Farsça kelimeler Türkçe'den çıkarılırsa ne olur? İşte Türkçe'de en sık kullanılan farça kelimelerden bazıları
Büyük medeniyetler dillerine bir kelimeyi aldığı için yok olmazlar. Bilakis yabancı kelimeleri işleme kabiliyeti kendi dilini besleyen ana unsurlardan birisidir. Avrupa dilleri onlarca farklı dilden beslenerek ifade kabiliyetini güçlendirmiştir. Oysa ki, Cumhuriyeti kuranlar, Batı medeniyeti örnek aldıklarını iddia ettikleri halde, "Dilde Sadeleşme" adı altında yaptıkları sözde devrimlerle, Türkçeye büyük zarar vermişlerdir.
Arapça ve Farsça Türkçeyi asırlarca etkilemiş ana unsur lisanlar arasındadır.
Bu iki dilin yanında Türkçe; Fransızcadan, Rumcadan ve daha birçok Avrupa menşeili dilden sayısız kelime almıştır.
Arapça ve Farsça ise Türkleri farklı şekillerde etkilemiştir. Çoğu kişi ibadet dili Arapça olması nedeniyle İslamlaşma evresinde Arapçanın hâkim dil olduğunu düşünür.
Oysa Orta Asya'dan gelin Türk kavimleri, İslam'ı daha çok Farisilerden etkilenerek öğrenmiştir. Bu sebeple en temel kavramlar olan peygamber, abdest gibi ibadete dair sözcükler Farsçadır.
Büyük medeniyetler dillerine bir kelimeyi aldığı için yok olmazlar. Bilakis yabancı kelimeleri işleme kabiliyeti kendi dilini besleyen ana unsurlardan birisidir. Avrupa dilleri onlarca farklı dilden beslenerek ifade kabiliyetini güçlendirmiştir.
Dilde yaşayan, şairin, esnafın, öğrencinin kullandığı kelime menşei ne olursa olsun Türkçedir. Kelime dil içinde önce fonksiyonel, ardından estetik olmalı ve nihayet alınan kelime dilin kurallarını bozmamalıdır.
Bu bağlamda Farsçadan dilimize tarihi süreçte geçen ve bugünde gündelik dilin vazgeçilmezi olan kelimeleri çıkarttığımızda Türkçeyi adeta yıkımın eşiğine getiririz.
Ne varki, Son Osmanlı edebiyatçılarından Ziya Gökalp'ın başı çektiği "Genç Kalemler" isimli bir grup, dildeki Arapça-Farsça kelime, tamlama ve terkiplerde ıslah talebini dile getirmişler ve dönemin iktidarı olan İttihat Terakki'nin desteğiyle dilde sadeleşme hareketini başlatmışlardır.
Bu zamanla edebiyat sahasına ve siyasete de yansımış, en nihayetinde Mustafa Kemal dönemindeki dil devrimiyle neticelenmiştir. Şüphesiz devrim denilen bu tahribatın Türkçeye verdiği zarar büyük olmuştur.
Şimdi Farsçadan Türkçeye geçen kelimelerin sadece bir kaçını zikrederek, dilde sadeleşme denilen saçmalığın tam anlamıyla uygulanması durumunda nelere mal olacağına basitçe bir göz atalım.
A harfi
Abdest, aheste, ahenk, amaç, armut, arzu, asayiş, aşikâr, aşiyan, ateş, avare, avaz, avize, ayin, azar, azat…
Liste uzadıkça uzuyor ve daha ilk harften sadece bir iki numune verdik.
B harfi
Bacak, bahar, bahşiş, bahtiyar, bamya, barut, bedava, bel, beste, beygir, beyhude, beynamaz, biçare….
C harfi
Cadı, cam, can, canavar, cendere, canhıraş, cevher, cevşen, cenk, cıva, cephane, ciğer, cihan, civan, cimri, coşmak, cömert…
Ç harfi
Bakın Ç harfi bile son derece gündelik hayatımızın parçası olan kelimeleri ihtiva ediyor.
Çabuk, çadır, çakal, çamaşır, çapraz, çare, çarmıh, çarşaf, çember, çengel, çeşme, çevik, çıra, çift, çile, çirkin, çoban, çorba, çöp, çünkü…
Bir sonraki harfe geçince işler iyice tuhaflaşıyor.
D harfi
Dağ, dadı, dert, derya, derviş, destan, dil, dost, dolap, duvar, dürüst, düşman…
Yerimiz azaldıkça örnekleri daha da azaltmak zorunda kalıyoruz; ama "bu da mı Türkçe değil Farsa imiş" dediğimiz kelimelerin sayısı daha da artıyor. Hele ki "E" gibi netameli bir harfe geçince.
E harfi
Ebru, efsane, eğer, ejder, endam, endişe, enişte, eyvah, ezber…
F harfi
Ferah, fıstık, fil, fincan, firuze, feryat, fersah, figan, feriştah, ferda…
Bir sonraki harf olan "G" harfi adeta Türkçeye damgasını vurmuş durumda.
G harfi
Gavur, gerçi, gerdan, gerdek, gezi, geveze, gözde, gül, gürbüz, güya, gürbüz…
Yumuşak G ile zaten Türkçede de başlayan kelime bulunmadığı için onu es geçiyoruz.
H harfi
Hafta, hak, han, hane, handan, hastane, havuç, hem, hemşire, hep, henüz, herkes, hergele, hiç, hoca, hoş, hüner…
İ harfi ile nispeten daha az kelimeye rastlıyoruz.
İ harfi
İncir, işkence, işkembe, ibrik, iğdiş…
K harfi
Karpuz, kahraman, kavga, kayısı, kelek, kelepçe, kelle, keman, kenar, kereste, kereviz, keş, keşiş, keşkül, kireç, köfte, köşk…
K harfi sonu gelmeyen kelimeler yığını adeta.
L harfi
Laf, lal, lavaş, leke, leb, leş, leylek, lime, levent, leğen, leblebi…
M harfi
Madara, mat, mehter, mekik, mercimek, mert, mey, mumya, mühür, müjgan, mühde…
N harfi
Nadan, nagehan, nahoş, nam, name, namert, nar, naz, nargile, ne.. ne.., nergis, neşter…
O harfi
O harfi ile iki kelime son derece ilginç; biri "oruç" diğeri ise hakaret olarak kullanılan "O** (ruspi)"
P harfi
Padişah, paha, panzehir, pamuk, para, parça, pazar, peder, pembe, perde, pergel, perişan…
R harfi
Reçel, rençber, renk, rengârenk, revan, rıhtım, rüsva, rüzgâr, revani, rast…
S harfi
Sahte, sade, saray, sarhoş, satranç, sebze, sehpa, serap, serbest, Serhat, sincap, sitem, sert, serseri…
Bilhassa "s" harfi ucu bucağı gelmeyen kelimeler ile bizi şaşırtıyor.
T harfi
Taht, tane, tarçın, tava, tay, taze, tebeşir, tembel, ten, terazi, terzi, tez, teskere, turşu, tüfek, türban…
Ü-U harfi
Usta, ustura, umut, ümit, üstat…
V harfi
"V" harfi "virane, vaşak" gibi sınırlı kelimelerle karşımıza çıkıyor.
Elbette bu sınır gündelik hayattaki yansıması dikkate alındığında böyledir.
Yoksa yalnızca "V" harfi ile dahi tüm yazıyı doldurmak mümkündür.
Y harfi
Yağma, yardak, yaban, yad, yar, yardım, yasemin, ya..ya, yegane, yek, yelda, yekta, yeşim…
Z harfi
Zehir, zemberek, zemin, zenci, zerde, zibidi, zeyrek, zira, zinhar, zor, zülüf, Zümrüdüanka…
Bir zamanlar bu kelimelerin tamamı Türkçeden çıkarılmaya çalışılmıştır.