İstanbul'daki "Namaz Çalıştayı"nda ilk oturum gerçekleştirildi
"Karanlıktan Nura Çıkmak İçin" sloganıyla çalışma yürüten ve "Hayat Namazla Güzeldir" şiarıyla her yıl birçok etkinlik düzenleyen Kur'an Nesli Platformu, bu yıl 5'incisi düzenlediği namaz çalıştayında günün ilk oturumu gerçekleştirildi.
Fatih Zübeyde Hanım Kültür Merkezi'nde düzenlenen programa HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ve Filistin Alimler Birliği Başkanı Şeyh Mervan Ebu Ras'ın yanı sıra birçok STK temsilcisi ve vatandaşlar katılım sağladı.
Açılış ve selamlama konuşmalarının ardından ilk oturum, Eğitimci-Yazar Mehmet Ali Gönül moderatörlüğünde; Namaz Gönüllüleri Plaatformu Sözcüsü Abdullah Yıldız, Yalova Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. İlyas Akyüzoğlu ve Müderris Muhammed Şevket Gökşan ile gerçekleştirildi.
Öte yandan program, Rehber TV üzerinden canlı olarakta yayınlandı.
"Ne zaman ağır bir yükümlülük ile karşı karşıya gelirsek namaz, rahatlamamızı sağlayan bir kalp anahtarı olur"
İslam'ın bir ibadet sistemi olduğunu dile getiren Namaz Gönüllüleri Plaatformu Sözcüsü Abdullah Yıldız, "İbadetlerde pekçok sırlar saklıdır. İbadetin sırlarından biride onun yol azığı, ruhun enerji kaynağı, kalbin cilası oluşudur. Ne zaman ağır bir yükümlülük ile karşı karşıya gelirsek namaz bu yükümlülüğü tatlılıkla, neşe ve kolaylıkla karşılamamızı sağlayan bir kalp anahtarı olur. Namazın mücadelemizde, şu an verdiğimiz mücadelede Gazze'deki kıtalde, ölüm-kalım savaşında ve daha kolay gibi gözüken şartlarda sebatla, sabırla, ısrarla davamızı yüceltme; emirbil maruf ve nehyianil münker, davet, tebliğ, hakkı ve sabrı tavsiye gibi sözlü olan kısımlarında ve diğer konularda bizim yanımızdan ayırmayacağımız bir azığımız olduğunu hatırlayarak ve hatırlatarak Rabbim bizi namazsız koymasın." dedi.
"Namaz salt kıyam, kıraat, rüku, sücut ve bunlardan müteşekkil bir ibadet değildir"
Farkında olmadığımız birşey var; namaz salt kıyam, kıraat, rüku, sücut ve bunlardan müteşekkil bir ibadet değildir şeklinde konuşan Yalova Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. İlyas Akyüzoğlu, "Namazın içindeki farzlar dışındaki farzlarda diye namazı iki kısma ayırıyoruz. Dışındakiler nedir? Hadesten taharet, necasetten taharet, setri avret, istikbali kıble, vakit, niyet... Bakıyoruz ki; namaz tek başına bir salt ibadet değildir. Besmele ile başlayan elhamdulillah ile biten tabiki her ibadetin böyle bir boyutu vardır namaza da besmele ile başlarız ve tabiri caizse elhamdulillah ile bitiririz. Namazın, namaz öncesi yapılan hazırlıkları var, nedir bunlar? Hadesten taharet, manevi kirlerden arınmış olması gerekir çünkü Allah'ın huzuruna çıkıyorsunuz manevi kirlerden arınmış olmanız ki namazınız kabul olsun. Necasetten taharet gerekiyor yani maddi kirlerden de arınmış olmanız gerekiyor. Namaz kılacaksınız, kıbleye doğru dönmeniz lazım; sağa-sola değil. Vaktinde olması kılmanız lazım ve eğer kıldığınız şeyin namaz olması içinde niyet etmiş olmanız lazım. O namazın ne namazı olduğuna dair bir niyetin olması lazım ki o namaz gerçekleşsin. Bu bireysel boyutudur; ikinci boyut toplumsal boyutu... Cemaattir, saftır, camidir, beraber namaz kılmadır. Cuma namazı ile ilgili zaten ayeti kerime açık ve nettir; Allah bize ' Cuma günü çağrıldığınızda namaz için acele edin' diye emrediyor."şeklinde konuştu.
"Namaz, Allah'ın gücü ile güçlenme fırsatını büyük bir lütuf ve alternatifsiz bir devlettir"
Günün son konuşmacı Müderris Muhammed Şevket Gökşan ise, "Durduğunuz yer duruşunuzu, baktığınız yer bakışınızı, konumlandığınız yerde konunuzu belirler. Bu zaviyede kıldığımız namazlarımızın bizleri diri tutması için tane soruya cevap vermemizin zorunlu olduğu kanısındayım. Biz namaza dair nerede duruyoruz, kast edilen hangi namaz, diri tutmakta neyi kast eder ve anlarız, bu diriliği ne ile ve nasıl yakalayabiliriz? Namaza dair nerede duruyoruz dediğimizde sosyolojik anlamda bugün toplumda inanıyorum diyen insanların ferden veya cemaat halinde camilerde günün 5 vaktinde bir araya gelerek icra ettikleri ritüel, genel anlamda modern bir zihin yapısı ile baktığımızda budur ama müminin nazarında; 'dinde namaz nedir?' diye baktığımızda Peygamberi'nin; 'gözüme aydınlık', ayaklarının şişene kadar secde ve kıyamda durduğunda eşinin 'Ya Resullah Sen, gelmiş geçmiş günahları affedilensin bu zorlama nedir?' diye söylediğinde 'varlığımın gayesini yapıyorum, Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı?' diyen Peygamber. Ulema şükrü şöyle tarif eder; 'verileni, verilene sevk etmek'... Sana, bana, bize Peygamber neyi öğretiyor? Bunun için varız zaten. Peygamber'in diğer ifadesi ile bu. İslam fıkhına baktığımızda iman küfrün arasını ayıran ayraç; malumunuz kelam uleması, 'ehli kıble tekfir edilmez' der. Bu çok önemli bir tespit, ehli kıble tekfir edilmez. Kullara göre Allah'ın telafisi olmayan, en büyük sermayemiz olan zaman bilincini bize kazandıran biyolojik saatimiz. Diğer bir yönü ile Allah'la kesintisiz bağımızı sağlayan, başka bir ifade ile mümine Allah'ın gücü ile güçlenme fırsatını büyük bir lütuf ve alternatifsiz bir devlettir; namaz."ifadelerini kullandı. (İLKHA)