb. bir set hediye edeceğiz. Posta ile yazı gönderecek kardeşlerimiz yazılarının “Ayın Yazısı” seçilmesi durumunda, bizimle iletişime geçebilirler. Fakat özellikle dikkat etmenizi istediğimiz iki nokta var. Birincisi; gönderdiğiniz yazıların tamamen size ait olması gerektiği, yazınızda alıntı cümleler varsa bunları belirterek göndermeniz. İkincisi ise adınızı, soyadınızı, yazıyı gönderdiğiniz memleketi ve yaşınızı mutlaka belirtmeniz gerekmektedir. Bu hayırlı çalışmaya (yarışmaya) tüm genç kardeşlerimizin katkıda bulunmasını bekliyoruz.

Doğrugenç sayfasında sizden gelecek karikatür ve mini bulmacalara da yer veriyoruz. İlginizi bekliyoruz.
Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı dogrugenc@dogruhaber.com.tr e-posta adresine mail olarak veya posta yolu ile gönderebilirsiniz.
Yazılarınızı eğer bilgisayarda yazıyorsanız bir sayfayı geçmesin. El yazınızla gönderecekseniz bir beyaz kâğıdı aşmasın. Gönderdiğiniz mektuplara “Doğru Genç” için diye not düşürmeyi unutmayın.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir