• DOLAR 34.606
  • EURO 36.545
  • ALTIN 2927.102
  • ...
HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı: Hükümetten siyonistlere karşı somut adım atmasını istiyoruz
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, partisinin gündem değerlendirmesini Meclis'te düzenlediği basın toplantısında paylaştı, gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtladı.

İşgalci siyonist rejimin, Gazze'de 7 Ekim'den bu yana katliam yaptığını ancak bu durumu durdurabilecek hiçbir mekanizmanın devreye girmediğini belirten Ramanlı, Türkiye genelinde geniş kapsamlı düzenlenen Filistin ve Gazze'ye destek gösterilerini takdir etti ve bununla gurur duyduklarını söyledi.

Ramanlı, sadece sivil toplumun ve siyasi partilerin değil hükümetin de gündeminin ağırlıklı olarak Filistin ve Gazze olması gerektiğini kaydetti.

Hükümetlerin de somut bazı adımlar atması gerektiğini vurgulayan Ramanlı, "Zira uluslararası toplumun harekete geçmemesi halinde tam bir soykırımına dönüşecek olan bu Gazze ablukasının bir an önce sonlandırılması, bütün devletlerin ortak sorumluluğudur. Bu kapsamda hükümetimize de bazı görevler düştüğünü bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Çünkü yetki ve vazife hükümettedir. Hükümetin de özellikle bu soykırıma karşı, bu insanlık suçlarına karşı siyonist rejimle olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini ve diplomatik ilişkileri kesmesini bu süreçte tavsiye ediyoruz, öneriyoruz, istiyoruz." dedi.

Ramanlı, "Bunun yanı sıra israille, siyonist çete ile bütün ticari, ekonomik, askeri ve kültürel ilişkilerin sonlandırılmasını, insani drama dönüşen Gazze ablukasının sona ermesi için de inisiyatif alınmasını bir kez daha hatırlatıyoruz. Somut adımlar bir an önce atılmalıdır." diye ekledi.

"Caydırıcı bazı yaptırımların gündeme alınmasını talep ediyoruz"

Filistin'deki direnişçilerin askeri açıdan destek istemediklerini, gerekli direnişin oradaki mücahitler tarafından verildiğini vurgulayan Ramanlı, "Bize düşen insanlığın ayaklar altına alındığı bu vahşet tablosunu bir an önce giderme konusunda irade sergilemek. Elbette her hükümetin, her devletin yapabilecekleri kendi imkanlarıyla sınırlıdır. Biz hükümetten de imkanları ölçüsünde bu siyonistlere karşı somut adım atmasını istiyoruz. Bu yönde siyonistlerle ilişki geliştirmekten ziyade ilişkilerin kesilmesini ve caydırıcı bazı yaptırımların gündeme alınmasını talep ediyoruz." diye konuştu.

İşgal uçaklarının yakıt ikmali ve çifte vatandaşlı siyonistler meselesi

Gazze'ye yönelik saldırılar sürerken Türkiye ile işgalci rejimin arasında tepki çeken ilişki iddialarına işaret eden Ramanlı, şöyle devam etti:

"Bunlardan bir tanesi Bakü-Ceyhan hattında siyonist işgal rejiminin petrol ihtiyacının Azerbaycan üzerinden Bakü-Ceyhan Boru Hattı kanalıyla Türkiye aracılığıyla israile sevk edildiğinin ve belki de o masum yavruları katleden pilotların kullandığı uçakların yakıtının bu sevkiyat sayesinde mümkün olduğuna dair çok ciddi haberler çıkıyor. Özellikle Enerji Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'nın bu konuda kamuoyunu aydınlatma yükümlülüğü vardır. -Şayet böyle bir şey varsa- Müslüman kardeşlerimizi katleden o siyonist barbar çetenin kullandığı savaş uçaklarının yakıtlarının bir Müslüman ülke olan Türkiye'den tedarik edilmesi ya da Türkiye'nin buna aracılık etmesi elbette ki kabul edilemez.

Hakeza yine siyonist rejimin medyasına yansıyan tarım ürünlerinin Türkiye'den tedarik edildiği hususunda özellikle Mersin Limanından siyonist rejimin yaş meyve ve sebze ve tahıl ürünlerinin tedarikinin yapıldığı, Türkiye'nin bu konuda aracılık yaptığı şeklinde haberler medyaya yansımaktadır. Bu konuda da Ticaret Bakanlığımızın kamuoyunu aydınlatma yükümlülüğü vardır. Müslüman kardeşlerimizi susuzluğa, açlığa, elektriksizliğe, yakıtsızlığa ve tıbbi müdahale için lazım olan ekipmanlara erişmesine engel olan siyonistlere böyle bir zamanda halen daha böyle bir sevkiyatın yapılmasını kamuoyunun kabul edemeyeceğini buradan ifade ediyoruz. Ticaret Bakanlığının bu konuda bir açıklama yapması gerekiyor.

3'üncü husus; Türkiye ile siyonist rejimle çifte vatandaşlığa sahip olup Türkiye vatandaşı olup Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade etmiş olduğu savaş suçlarını işleyen siyonist rejime askerlik yapmak üzere Türkiye'den ayrılan ve bunu göğsünü gere gere ifade eden vatandaşlarla ilgili ne tür bir işlem yapıldığının kamuoyuyla paylaşılması gerekiyor. İnsanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında gerçekleştirilen bu vahşetin bir aparatı haline gelen ve çifte vatandaşlığı sebebiyle aynı zamanda Türkiye cumhuriyeti vatandaşı olan bu kişilerle ilgili ne tür bir işlem yapıldı, bunların vatandaşlıktan çıkarılması ile ilgili ne tür bir adımın atıldığının kamuoyuyla paylaşılması gerekiyor."

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun, işgal rejiminin Türkiye'deki diplomatik temsilciliklerinin gönderilmesi ve siyonist rejimdeki Türk diplomatların geri çağrılması talebini yineleyen Ramanlı, aynı zamanda Malatya Kürecik Radar Üssü'nün Gazze ablukasında nasıl bir rol üstlendiği, siyonistlerin güvenliğini sağlama konusunda ne tür bir imkân sağladığı hususunu da Millî Savunma Bakanlığı tarafından kamuoyuna paylaşılması gerektiğini belirtti.

Ramanlı, "Çünkü böyle bir zamanda hâlâ bizler kardeşlerimizi kıyımdan geçiren, doğmamış bebekleri bile katletme cüreti gösteren böylesi barbar bir çetenin hâlâ koruyuculuğunu, tedarikçiliğini yapıyor olmamız asla kabul edilemez." dedi.

"Bu ülkenin artık yeni bir anayasaya ihtiyacı var"

Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ramanlı, yeni anaya ve 100 yılı geriden bırakan Türkiye Cumhuriyeti hakkındaki bir soruya şu cevabı verdi:

"Dün itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yüzüncü yılını geride bıraktık. Artık ikinci yüzyıla girmiş bulunmaktayız. Geçmiş yüzyıl günahıyla sevabıyla geride kaldı. Bu saatten sonra geçmişe dönüp, geçmiş kavgaları tekrar tekrar hatırlatmanın hiç kimseye bir faydası yoktur. Bizim gelecek perspektifine ihtiyacımız var. Bu gelecek perspektifinin de en önemli lokomotifi yeni anayasadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın da Sayın Genel Başkanımızın da defaatle ifade ettiği gibi bu ülkenin artık yeni bir anayasaya ihtiyacı var.

Maalesef geçmişten bugüne kaleme alınan bütün anayasalar, yürürlüğe giren bütün anayasalar bir biçimde vesayetçi, darbeci bir anlayışın dayatması ile vücuda gelmiş anayasalardır. Çoğunluk itibariyle Türkiye'nin farklılıklarını içinde barındırmayan, ideoloji dayatan, tek tipçiliği genel geçer bir gerçek olarak kabul eden ve gerçek adaleti tesis etmeyen bir anayasanın artık bu ülkenin sırtında bir kambur olduğu gerçeğini hepimizin idrak etmesi gerekiyor.

Önümüzdeki yüzyıla bu ülkenin farklı etnik yapılarına birinci sınıf vatandaş muamelesi yapan, temel hak ve özgürlükleri garanti altına alan, 'ama' değil anayasa olan bir metni bizim milletimize armağan etmemiz gerekiyor. İkinci yüzyıla gelecek nesillerin güvenle bakabileceği, barış, huzur ve refah içerisinde yaşayabilecekleri bir ülke bırakmak hepimizin vazifesidir."

"Gazze'yi savunmak aynı zamanda Konya'yı, Gaziantep'i, Diyarbakır'ı savunmaktır"

Ramanlı, Gazze'deki soykırıma karşı vurdumduymaz bir tavır takınan kesimlerin olduğunun hatırlatılması üzerine, "Bazıları diyor ki 'Bu Arap-israil Savaşı'ndan bize ne! Sorun bizim sınırlarımızda değil, bizim sınırlarımızın içerisinde değil, Filistin bizim komşumuz değil, o halde bu savaştan bize ne!' diyorlar. Muhatap olduğumuz siyonist işgalci rejim sınır tanımayan, kural tanımayan, vicdan tanımayan bir rejimdir. Başbakanlarının son zamanlardaki mitolojiye atıfla kendi o tahrif edilmiş inançlarından ilhamla yaptığı açıklamaları hepiniz izlediniz sanırım. Kendisi dışındaki bütün insanlığı insandan saymayan, hayvan muamelesi bile yapmayan bir siyonist çeteden bahsediyoruz. Ve kendi ideali Türkiye'nin de Suriye'nin de Irak'ın da hatta İran'ın da ve körfez ülkelerinin bazılarının da topraklarını içine alan bir ülke hayali. Bugün Gazze'yi savunmak aynı zamanda Hatay'ı savunmaktır. Bugün Gazze'yi savunmak aynı zamanda Konya'yı savunmaktır, Kayseri'yi, Gaziantep'i savunmaktır, Diyarbakır'ı savunmaktır. Gazze'yi savunmak sadece 420 kilometrekarelik bir Arap toprağını savunmak değildir. Bu bilinçte olmak gerekiyor. Karşımızdaki insanlığa savaş açmış bu barbar çetenin nihai hedeflerinden kendimizi soyutlamamamız gerekiyor. Neticede bugün alınmayan tedbir yarın kapımızda belirecektir. Bunun tedbirini bugünden almamız gerekiyor." diye konuştu.

Meclis'te görüşmeleri devam eden 12'nci Kalkınma Planı hakkındaki görüşlerinin sorulması üzerine HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, 983 maddeden oluşan 60 ihtisas komisyonunun çalıştığı ve toplamda 43 bin kişiyle hazırlanan bu raporun, bu kalkınma planının ülke için eğer gerçekleştirebilir ise hedefleri tutturulabilir ise büyük bir plan olduğunu vurguladı.

"Savurganlığın mutlaka ama mutlaka terk edilmesi gerekiyor"

Ramanlı, "Burada bazı hususlara özellikle belki değinmek lazım. Her ne kadar büyüme, işsizlik, kişi başına düşen milli gelir, cari açık gibi konularda hedefler belirlenmişse de öngörülemeyen piyasa şartları ve jeopolitik gelişmeler de aslında bu planın gerçekleşmesi önünde bazı engeller ortaya koyabiliyor. Özellikle bizim öteden beri ifade etmiş olduğumuz kamunun israf etmemesi, gereksiz harcamalara tevessül etmemesi ve tasarruf tedbirlerini bir kültür olarak benimsemesi, bu planın gerçekleşmesinin en önemli ayaklarından biridir. Savurganlığın mutlaka ama mutlaka terk edilmesi gerekiyor." diye konuştu.

"Manevi kalkınma konusunda yeteri kadar planda çalışılmadı"

Bu planda belki üzerinde çokça durulmayan konuların başında manevi kalkınma geldiğine dikkat çeken Ramanlı, "Evet aile konusunda, sosyal politikalar anlamında, kültür ve sanat anlamında pek çok maddi barındırıyor ama özellikle manevi kalkınma konusunda yeteri kadar bu planda çalışılmadığını ifade etmemiz gerekiyor. Ailenin koruması hususu ile ilgili bir düzenleme içeriyor, bazı perspektifler sunuyor ama aile bütünlüğünü öteden beri bozan zinanın suç kapsamına alınmıyor olması bile aile ile ilgili alınacak tedbirlerin çok da fazla hayata geçirilemeyeceğini şimdiden bize söylüyor. Özellikle sapkın anlayışların aileyi tehdit eder boyutuyla bugün propagandasının yapılmasının serbest olması aile yapısına dönük de ciddi tehditlerden bir tanesidir. Buna yönelik nasıl tedbirler alınacağı hususu maalesef net olarak ifade edilmemiştir." şeklinde konuştu.

"Ana dilde eğitim almaya değinilmemesi eksikliktir"

Planda, eğitim sisteminin tek tipçi ve ideoloji dayatan yapısının ne şekilde dönüştürüleceği hususunun da muğlak ifadelerle geçiştirildiğini söyleyen Ramanlı, "Türkçenin doğru kullanılması özellikle yurt dışındaki Türk vatandaşlarının ana dillerini yaşatabilmeleri hususunda bazı tedbirlerin alınacağı belirtilmişse de sayısı 10 milyonları bulan Kürt vatandaşlar ve diğer etnik aidiyetler için ana dilde eğitim almanın, ana dilini sonraki kuşaklara aktarmanın nasıl mümkün kılınabileceği, buna yönelik nasıl tedbirler alınabileceği hususuna değinilmemesi bize göre bir eksikliktir. Çünkü özellikle dil ve kimlik bağlamında Kürt meselesinin hala mevcut olduğu gerçeğinden hareketle bu kalkınma planında Kürt meselesine dair bir planın, bir projenin olmaması bize göre büyük bir eksikliktir." değerlendirmesinde bulundu.

"Siyasetçiler kullandıkları dil ve üsluba dikkat etmeli"

Ramanlı, Meclis Başkan Vekili Celal Adan'ın, Sırrı Sakık'a yönelik kullandığı hakaret ifadesinin hatırlatılması üzerine şunları söyledi:

"Elbette adab-ı muaşeret hepimiz için vazgeçilmezdir. İnsan ilişkilerinde vazgeçilmez olan saygıdır. Herkesi sevemeyebilirsiniz, herkesi sevmek zorunda da değilsiniz ama saygı göstermek asgari bir adab-ı muaşeret kuralıdır. Hele hele siyasetçilerin kullandıkları dil ve üsluba dikkat etmeleri herkesten daha önceliklidir. Çünkü siyasetçiler, siyaset insanları, adamları toplumun önündedirler ve örneklik teşkil ediyorlar. Bu yönde bugün HEDEP milletvekillerinin grubunun haklı olarak tepki göstermesi ve akabinde Meclis'teki başta Milliyetçi Hareket Partisi grubu olmak üzere diğer grupların; siyasetin nezih bir üslupla yapılması gerektiği hususundaki görüşlerine hepimiz katılıyoruz. Neticede milletvekilleri sadece kendi şahısları adına burada değiller, oy aldıkları insanları temsilen buradalar. Yani halkın yani milletin temsilcisidirler. Her şeyden önce Meclis çalışmaları içerisinde fikrine katılırız katılmayız, görüşünü beğeniriz beğenmeyiz o ayrı bir mevzu ama herkes belli bir asgari saygı çerçevesinde birbiriyle iletişim kurma becerisini göstermelidir. Olaya bu zaviyeden bakıyoruz, bir daha böyle bir olayın yaşanmamasını da elbette diliyoruz." (İLKHA)













Bu haberler de ilginizi çekebilir