Diyarbakırlılar, Filistin için meydanlara akın etti
Diyarbakır'da HÜDA PAR öncülüğünde toplanan vatandaşlar, siyonist rejimin Gazze'ye yönelik saldırılarını protesto etti.
Gazzeli mücahitlerin kutlu mücadelesine destek, işgal rejiminin Filistin'e yönelik saldırılarını telin etmek amacıyla HÜDA PAR Diyarbakır İl Başkanlığı tarafından basın açıklaması yapıldı.
Merkez Kayapınar İlçesi Yenihal Kavşağında düzenlenen etkinlik, Metin Bağcı hocanın Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Etkinlikte selamlama konuşması yapan İTTİHADUL ULEMA Genel Sekreteri Molla Muhammed Özer,
Buradaki duruşun ve hazır bulunuşun önemli olduğunu söyleyen Molla Özer, basın açıklamaları düzenlemeyip mitinglere katılmaz, yapılan katliamları kınamaz, direnişe olan destek haykırılmazsa bu Yahudiler nazarında tüm Müslümanların bu katliamları kabul edilmiş sayılacağını ifade ederek "Bu katliamları kabullenemeyiz. Şayet kabullenirsek bu aynı zamanda bizim için de ölüm manasına gelir. Katliamlara devam ettiği sürece tepkimizi hayatımızın her alanında göstermeli, meydanlardan ayrılmamalıyız. Bizim rabbimizden istediğimizi düşmanlarımız istemiyor. Bizler Alemlerin Rabbinden cenneti, kendisinin bizden razı olmasını istiyoruz. Onlar için ise sadece dünya vardır. Ondan dolayı muhakkak ölümler, şehadetler olacaktır fakat bizler umutsuzluğa kapılmamalıyız." dedi.
Molla Özer, "Yahudiler ki 300 peygamber ve nebiyi öldürdükten sonra gidip dükkanlarını açmış kimselerdir. Onları iyi tanımalıyız. Onlar için bu yaptıkları katliamlar normaldir. Bu süreçte bizim yapmamız gerekenlerin başında boykotu devam ettirmektir. Sonrasında duamızı eksik etmemeli ve düzenlenen gösteri ve programlara katılım sağlamalıyız. Tabi ki idarecilere düşen görevler de vardır. Yetkililerin Gazze üzerindeki ambargoyu kaldırmaları ve bunun için çaba sarf etmeleri gerekir." diye belirtti.
Selamlama konuşmasının ardından hazırlanan basın açıklamasını HÜDA PAR Diyarbakır İl Başkan Yardımcısı Yahya Oğraş okudu.
"Batı, 'israilin kendisini savunma hakkı vardır' söylemiyle bu suçları meşrulaştırmaya çalışıyor"
İşgal rejiminin bir bütün olarak Batı dünyasını da arkasına alarak Amerika'sıyla, İngiltere'siyle, Fransa'sıyla, Almanya'sıyla saldırıya geçtiğini ve bu 78 gün içerisinde; bin 667 katliam işlendiğini kaydeden Oğraş, "8 binden fazlası çocuk ve 6 bin 200'ü kadın olmak üzere 21 bin civarı kardeşimiz şehit edildi. Diğer taraftan yüzde 70'i kadın ve çocuk olmak üzere 7 bin kardeşimiz de kayıp durumda. Kayıp olanların da şehit olduğu değerlendiriliyor. Allah kardeşlerimize rahmet eylesin ve şehadetlerini kabul etsin." dedi.
İşgal rejiminin sivillerin yanı sıra doktor, gazeteci, sivil savunma ve sağlık çalışanlarını da hedef aldığını dile getiren Oğraş, "7 Ekim'den bu yana 200'den fazla doktor, 97 gazeteci, 35 sivil savunma görevlisi ve yine yüzlerce sağlık çalışanı şehit edildi. Yine on binlerce kardeşimiz yaralandı. Yıkılan binalardan ve tahrip edilen altyapıdan, temiz su ve gıdaya erişememekten dolayı salgın hastalıklar baş göstermeye başladı. Yüz binlerce kardeşimiz de hasta durumdadır." ifadelerini kullandı.
Dünyanın gözleri önünde savaş suçu işleyen terör şebekesinin 53 hastane, 102 ambulans, 312 cami, 3 kilise, 282 okul ve üniversite ile 306 bin konutu kısmen veya tamamen tahrip ettiğini sözlerine ekleyen Oğraş, "Altyapı tahrip edildi, un fabrikaları, ekmek fırınları, su depoları, yardım taşıyan kamyonlar bombalandı. Bütün bu cürümlere rağmen onları destekleyen batı dünyası tavrını değiştirmedi, desteğini çekmedi ve 'israilin kendisini savunma hakkı vardır' söylemiyle bu suçları meşrulaştırmaya çalıştı. Siyonist terör örgütü israil ve destekçisi batılı ülkelerin Gazze'de yaptıklarının bir savunma değil; vahşet, katliam ve soykırımdır. Dünyada ve uluslararası metinlerde savaş suçu ve insanlığa karşı suç olarak tarif edilen fiillerin tamamı bu katiller sürüsü tarafından işlendi." şeklinde konuştu.
"Müstekbirlerle mücadele etmenin şartlarını oluşturmak için bedenimizi ve zihnimizi yormalıyız"
Dünyadaki mevcut küresel sistem iflas ettiğini, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği'nin dünyaya barış, adalet ve huzur getiremeyeceği hakikatinin Aksa Tufanı ile bir kez daha gün yüzüne çıktığına vurgu yapan Oğraş, "Yeni bir düzen, yeni bir sistem kurmak için yolun başındayız. 2 milyarlık İslam Alemi olarak ya özümüze dönüp yeni bir sistem, adil bir düzen inşa edeceğiz ya da başka bir işgalciden, müstekbirden, zalimden medet umarak zillete mahkûm olacağız. Müstekbirlerle mücadele etmenin şartlarını oluşturmak için bedenimizi ve zihnimizi yormalıyız. Bütün imkanlarımızı beşerî, maddi, manevi, teknolojik, askeri bütün imkanlarımızı seferber etmeliyiz." diye belirtti.
Siyonizmin bölge barışının önündeki en büyük engel, dünya barışına en büyük tehdit olduğunu söyleyen Oğraş, şu ifadelere yer verdi:
"Bu tehlikenin bertaraf edilmesi için tüm gücümüz ve imkanlarımız ile mücadele etmeliyiz. Aksa'dan bir tufan kopmuştur. Bu tufan, Aksa'nın hürriyetini yanında getirecektir. Mescid-i Aksa sadece Filistinlilerin değil tüm Müslümanların ilk kıblesidir, kutsalıdır ve Allah'ın bize emanetidir. Kudüs'ten, etrafı bereketli kılınan Mescid-i Aksa'dan övgüyle bahseden Kur'an-ı Kerim bizim kitabımızdır. Hürriyetine kavuşması için gereken bedel neyse İslam Ümmeti, kendi arasında pay etmeli ve herkes payına düşen bedele katkı sunmalıdır."
Oğraş, "Bizler HÜDA PAR olarak sonuna kadar Mescid-i Aksa'ya ve Kudüs'e sahip çıkacağız, sonuna kadar zalimlere karşı mücadele edeceğiz. Müstekbirlerle mücadele edenlere de her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. Ayağa kalktık, kıyamdayız, zulme razı olmayacağız. İşgal ve soykırım son bulana kadar, Kudüs özgür olana kadar susmayacağız." dedi.
"Oradaki katliam ve vahşete katılan çifte vatandaşlar hakkında hukuki süreç başlatılmalı"
"Tüm İslam ülkelerine siyonist işgale ve vahşete karşı caydırıcı adımlar atılması için çağrımızı yeniliyoruz" diyen Oğraş, "Başta Türkiye olmak üzere İslam ülkeleri, kendilerine ve insanlığa karşı tehdit unsuru olan siyonist işgalci israil ile diplomatik, ekonomik ve askeri ilişkilerini kesmelidir. Yemen'in ve Malezya'nın siyonist işgalcilere karşı gösterdiği izzetli duruşu tüm İslam ülkeleri göstermelidir ve hiçbir İslam ülkesi ABD'nin Kızıldeniz koalisyonunda yer almamalıdır. Milli çıkarlar siyonist soykırıma ortak olmaya gerekçe olamaz." ifadelerini kullandı.
Oğraş, "Bakü-Ceyhan ve Kerkük-Yumurtalık boru hatlarından siyonist işgalci çeteye giden petrol kesilmelidir. Gaz ve petrol sevkiyatları durdurulmalı, hava ve deniz limanları siyonist işgalci israile kapatmalıdır. İncirlik ve Kürecik üslerinden siyonist işgale sağlanan destek sonlandırılmalıdır. Başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinin vatandaşı olup işgal altındaki Filistin'e giden ve oradaki katliam ve vahşete katılan siyonistler tespit edilmeli, haklarında hukuki süreç başlatılmalı, vatandaşlıktan çıkarılıp, mal varlıklarına el konulmalıdır." şeklinde konuştu.
Gazzeli Rim'in doğum günü olan 23 Aralık gününün 'Dünya Şehit Çocuklar Günü' olarak ilan edilmesi kararını desteklediklerini ifade eden Oğraş, "23 Aralık Gazzeli Küçük Şehide Rim'in doğum yıldönümüdür. Gazzeli şehit çocuklar için bir sembol haline gelen küçük Rim'in doğum günü 'Dünya Şehit Çocuklar Günü' olarak ilan edilmişti. Biz de Peygamber Sevdalıları Vakfı olarak bu çağrıya destek verdiğimizi bildiriyoruz ve 23 Aralık Gününü 'Dünya Şehit Çocuklar Günü' olarak kabul ediyoruz. Her yıl 23 Aralık'ta, Gazzeli Küçük Şehide Rim'in doğum gününde siyonist katilleri lanetleyeceğiz ve küçük şehitlerimizi anacağız." diye belirtti.
Program, Molla Abdulhakim Avut'un yaptığı dua ile sona erdi. (İLKHA)